Giriş
Önceki gün 64 yıllık NATO tarihinde ilk kez NATO Savunma Direktörlüğü görevine getirildikten kısa süre sonra Balyoz kumpasıyla tutuklanan Tuğgeneral Hakan Akkoç’un hikâyesini yazmıştım.
İki gündür Akkoç’un ailesi, yakınları ve silah arkadaşları arayıp, yaşadıklarını anlatıyor. O kadar çarpıcı bir hikâye ki, bilin istedim.
Akkoç, 14 yaşında TSK’ya girmiş. 47 yaşında kumpasla cezaevine gönderilene kadar birçok önemli görev almış. NATO’daki görevi bunların en bilineni...
NATO’da normal şartlarda böyle bir “A Kadro” göreve Amerika, Fransa gibi “birincil” ülkelerden komutanlar tercih edilirken, NATO tarihi boyunca ilk kez böyle kritik bir göreve Türkiye gibi “ikincil” bir ülke generali seçiliyor. Hakan Akkoç’un öyle bir CV’si var ki bu görev için 74 ülkeden gelen tüm adaylar arasında hemen öne çıkıyor.
Akkoç, NATO’da göreve başladıktan kısa süre sonra Türkiye’ye büyük katkı sağlıyor. Askeri, savunma ve strateji alanlarında aldığı kararlar ve uygulamaları sayesinde 8 ayda Türkiye’ye 400 milyon Euro kazandırıyor.
NATO’da öyle seviliyor ki, Akkoç tutuklandıktan sonra 1 buçuk yıl boyunca onun pozisyonu boş tutuluyor, kimse yerleştirilmiyor. Hakan Akkoç tahliye edildikten sonra sivil olarak da NATO’nun isteğiyle bir süre NATO’da görev yapıyor.
Hakan Akkoç, Balyoz kumpasıyla tutuklandıktan sonra TSK’yla ilişkisi kesiliyor. Askeri cezaevinden Silivri’ye gönderiliyor. Ve o günleri hayatının en kötü günleri olarak anlatıyor.
Akkoç bugün 54 yaşında. Özel sektörde çalışıyor. Hakkında enteresan bir ayrıntıyı ailesinden çok yakın bir isim anlattı: 50 yıllık Galatasaraylı Hakan Akkoç, Fenerbahçe’nin şike sürecindeki duruşunu gördükten sonra Fenerbahçeli olmuş.
Hakkında bu kadar çok şey öğrenince Hakan Akkoç’a da ulaştım elbette. Yaşadıklarını bir kez de onun ağzından dinledim. Konuştuğum şerefli, vatansever komutanın bugün TSK’da olmaması büyük bir kayıp. Kendisine söz verdiğim için sohbetimize dair hiçbir detayı burada yazmayacağım.
Ama Akkoç’un affına sığınarak telefonda söylediği bir cümleyi paylaşmadan edemeyeceğim: “22 yaşımda mezarımı aldım, beni bu ülkeye gömün diye...
Askerliğe aşık biri olarak girdim orduya.
Tüm yaşadıklarıma rağmen mesleğime hala aşığım. Ölene kadar da aşık olacağım. Askerlik kutsal bir görevdir. Her vatan evladı gibi bugün benim de yüreğim kanıyor.”
