Nedim Şener Mesele İsrail’in güvenliği ise gerisi teferruattır
HABERİ PAYLAŞ

Mesele İsrail’in güvenliği ise gerisi teferruattır

Haberin Devamı

Dünyanın başına dert olan terör örgütü DAEŞ’ten kurtulmak için tüm ülkelerin işbirliği yapması gerekmez mi? Bu son derece naif soru bölgesel gerçekleri ve emperyalizmin paylaşım savaşlarını göz ardı etmek anlamına gelir.

Ama bu gerekçeyi her defasında en çok kullanan ülke Amerika Birleşik Devletleri. Özellikle son Musul operasyonu bu konuda herkesin maskesini bir kez daha düşürdü.

Türkiye’nin Suriye topraklarında DAEŞ’in işgalindeki Cerablus ve son olarak da Dabık’taki başarılı operasyonundan sonra, ABD hazırlıkları devam eden Musul operasyonunu biraz erkene çekmiş görünüyor. Peki görünürde Irak’ın ama arkada ABD’nin Türkiye’nin Musul’u kurtarma operasyonuna katılmasına itiraz etmesinin anlamı ne? Amaç DAEŞ’ten kurtulmaksa herkesin desteği önemli değil mi?

Clinton’ın mesajı

Evet amaç tek başına DAEŞ’ten kurtulmak olsa öyle ama niyet farklı. Peki niyet ne? Onu da 31 Aralık 2012 tarihinde Dışişleri Bakanı olan Hillary Clinton’ın e-postasından okuyalım: “İran ile Beşar Esed rejimi arasındaki stratejik ilişki, İran’ın İsrail’in güvenliğini doğrudan bir saldırı niteliğinde olmasa da dolaylı ve etkili yoldan hedef almasını sağlıyor… Suriye’de Esed rejiminin sonlandırılması bu tehlikeli ittifakın da sonu anlamına gelecektir. İsrail yönetimi, Esed’in devrilmesinin kendi çıkarlarına olduğunun farkında.

Esed’in devrilmesi yalnızca İsrail’in güvenliğini garanti altına almakla kalmayacak aynı zamanda İsrail’in bölgede nükleer silah gücüne sahip tek ülke olma özelliğinin de devam etmesini sağlayacak; çünkü, Esed’in devrilmesi durumunda ABD ve İsrail arasında İran’ın nükleer tesislerine dönük askeri bir operasyonun koordine edilmesini engelleyecek hiçbir unsur kalmamış olacak.”

Evet bu e-posta Suriye ile ilgili ama Irak’ın Musul kentine yönelik kurtarma operasyonu etrafında yaşanan tartışmaya da ışık tutuyor. Mesele İsrail’in güvenliği, sahip olduğu nükleer silah gücünün korunması ise kiminle gerekiyorsa onunla müttefik olunuyor. Suriye’nin parçalanması, parçalara ayrılmış Irak’ın daha da parçalanması bu planın parçası.

Bölgesel güç hesapları, etnik ve mezhepsel çatışmalar bile sahnelenen bu oyunun dekorundan başka bir şey değil. Buna ‘Ortadoğu'nun Balkanlaştırılması' deniyor. Böyle bakıldığı zaman ABD’nin neden “müttefikim” dediği Türkiye yerine terör örgütü PKK’nın kardeşi PYD ile iş tuttuğunu, neden Hillary Clinton’ın daha iki hafta önce “Başkan olursam Kürtleri silahlandıracağım” dediğini anlarsınız. Mesele İsrail’in güvenliği ise gerisi teferruattır.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder