Magazin Sonradan başımı ağrıtacak işlere karşı daha büyük heyecan duyuyorum

Sonradan başımı ağrıtacak işlere karşı daha büyük heyecan duyuyorum

Paylaş
Sonradan başımı ağrıtacak işlere karşı daha büyük heyecan duyuyorum

Gazetemizin tuttuğunu koparan röportajcısı, muhabiri Alev Gürsoy Cimin, gerçek bir hikayeden esinlenerek yazdığı ve kadına şiddeti konu alan "Bu Son Olsun" adlı romanıyla gündemde. Alev'le röportaj yapmak istedik ama dedik ki; "Bunu en iyi yine kendisi yapar..." İşte karşınızda Alev Gürsoy Cimin'den 'self röportaj...'

Bugüne kadar siyasilerden magazin figürlerine, sporculardan sıradan insanlara kadar neredeyse röportaj yapmadığı kimse kalmadı. Kapıdan kovulsa, bacadan girdi. Sorularıyla herkesi terletti. Bu kez karşısına kendisini aldı. Soruları kendisi sordu, cevapları kendisi verdi. İşte karşınızda Alev Gürsoy Cimin’den ‘self’ röportaj…

Haberin Devamı

ÇOK OKUYAN HERKES BİR GÜN ‘SIRA BENDE’ DER

Herkes beni röportajlarımla tanıyordu. Roman yazarlığı da nereden çıktı?

Bilen bilir. İşine çok aşık, deli gibi koşturan bir gazeteciyim. Yeterince deneyim kazandığımdan emin olduktan sonra Yaşar Kemal’in izinden gitmek en büyük hayalimdi. Keza çok okurum ve şunu da bilirim ki, çok okuyanlar bir gün, “Artık yazma sırası bende” der. Zamanının geldiğini hissettim ve daha fazla ertelemek istemedim.

ROMANIM GERÇEK BİR HİKAYEDEN ESİNLENİYOR

‘Bu Son Olsun’, kadına yönelik şiddeti konu alıyor. Nereden çıktı böyle ağır bir konuyu kaleme almak?

Bütün kadınlar benim kardeşim. Çok ünlü bir avukat arkadaşım var, dostluğumuz git gide ilerleyince birbirimizden artık hiçbir şeyimizi gizlemez olduk. Bana küçükken yaşadığı korkunç istismarı anlatmıştı, çok güçlü bir kadın gibi görünse de içindeki o kırgınlık, o öfke hiç gitmemişti. “Bir gün benim hikayem yazılacaksa su gibi akan kaleminle sen yaz ama öyle bir yaz ki okuyunca ben bile anlamayayım kahramanın ben olduğumu” demişti.

Haberin Devamı

Peki, kimdi o isim?

Gazetecinin kaynağını açıklamama hakkı var, bunu kullanıyorum. Hep aklımdaydı böyle bir kitap; geçen yıl haber için Şule Çet’in babasının evine girdiğim an çok kötü hissetmiştim. Babasının üzüntüden bacağı kesilmişti. Şule’nin ve ailesinin hikayesini babası İsmail Çet’ten dinlediğim an dedim ki kendime, “Hadi Alev, zamanı geldi.”

Gelelim biraz da Gazeteci Alev’e. Bugüne kadar sayısız insanla röportaj yaptım. Dışarıdan çok keyifli görünüyor ama gerçekten öyle mi?

Röportaj yapmak hiç dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. Röportaj yapacağın kişiyi bulmak ayrı, doğru soruları sormak ayrı, okunacak bir şey çıkarmak ayrı dert. Ve ne kadar iyi iş çıkarırsan çıkar, ertesi gün unutulur, sen çoktan diğer günleri kurtarma derdine düşersin.

SORU SORMAYI BİLMEYEN İNSANLAR GAZETECİLİĞE SOYUNUYOR

Teknoloji ve sosyal mecraların gelişmesi gazeteciliği kolaylaştırdı mı?

“Keşke hiç gelişmeseydi” diyenlerdenim. Sanatçısı da siyasetçisi de diyeceği bir şey varsa açıyor Instagram’ını, Twitter’ını konuşuyor. Sorgulayan da yok karşısında, atış serbest! Ha bir de çok içerlediğim bir konu daha var. Özellikle son yıllarda giderek artan bir durum; herkes bizim mesleğe heves duydu. Çalgıcısı da mankeni de doktoru da mimarı da röportaj yapıyor. Soru sormayı bilmeyen insanlar gazeteciliğe soyunuyor.

