Ekonomi Makinaya birkaç 100 bin euro yatırdı, 4-5 katını kazandı

Makinaya birkaç 100 bin euro yatırdı, 4-5 katını kazandı

Paylaş
Makinaya birkaç 100 bin euro yatırdı, 4-5 katını kazandı

Okan Bayülgen, “Birkaç sene önce herkesi kıskandıracak kalitede bir makina parkı kurdum. Sadece film alarak 100 yıl daha fotoğraf çekebilirim. Bu makina parkının değeri birkaç 100 bin euro. Ama onun 4-5 katını kazandım herhalde” dedi

Röportaj: Gülay ZAİM

İlgi duyduğu alanları hobi olmaktan çıkarıp profesyonel olarak devam ettiren şovmen, televizyoncu ve oyuncu Okan Bayülgen, yapmış olduğu fotoğraf çalışmalarıyla da son zamanlarda adından sıkça söz ettirir oldu. Okan Bayülgen, moda çekimlerinden çeşitli markaların reklam fotoğraflarına, ünlü oteller için özel konsept fotoğraflardan bağımsız portre sergilerine kadar kısa sürede birçok çalışmayla fotoğrafta aranılan isim haline geldi. Son olarak HSBC’nin Premium müşterilerini konu alan reklam çalışması tanıtımında POSTA Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Bayülgen, kurduğu ‘makina parkı’ için birkaç 100 bin euro harcadığını, ama artık kâr etmeye başladığını söyledi. Okan Bayülgen ile hem HSBC ile yaptığı projesi hem de fotoğrafçılığı hakkında konuştuk...

Çekimler sırasında yaptığım, mutlu aile tablosu çizmekti

Yaptığınız çalışmalarla sanatı ekonomi ile birleştiriyorsunuz...

Birleştiriyoruz, çünkü öyle olması gerekiyor bu sistemde. Bu şuna benziyor: Biz burada bir reklam fotoğrafı çektik. Aslına bakarsanız, bizim o adada yemek yiyen aile, 70’lerin margarin reklamlarına benziyor. Ben onları çok güzel bulurum. Çünkü onlar oynanmamış fotoğraflardır, çok samimidir. Bir aile, bir sofra vardır ve aile mutludur. Siz şimdi bir kart müşterisine özdeşleşeceği bir ortam sunuyorsunuz ve diyorsunuz ki, ‘Arkadaş bunun için çok zengin, hayatı hedonist (hayatı zevk üzerine kurmuş) bir tip olman gerekmiyor. Normal bir tip olman benim müşterim olman için yeter.’

Fotoğrafla oynayan adamı dürüst bulmam

HSBC ile yaptığınız çalışmada sizi ikna eden ne oldu?

Buradaki tavrı çok saygılı buluyorum. Müşteriye saygılı. Reklamı yapılan şey örneğin, HSBC’nin Premium ürünü de olabilir, bir çanta da satıyor olabilirsiniz. Bunu müdahalesiz, reklam fotoğrafında yalan söylemeden yapmak, aslında bu ürünü pazarlayanın da dürüstlüğünü ifade ediyor. Bunu söylemek, anlatmak lazım. Bana imaj bankasından alınıp çakılmış fotoğrafla bir şey sunan adamı, dürüst bulmuyorum. Ya da fotoğraftaki kadının burnuyla ya da yanağıyla oynayan adamı dürüst bulmuyorum. Çok kişi zan altında kalabilir ama öyle yani.

Şaşırdılar ama sadece iki makara film harcadı

Kaç fotoğraf çekildi?

5 fotoğraf çektik. Reklam ajansından gelen arkadaşa şöyle dedim: Şimdi castingi (oyuncu) yerleştirdim, fotoğrafı çektim. Bana dedi ki; bu kadar mı? Ben de dedim ki; bu kadar. Yani daha fazla bir şey olmaz. İstersen bir film daha koyayım makinaya, bir daha yapayım. Dedi ki; yap. Bir daha çektim. Dedi ki; bu kadar mı? Evet, bu kadar. Yani başka birşey olmaz. Kendine güvenmeyen bir fotoğrafçı olsa binlerce kez deklanşöre basardı ama bu kadar. İstenen buydu, bu oldu. Ben yaptıklarıma bir sanat eseridir demek istemiyorum ama yola çıkış noktasındaki samimiyet duygusunu veriyor mu ve onların ilkelerine saygı duyuyorlar mı, evet.

Kapaktaki muhteşem kadından bir süre sonra tiksiniyorum

Bu çalışmaya sizin katkınız ne oldu?

Sokaktan bulunmuş bir fotoğrafçıyla değil de benimle çalışınca her aşamada fikrimi sordular. Ben de onlara dedim ki; ben sizin ne istediğinizi anladım. Bunu yapacağım, merak etmeyin ve yaptım. Dürüst bir iş çıktı. Çekilen fotoğraflar, başta hoşumuza gidip, o reklamın yer aldığı gazete sayfası, kahvaltı masasında açık kaldığında, 5 dakika sonra artık sahtekarlığından emin olacağımız bir reklam fotoğrafı olmayacak. Duvarına da asabileceksin. Sana sadece güzel duygular verir. Ama bir sürü moda dergisi kapağında, mesela banyoda ya da yatak odanda bir yerde unut. Bir süre sonra tiksinmeye başlıyorsun kapaktaki o muhteşem kadından. Çünkü insan gözü fotoğrafa bakmaya alıştıkça, müdahaleli işler sahtekarlıklarını kusuyor.

Belki ben de HSBC’den Premium kart isterim

Kaç kişi çalıştı?

Benim ekibim, genelde 4-5 kişidir. Ayrıca HSBC’nin ajanslardan adamlar da vardı. Deli gibi adam vardı. Ben buna alışık değilim, giderim bir yere, fotoğraf çekerim. Çünkü fotoğrafçıların çok fazla şeye ihtiyacı yoktur. HSBC ile projeleriniz devam edecek mi? Başka bir şey yok, fotoğraf çek, derseler çekerim.

Size de Premium kart verdiler mi?

Hayır vermediler, belki verirler ya da isterim.

Bu makinalar bana tam 100 yıl gider

Fotoğrafçılığa ne kadar para harcıyorsunuz?

Artık hiç. Çünkü birkaç sene önce herkesi kıskandıracak kalitede bir makina parkı kurdum. Analog çekiyorum. O parktaki makinalar koleksiyon değil. Hepsi aktif, çekilebilir vaziyette. Sadece film satın alarak o makinalarla 100 yıl daha fotoğraf çekebilirim. Birkaç 100 bin euro değerinde bu park. Ama onun dört beş katını kazandım herhalde.

Hiçbirinde benim özel pahalı lenslerim yok

Sadece analog makinalardan bahsettiniz, dijitaller konusunda ne düşünüyorsunuz?

Ben sürekli laptopumu, tarayıcımı, dijital makinamı yenilemek zorunda değilim. 13 milyon piksel bitti, 16 milyon piksel... O bitti bilmem kaç milyon piksel. Ne kadar milyon piksele çıksan hiçbir zaman makinaya koyduğun basit bir filmin tonuna, alan derinliği meselelerine ulaşamazsın. Bunlar boşa çaba, güya daha ucuz. Dijitale geçenler batıyor. Saygı da görmüyorlar. Ne olacak, bir şirkete fotoğraf çekiyorsun, o şirketteki adamlarda da aynı milyon piksel makina var. Ama hiçbirinde benim teknik kameralarım yok. Hiçbirinde benim özel pahalı lenslerim yok. Hiçbirinde bendeki yatırım yok. Dolayısıyla benden ne isterlerse, ben ona uygun bir makinayla ona uygun birşey yapabiliyorum.

Kapıcı zihniyetiyle hep daire mi alacağım?

Yatırım yapıyor musunuz? Kazandığınız parayı ne yapıyorsunuz?

Harcıyorum. Yatırım ne? Benim kapıcı zihniyetiyle sürekli daire mi almam bekleniyor? Yapmayacağım. Tekne, araba maraba filan, bunlarla uğraşmıyorum ben ya. Bunlar saçmalık, para köleliği.

10 yıl önce Ege’ye yerleşip zeytincilikle uğraşmak istediğinizi söylemiştiniz...

Haa zeytinyağı meselesi, hâlâ istiyorum onu. Ne oldu gelecek misin sen de... Giderken haber veririm. Ama oraya gidip yerleşen çok zeytinyağcı oluyor.

3

Haberin Devamı