Cumartesi Postası Mustafa Erdoğan: Meclis'tekiler hayatlarında bir kez dans etmiş olsalardı Türkiye bu halde olmazdı

Mustafa Erdoğan: Meclis'tekiler hayatlarında bir kez dans etmiş olsalardı Türkiye bu halde olmazdı

Paylaş
Mustafa Erdoğan: Meclis'tekiler hayatlarında bir kez dans etmiş olsalardı Türkiye bu halde olmazdı

Anadolu Ateşi dans grubunun 20 yıllık sanat yönetmeni. Bir dünya markası haline getirdiği Anadolu Ateşi, 98 ülkede 45 milyonun üzerinde seyirciyle buluştu. Mustafa Erdoğan ile sanat yolculuğunu, eski eşi Gülben Ergen’i ve oğullarıyla ilişkisini konuştuk

Oya Çınar
oya.cinar@posta.com.tr
Fotoğraf: Paşa Güven



Yola çıkarken bu kadar başarılı olacağınızı hayal ediyor muydunuz?

Anadolu Ateşi’nin dünya çapında başarılı olacağını biliyordum. Çünkü bizim kültürümüze müthiş bir ilgi var. Katıldığımız bütün uluslararası yarışmalarda birinci olduk. Beni en çok Türkiye’de halk danslarına hiç de sanıldığı gibi gerçek bir ilginin olmadığını görmek şaşırtmıştı. Zamanla bu durum değişti. Ve gerçek bir dans seyircisi oluştu. Bizim de buna vesile olduğumuzu bilmek gurur veriyor.




Arif Sağ demişti ki, “Sadece devlet değil sermaye de sanatı desteklemiyor.” Siz yeterli desteği gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Sanat zaten burjuva sermayesi odaklı bir kökene sahip. Arif Abi de bunun zayıflığına vurgu yapmış. Biz Türkiye gösteri sanatları tarihinde bir başka ülkeye gidip gişe kurup bilet satan ilk topluluğuz. Yeterli destek verilse bunun beş katı güzellikle işler üretebiliriz. Ama verilen destekler sembolik ve sınırlı.

Anadolu Ateşi’nin felsefesi nedir?

Felsefemiz medeniyetlerin ve barışın önceliği. Referanslarımızı kent tarihinden alıyoruz. Barışa ilişkin ne varsa onun altını çiziyoruz. Prensibimiz de Türk dansını dünyaya kanıtlamak.

Politik olarak hem Türkiye hem dünya tuhaf bir dönemden geçiyor. Bunun seyirciye yansıması nasıl?

Türkiye köklü şekilde değişiyor. Eski seyircimizin daha karmaşık yapısı vardı. Şimdi biraz daha birbirine benzer bir seyirci profili var. Dansa ilgisi olan kesim eskiden satın alma gücü yüksek olan kesimdi. Şimdi bu güçten bağımsız sadece aydın kesim dans seyircisi.

ERKEKLERİN DANSA İLGİSİ AZALIYOR


Erkeklerin dansa ilgisi kadınlara göre daha az değil mi?

Başladığımız noktada öyle değildi. Aksine, dünyada en yüksek erkek dansçı topluluğuyduk. Son birkaç yılda durum dengelendi. Ama önümüzdeki yıl gerilemeye başlayacak gibi. 30 kişilik sınıflarda iki erkek dansçımız var.




Bunu neye bağlıyorsunuz?

Türkiye’de dansın desteklendiği dönemler de oldu, özellikle karşı çıkılan dönemler de... Bazı okul müdürleri kızlarla erkeklerin beraber dans etmesinin günah olduğunu söylüyor ve bu adamlar müdürlük yapmaya devam ediyorlar. Dansı okulda desteklemeyip bir kültüre dönüştürmezseniz sonuçları böyle olur. Bizzat bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisi dansçıydı. Dans okullarının açılmasına öncelik verdi. Böyle bir ülkede halk danslarına bile tahammül edemezseniz sonucu bu olur...

İleride bu durumun sonuçları ne olacak sizce?

Daha derin kültürel sonuçları olacak. Çünkü insanlar dans etmezse yaşam biçimleri ve hayata bakışları kabalaşır. Her insanın hayatının bir döneminde dans etmesi gerekir. Bugün Meclis’tekiler, milletvekili olanlar hayatlarında bir kez dans etmiş olsaydı böyle mi olurdu bu ülke? Çok yazık diyeceğimiz bir yere doğru gidiyoruz.

Oğullarınız Ares, Atlas ve Güney’in dansa ilgileri nasıl?

Oğullarımla ilişkimiz yaşıt bireyler nasıl iletişim kuruyorsa öyle. O yüzden onlara ancak tavsiyede bulunabilirim. Dans etmelerini çok istiyorum ama sadece dansla değil, sanatın her alanıyla ilgilenmelerini isterim.



(Mustafa Erdoğan'ın çocukları Atlas, Ares ve Güney)


Babalık karakterinize nasıl yansıdı?

Daha sakin, daha duyarlı ve garip bir şekilde daha korkak oluyorsunuz. Eskiden rahatlıkla gözünüzü kararttığınız bir konuda, baba olduktan sonra daha fazla düşünür hale geliyorsunuz.

Yaşadığımız toplumun kadınlara bakışının sıkıntılı olduğunu düşünürsek, üç erkek babası olarak onlara nasihatleriniz oluyor mu?

Kadınlar sadece bizde değil dünyadaki en mağdur topluluk. Ülkemizde de son dönem yaşananları trajik buluyorum. Kadın tiyatrocuların sahneye getirilmemesi, devlet kurumlarının tiyatrolarında kadınların hep ikinci planda olması üzüntü verici. Sanata en yatkın olan kadınken üstelik, bu kadar geriye itilmeleri sakat bir bakış açısının yaygınlaştığını gösteriyor. Şaşırarak izliyorum.


GÜLBEN AĞIR ŞİDDETE MARUZ KALDI


Gülben Ergen’le boşanmanıza rağmen çok yakınsınız. Çocuklarınız olmasa yine bu kadar yakın olur muydunuz?

Yine olurduk. Çok iyi arkadaşız çünkü. Zaten o arkadaşlık sayesinde her şey bu kadar sağlam ve olması gerektiği gibi devam ediyor. Elbette merkezde çocuklarımız var. Ama onlar olmasa da yine çok yakın arkadaş olurduk.

Sekiz yıllık evliliğin ardından boşandınız. Zamanla ne oluyor aşka?

Aşk zaten kısa soluklu bir yüz metre koşusu. Sonrası maraton. Ama ne olursa da o ilk yüz metrede olur. Orada ipi göğüslediniz göğüslediniz, yoksa vazgeçmeniz gerekir. Çünkü sancılı bir sürece dönüşür. Hiçbir zaman boşanma taraftarı değildim ama hayat her zaman niyetleriniz doğrultusunda ilerlemiyor maalesef.

Yeniden bir araya gelme ihtimaliniz olabilir mi?

Hayır. Şu an çok doğru bir yerdeyiz. Olması gereken de bu. Gülben iyi bir anne. Ben de iyi baba olmaya çalışıyorum. Çocuklar gayet mutlu. Tüm çabamız bu yönde.

Seren Serengil ile aralarında tatsız bir durum yaşandı geçtiğimiz haftalarda. Onu ilk defa yüzü asık gördük...

Yasal süreç devam ediyor. Korkunç bir linç, müthiş bir haksızlıktı yapılan. Gülben ağır bir şiddete maruz kaldı. Ben de baştan sona çocuklarımın ve annelerinin yanında oldum. Olmaya da devam edeceğim.

Neydi sizi en çok rahatsız eden?

Bir kere böyle organize bir linç güruhun oluşması korkunç. Buna hakları yok! Hayatımda tanımadığım, görmediğim, ismini duymadığım garip garip insanlar çıktı, bizimle ilgili yorumlar yaptı. Yasal olarak hak ettikleri cevapları alıyorlar ve alacaklar, o ayrı konu. Ama ortada daha vahim bir tablo var. Bu ülkenin bu kadar zamanının olmaması lazım. Bir televizyon kanalının bu işe bu kadar zaman harcamaması lazım. Hepimizin başka işleri var. Onların da olması gerekir. Ben orada adımın geçmesinden utanmamalıyım. Utanıyorum! Çünkü ben başka bir iş yapıyorum ve konu bu değil! Anlatabiliyor muyum? Hayatında iki kelimeyi bir araya getiremeyen insanların yarattığı bir şiddete maruz kaldık. Çok fena. Bu insanları hayretle izliyorum.

Haberin Devamı