Haberin Devamı

SONRADAN BAŞIMI AĞRITACAK İŞLERE DAHA ÇOK HEYECAN DUYUYORUM

Başka unutmadığım böyle olay var mı?

Sayısız… Nedense sonradan başımı ağrıtacağını bildiğim işlere daha çok heyecan duyuyorum. Murat Başoğlu ve Hande Bermek’in bir gece yarısı ansızın Bodrum’daki evlerini basmak mesela, benim için en güzel anıdır. Türkiye’nin konuştuğu ama hiç konuşamayan bu isimleri konuşturmak pek kolay değildi ama başarmıştım. Bu arada Rahmetli Mesut Yılmaz ile sevgili Berna Yılmaz’ı da az rahatsız etmemiştim. Evlatları canına kıymıştı ve her şeyi merak ediyordum, onlarla konuşmayı çok istiyordum ve sonunda başardım.

Bugüne kadar beni en mutlu eden röportajım hangisiydi?

Aslında her haberim gurur nedenidir. Çünkü emektir. Ama rahmetli Mesut Mertcan ile yaptığım röportajım en çok “iyi ki” dediğim röportajımdır. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası aklıma ilk o isim gelmişti. Çünkü 12 Eylül darbe bildirisini TRT’den, o kadife sesiyle Mesut Mertcan okumuştu. ilk uçakla yanına gittim. Huzurevinde kaldığını öğrendim. Çok güçsüz ve hasta görünüyordu. O gün bir vasiyetini paylaştı benimle.

Haberin Devamı

Neymiş?

“Ölmeden önce bir kez bile olsa yine TRT ekranlarında haber okumak istiyorum” demişti. Durur muyum hiç? Röportajın anonsunda TRT yetkililerine seslendim. Röportaj yayımlanır yayınlanmaz ana haber spikeri Erhan Çelik aradı ve koltuğunu Mesut Mertcan’a devretmeye hazır olduğunu söyledi. Hemen getirdim Mesut Ağabeyi, ekranda yıllar sonra Erhan Çelik ile haber sundu. Sosyal medya yıkıldı. Ben ise çok mutluydum, onun son istediğini yerine getirmiştim. İyi ki yaptım.

RÖPORTAJ YAPARKEN EN ZORLANDIĞIMKİŞİ SÜLEYMAN DEMİREL’Dİ

EN ÇOK RÖPORTAJ YAPMAK İSTEDİĞİM KİŞİ YASEMİN ADALI

Bugüne kadar röportaj yaparken beni en zorlayan kişi kimdi?

Haberin Devamı

Süleyman Demirel. Çünkü espri mi yapıyor, ciddi mi konuşuyor çözemiyordum. Meslekteki ilk yıllarımdı. Ama sonuçta istediğimi almıştım.

En büyük hayalim kiminle röportaj yapmak?

Hayali de aştı artık, başka bir tutkuya dönüştü. Rahmetli Vatan Şaşmaz’ın eşi Yasemin Adalı ile konuşmak yıllardır hayalim. O kadar çok uğraştım ki bu iş için, anlatsam roman olur. Çok çabaladım ama olmadı bir türlü. Yine de umudumu yitirmedim, bir gün olacak, inanıyorum.

BİR AY BOYUNCA CEZAEVİNE HER GÜN 10 TANE MEKTUP GÖNDERDİM

Röportaj için yaptığım en büyük çılgınlık neydi?

Bir ay boyunca Levent Postanesi’ne gidip her sabah aynı adrese ve aynı kişiye 10 adet mektup göndermek. Belki bıkar da yanıt verir diye. Hadi biri ulaşmadı, 9’u da mı ulaşmaz kafasındaydım. Adres bir cezaevi, mektubu gönderdiğim kişi ise Behzat Ç’nin senaristi Emrah Serbes’ti.

Trafik kazasıyla ilgili değil mi?

Evet. Serbes, 22 Eylül 2017’de bir arkadaşıyla birlikte Bodrum’a giderken İzmir’de bir araca arkadan çarpmış, araçtaki üç kişi hayatını kaybetmişti. Kazadan sonra Serbes’in yanındaki arkadaşı, direksiyonda kendisinin olduğunu belirterek teslim oldu. Daha sonra aracı Emrah Serbes’in kullandığı ortaya çıktı. Tutuklandığı günden sonra da her gün mektup yazdım ve bir ay sonra yanıt geldi. Her şeyi sormuştum o da yanıtlamıştı ve mektubu, “Beni unutun” diye bitirmişti. Yaptığım iş büyük ses getirdi.