Pazar Postası Nükhet Duru: Ömrümü beni daha çok sevsinler diye harcadım
Paylaş
Nükhet Duru: Ömrümü beni daha çok sevsinler diye harcadım

Türk Pop Müziği’nin sayılı yorumcularından Nükhet Duru ile birlikteyiz. 1970’lerden bugüne birçok klasikleşmiş şarkıya imza attı. Güçlü sesi ve güzelliğini hala koruyor

RÖPORTAJ: KEZBAN YILMAZ

Şu sıralarda yoğun bir konser maratonuna başladı. Yakında 50’li ve 60’lı yılların şarkılarını seslendirdiği albümü de çıkacak. Nükhet Duru, “Hayatımda ki.





■ Uzun zamandır sessizsiniz...

Aslında ben sürekli sahnelerdeyim. Şimdi de biletli konserlerim başladı. Gerçek halka bu konserlerle ulaşıyorsunuz. Ben sahnede göz göze temas seviyorum çünkü aşkla çıkıyorum sahneye. Herkese aşık olmuşum gibi şarkı söylerim.

■ Yakında yeni albümünüz geliyor değil mi?

Evet. 50 ve 60’ların şarkıları olacak. Yeni şarkılar eskilerin yerini asla tutmuyor. Duygular o kadar serinledi ki! 50’ler ve 60’ların naif, sıcak, samimi, tango tadında şarkıları olacak. Bu şarkıların küçük ipuçlarını da bu konserlerde vereceğim.

■ Uzun zamandır Soner Olgun’la birlikte sahneye çıkıyorsunuz. Düet yapmayı seviyorsunuz galiba?

Kesinlikle. Türkiye’de belki de en fazla düet yapmış şarkıcıyım. Tanju Okan’la başladığım gelenek Salim Dündar’la, Selçuk Ural’la, Erol Evgin’le, Neco’yla devam etti. O kadar şantör yaşlandırdım ki. İbo’yla (İbrahim Tatlıses) bile düet yaptım...





■ Cenk Eren’i saymadınız. Müthiş bir ikiliydiniz.

Hayatım, hangi birini sayayım. Tabii ki, onunla da çok uzun süre birlikte çalıştık.

■ Cenk Bey’le küslük bitti mi, görüşüyor musunuz?

Yok öyle bir şey. Ben küsmedim zaten. Çok alemdir o. Kendi kendine küser, barışır, aşık olur. Bir süre görüşmedik. Onun seçimiydi. Sonra vazgeçti. Şimdi televizyona çıktığında “Nasıldım?” diye gecenin 3’ünde arıyor.

■ “Sanat dünyasında dostluk olmaz” diyorlar, sizce?

Bizim dönemden kimse böyle bir şey söylemez. İlişkiler, davranışlar değişmiş olabilir. Ben kalp kırmamaya dikkat ederim. Dostum olmayan yok. Mutluluğumu her zaman paylaşırım. Mutsuzluğumu paylaşamam ama. Beni ağlarken kimse görmemiştir.


"TAHTA SANDALYEDE UYUDUĞUM ÇOK OLDU"


■ Uzun yıllardır sanat dünyasındasınız. Sanatın çilesini çektiniz mi?

Yokluğunu da varlığını da gördüm. Çok alkışlandım. Bazen de yaptığım şey hiç beğenilmedi. Ama hatalarımı görmem gerektiği için yaşadım bunları. Asla hayıflanmadım.

■ Şarkıcılığa başladığınızda ne gibi zorluklar çektiniz?

Hayatım; programım biterdi, paramı vermezlerdi. Yaşım küçük ya. Eve gidecek param olmazdı. Gazinodaki tahta sandalyelerin üzerinde uyuduğum çok oldu. Ama bunları yaşamasaydım bu kadar iyi şarkı söyleyemezdim. Benim günden güne daha iyi şarkı söylememin nedeni ses tellerimin iyi olması değil, ruhumun geldiği nokta.

■ Ahlaksız teklifte bulunan oldu mu hiç?

Bu konuda şanslıydım. Kafamı kullanıp kaçabileceğim şeyler çıktı karşıma. Bir de genç olduğumdan çoğu insan kıyamıyordu. Bir dönem de uyanmıştım, p.ç kuruluğundan yırttım!

■ Şu an bulunduğunuz yerden memnun musunuz?

Hayatımın en mutlu yıllarını yaşıyorum. Son 2 yıldır seyircinin bana garip bir sevgi ve düşkünlüğü var.

■ Bu sizin için çok mu önemli?

Bütün ömrümü, beni daha çok sevsinler diye harcadım. Bazen daral gelir ya ilgiden. Ay bana hiç gelmiyor hayatım. Öpüşe koklaşa yaşıyorum, çok mutluyum.



■ Bir gün bu ilgiyi kaybetmekten korkuyor musunuz?

Tabii ki! Ama ben kendimi insan olarak bezedim. Evde o kadar güzel meşgul olabilirim ki. Çok dost da biriktirdim. Bir de evladım var, Allah’a şükür. Amaaan çok da korkmuyorum. Her şey yalan zaten. Sahip olduğun ilginin kıymetini bilmek lazım, şikayet etmeden. Ben, acayip korumalarla gezenleri anlamıyorum mesela. Havalı göründüklerini düşünüyorlar. Ama bence hiç öyle görünmüyor. “Halk için varım, ama halktan kaçarım, korkarım!” O ne ya!

■ Kaç yaşına gelince sahneye veda edeceksiniz?

Allah korusun! 80 yaşıma da gelsem çıkarım. İnşallah sahnede ruhumu teslim ederim, merhum Zeki Müren gibi.

"Aptal gibi dizi izliyorum, gözlerim şişiyor ağlamaktan"

■ Haftada iki gün Sezen Aksu’nun evinde kalıyordunuz, hala kalıyor musunuz?

Şimdi yırttım, kalmıyorum artık. Girdi mi, çıkamıyorsunuz ordan (gülüyor). Biz yol arkadaşıyız. Ne o beni silebilir ne de ben onu... Nilüfer, Emel Sayın, Bülent Ersoy, Zerrin Özer de öyle. Ajda (Pekkan) zaten en kıymetlimiz. Ona çok düşkünüz. Dostluklar yıllandıkça daha kıymetli oluyor.

■ Sizi üzen, kıskanan olmadı mı hiç?

Bilmem, olmuştur belki. O kadar nezaket çerçevesinde yürürdü ki. Sevdiklerimizi kıskanırdık belki. Mesela Sezen (Aksu) kayıttan döndüğünde, “Kız, çok mu güzel okudun? Ay çatlayacağım” derdim.

■ En çok kimi kıskanırdınız?

Hepimizin en çok kıskandığı Ajda Pekkan’dı. Her şeyi şahane çünkü. Onu örnek alarak bu işe başladık. Ama hasetlik değil, çok tatlı bir duyguydu o.

■Yenileri nasıl buluyorsunuz?

Çok güzel sesler var ama bir kısmı işlenmemiş. Bir kısmı da işlenmiş ama basit şarkılar söylüyorlar. Müziğin derinliği yok oldu. Hep aynı ritim ve melodi... Bunun modası geçti. Şimdiki gençler her türlü dünya müziğini dinliyor. Kaliteli müziği ve sanatçıyı takip ediyor.

■ Dizi izliyor musunuz?

Aptal gibi hem de! Gözlerim şişiyor ağlamaktan, Ertesi günkü randevumu iptal etmek zorunda kalıyorum. Bazılarını kaydedip sonra izliyorum.


■ Oyunculuk düşünüyor musunuz?

Her şeyi yapmak istiyorum, oyunculuk da dahil. Ben gösteri sanatları için yaratılmışım. Dram, aksiyon, komedi, bilim kurguda da oynayabilirim.

“ROMANTİK VE SEMPATİĞİM"


■ Ya estetikler...

Tabii ki... Medikal estetiği kullanırım ve kullanacağım da!

■ Estetik operasyonlarınızın sayısını sorsam...

Sezaryenle başladım, göğüsle bitirdim. Yüzümde hiçbir estetik operasyon yok. Alnıma 2 yılda bir botoks yaptırıyorum. Yapı olarak kırışan bir cildim yok. Rahmetli annemin de öyleydi.

■ Aynaya baktığınızda ne hissediyorsunuz?

Kendimi çok romantik ve sempatik bulurum.



■ Elinizde olsa hangi yaşınızda kalmak isterdiniz?

Gençliğime dönmeyi istemem, çok ıstıraplıydı. En sevdiğim halim şimdiki halim. Çok uyumluyum. “Aşk meselesi ne olacak?” diye telaşım yok. Olursa olur, olmazsa hamur! Oğlumla arkadaş noktasındayım. Kendimle acayip eğleniyorum. Kendimle flört ediyorum ben ya! Aynaya baktığımda “N’aber tatlım?” oluyorum.


■ Saçınızı ve makyajınızı kendiniz yapıyormuşsunuz, kuaförlere güvenmiyor musunuz?

Hayır canım. Zamanında kuaföre verecek param yoktu, öğrendim. Bir de kuaförde çok vakit kaybediyorum. Elim çabuk benim. Kendi saçlarımı boyarım. Arkadaşlarıma röfle bile yaparım. Dikiş, nakış bilirim, örgü örerim, takı yaparım. Boş oturmam hiç. Abin varsa... Pek münhal, pek marifetliyimdir. (gülüyor)

■ Güzel yemek de yapar mısınız?

Hem de nasıl! Hayatım, ben ne yaparsam güzel yaparım. Güzel yapamıyorsam yapmam.

“ESKİ EŞİM DİKRAN MASİS’LE VE EŞİYLE GÖRÜŞÜYORUM”


■ Oğlunuzun babası Dikran Masis’le görüşüyor musunuz?

Niye görüşmeyeyim! Hatta yeni bebeklerine çok düşkünüm. Bana fotoğraflarını gönderiyorlar sürekli.

■ Dikran Masis’in eşi Yasemin Masis’le görüşüyor musunuz?

Evet. Şimdi bebeğe bir şeyler öreceğim. Dikran’ın ilk eşiyle de görüşüyorum. En sevdiğim arkadaşım o benim. Adı Ceyn.

■ Kolunuzdaki dövme nedir?

Oğlum Cem’in ve kardeşlerinin baş harfleri. Dikran’ın ilk eşi Ceyn’den Cem’in bir abisi ve ablası var. Luli (Aleksandra) ve Marc. Şimdi yeni bebeğin harfini de ekleyeceğim. Cem’in tüm kardeşleriyle görüşüyorum, hepsini çok seviyorum.





"12,13 yaşlarında takılı kaldım"

■ Yaş almayan isimlerin başında geliyorsunuz, ama henüz Ajda Pekkan gibi esprilere konu olmadınız.

Birincisi, dönem farkımız var. Biraz daha zamanım var yani. İkincisi, ben daha doğal takılmayı seviyorum. Her ne kadar başka şeyler u diyenler oldu. Halbuki ben şişmiştim. Çok şükür şimdi iyiyim. Güzelliğimi yaşam biçimime, genetiğime ve ruhani sızmaya bağlıyorum.

■ Ruhani sızma derken?

Bir insan mat ve sevgisiz bakıyorsa çabuk yaşlanır. Benim ruhum 12 - 13 yaşlarında takılı kaldığı için her şeye o merak ve heyecanla bakıyorum. Aslında ben de şöyle havalı havalı “Merhaba, nasılsınız?”, “Mersi canım” filan yapmak istiyorum ama “Heeee” diye bir şey oluyorum. Yılışığım yani. İnsan restorana girdiğinde garsonla öpüşür mü ya! (gülüyor)

"ÇOK ALDATILDIM AMA HİÇ ALDATMADIM"


■ “Kadın erkeğin aldatmasını görmezden gelebilir. Vakti gelince de intikamını almalıdır” demişsiniz. Doğru mu?

Şaibeliydi o yazı. Benim söylemeye çalıştığım: Erkeklerin başına böyle şeyler gelmesi çok mümkün. Onlar biz kadınlar gibi güçlü değil. Bir erkek böyle bir hata yaptı diyelim, çocukları da varsa, kadın o hatayı görmezden gelmeli ve boşanmamalı. Çünkü evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra debdebeli bir aşk değil ciddi bir şirket ortaklığına dönüşüyor ilişki. Ama bunu “Nükhet Duru aldatmaya normal bakıyor” şeklinde yorumladılar.

■ Siz aldattınız mı hiç?

Hiç aldatmadım. Ama çok aldatıldım. Aldatılmayan kadın var mı? İnanmıyorum, bu konuda erkeklere güvenim yok.

"OĞLUMU MEDYADAN SAKLIYORUM"


■ Oğlunuzla aranız nasıl?

Oğlumla ilgili çok konuşmuyorum. Hayat boyu onu medyadan sakladım. Onun benim şöhretimi taşıması gerekmiyor çünkü. Bazı arkadaşları, Nükhet Duru’nun oğlu olduğunu bile bilmez. Buna hiç ihtiyaç duymadı. Şahsiyeti çok güçlü bir çocuk. Ona çok aşığım. Ama bu aşkla onu asla rahatsız etmem.

■ Aşklarını sizinle paylaşır mı?

Tabii. Ama ben hiç karışmam. Oğlumun kız arkadaşı ya da eşi beni görecek diye korkmak yerine sevinsin isterim.

■ Sizden süper bir kaynana olur!

İnşallah. Gelinim olacak kişinin ne dili, ne dini, ne ırkı, ne içtimai seviyesi beni ilgilendirmez. Oğlum kimi getirirse başımın tacıdır.





■ Oğlunuz Cem kaç yaşında, neler yapıyor?

26 yaşında genç bir iş adamı. Babasıyla beraber çalışıyor.

"AŞIK OLURSAM YAŞA BAKMAM"


■ Bugüne kadar kaç kez aşık oldunuz?

Bilmiyorum ayol. Ben düğüne gidip zurnaya, hamama gidip kurnaya aşık olanlardanım! Ama ertesi gün unutuyorum (gülüyor).

■ Hep böyle işveli cilveli misiniz?

İşveyi cilveyi insan sevgilisine yapar. Ben de birlikte olduğum adama yaparım. Ortalığa niye yapayım? Ama sahnedeki dansımı işve olarak yorumluyorlarsa bir şey diyemem. Sahnede her şey mübahtır.

■ Sevgilinizi kıskanır mısınız?

Hiç kıskanmam. Hani birbirlerinin telefonunu karıştırırlar ya, ben çok utanırım. Zaten kıskanılmaktan pek kıskanacak vaktim de olmadı. Kıskanılmayı da hiç sevmem. Hatta bunu hakaret olarak algılıyorum. “Ben sana güveniyorum ama ahaliye güvenmiyorum” diyor. Kadın istemeden hiçbir şey olmaz.

■ “Aşkın yaşı, dili, dini, ırkı yoktur” derler. Sizce de öyle mi?

Bir gıdım vardır.

■ Mesela kendinizden yaşça küçük biriyle aşk yaşar mısınız?

Aşık olursam tabii ki! Ama onun da bir sınırı vardır. Gönlü düşmüş, gönlüm düşmüş. O zaman kimseye söyleyecek bir şey düşmez. Ama bu sürekli tekrarlanıyorsa o bir alışkanlıktır. Onu benimsemiyorum ve beğenmiyorum. Kırk yılda bir ruh beraberliği olmuşsa buna saygı duyarım.

"ÇEKME KARDEŞİM DİYENLER ŞOV YAPIYOR"


■ Yıllardır bir sevgili ya da hayat arkadaşınız yok, neden?

En şahanesi olsun istiyorum da ondan.

■Nasıl bir erkek sizi etkiler?

Fiziksel özellikleri önemli değil. Benim geçtiğim yolları, hayat deneyimimi anlayabilecek ve dayanıklılığımı tebrik edecek bir ruh yapısı isterim. Yani bana artistmişim gibi bakan, “En şahane kadın benim yanımda” diyenler ilgi alanıma girmez. Ben hayat arkadaşı benimserim. Kendi kendimin o kadar acayip bir arkadaşıyım ki, bu çemberi kıramadı kimse.

■ Bir röportajınızda “Beni taşıyacak erkek yok” demişsiniz.

Bırak Allah aşkına! Bu o kadar klişe ki! Her ünlü kadın bunu söyler. Taşımaktan kasıt, şöhretimden rahatsız olmasın filan değil. Benimle bu yaşam biçimini paylaşan, kompleks sahibi olmayan ve seyircinin gösterdiği ilgiye gıcıklaşmayan, gazetecilere “Çekme kardeşim, niye çekiyorsun?” demeyecek kadar olgun, efendi bir insan demektir. Herkesin gittiği, önünde basının olduğu bir mekandan çıkarken “Çekme kardeşim” diye kocaman bir el uzanır ya, buna çok kızarım. Beni niye çekmiyorlar o hareketi yaparken? Belki ben de gidiyorum da gittiğim yeri doğru seçiyorumdur. Bunların hepsi bir şov!

Haberin Devamı