Selcen Doğan Ağakay Öğretmen kimdir?
HABERİ PAYLAŞ

Öğretmen kimdir?

O bana kitaplarda yazılan hiçbir şeyi öğretmedi. Ne hece ölçüsünü ne de edebi akımları. Çünkü hiçbir zaman bizim sınıfın edebiyat hocası olmamıştı.
Kara, kuru, biraz da asi bulduğu ortaokul öğrencisi kızdan, önce okul programları sunucusu, sonra da tiyatrocu yapmaya çalıştı. Tiyatroyu da, sunuculuğu da sevdirdi. Beraber çalıştıkları yıllar içinde, kızın asıl tutkusunun ‘yazmak’ olduğu ortaya çıkınca, kalemi ona verdi. ‘Bundan sonra programları sen yazacaksın ’ dedi.
Korka korka yazdım. İçine sinmedi. Yine yazdım. Dudak büktü. ‘Altı üstü birer paragraflık üç beş sunum yazacağız. Niye bu kadar büyütüyor ki?’ diye düşünür, söyleyemezdim. Bir cümleyi yüksek sesle tekrar tekrar okuyup bir saat boyunca üstünde uğraşırdık. Kulağına hoş gelmiyorsa, kelimelerin müziğini duyamıyorsa canı sıkılır, tavana bakmaya, kendi kendine konuşmaya başlardı. Hani, boşuna ‘Deli İbrahim’ değildi adı.
Bugün hesap ettim, yirmi sene olmuş hayatıma gireli. O çıkartmış içimdeki utangaç yazma hevesini, o yükseltmiş çıtayı, o bulaştırmış bana kelimelerle oynamanın keyfini. Yine de bütün bunlar, hikayenin küçük bir kısmı. Esas olan, idealist, gururlu ve dik duruşu, onurlu yaşamıyla ilham vermesi ve azarlanacağınızı da bilseniz, her şeyi ona anlatıp akıl danışabileceğinizi bilmenin getirdiği sonsuz güven duygusu...
Öğretmenliğin, kitaplarda yazılanları öğretmek değil, öğrencinin yolunu açmak, ona hayaller sunmak olduğunu öğreten ‘Deli İbrahim Hocam’ , öyle kuru kuru değil, dolu dolu kutlu olsun Öğretmenler Gününüz...

Haberin Devamı

Ama biz markayız

Pahalı ürünler satmayı marifet bilip, bunun altını ürün kalitesiyle, üstünü hizmet kalitesiyle doldurmayan firmaların ‘Ama biz markayız’ lafına hasta oluyorum.
Marka olduğunu iddia eden ve bunun arkasına sığınarak pahalı ayakkabılar satan bir mağazaya gidiyorsunuz ve oradan aldığınız ayakkabının çoraplarınızı boyadığından yakınıyorsunuz. Yetkili ne cevap verse beğenirsiniz, ‘Böyle şeyler olabilir. Siz de koyu renk çorap giyin, belli olmasın’!!! Bu mu marka olmak?
Reklama sağlam para harcayan ve prestijli bir kadın giyim mağazasından bir etek alıyorsunuz. İlk giydiğinizde iplikleri atmaya başlıyor. Mağazaya geri götürdüğünüzde ‘Ama siz bir yere takmışsınız bunu, biz bir şey yapamayız’ diye geri çeviriyorlar. Böylelikle her sezon kendilerinden mutlaka bir takım alan bir müşterilerini kaybediyorlar. Ne marka ama!
Tatlılarıyla ünlü, gelenekselleşmiş bir pastaneye gidiyorsunuz. Menüde iştah açıcı fotoğraflarını gördüğünüz tatlıları bir bir sormaya başlıyorsunuz. ‘O yok, bu yok, şu yok’. ‘Eh, ne diye koyuyorsunuz menünüze bunları o zaman?’. Cevap yok. En sonunda olanlar arasından birini seçmek zorunda kalıyorsunuz, bir geliyor, onun da menüdeki fotoğrafla alakası yok. Üstelik kurumuş. Ne gam! Onlar bir ‘marka’ ne de olsa (!)
Ezcümle, öyle ‘Biz markayız’ demekle marka olunmuyor. Üründe ve hizmette üstün kaliteyi sağlayamadıktan, müşteriyi tutmayı bilmedikten sonra ‘Yesinler sizin markanızı’.
Bizimkilerin marka olmaktan tek anladığı ‘Pahalı sat, marka sansınlar’ kandırmacası.

Haberin Devamı

Ne tür bir alışverişkoliksiniz?

Haberin Devamı

Son yılların üzerinde en çok araştırma yapılan konularından biri de ‘alışveriş hastalığı’. Psychology Today dergisi son sayısında bu konuya yer vermiş ve ‘alışverişkolikler’i 3 gruba ayırmış. Buna göre birinci grup ‘duygusal alışverişkolikler’, ikinci grup ‘manikdepresif alışverişkolikler ’, üçüncü grup ise ‘obsesif alışverişkolikler’ .
;Duygusal alışverişkoliklerin
özelliği, depresif ruh halinden çıkmak için alışverişe koşmaları. Bir şey satın alırken beyinlerinde artan dopamin miktarı onlara kendini mutlu hissettiriyor. Ne ki, bu mutluluk uzun sürmüyor ve alışveriş biter bitmez, eskisinden daha da depresif bir ruh haline giriyorlar. Çünkü ceplerini de epeyce bir boşaltmış oluyorlar. Genellikle içlerindeki bir boşluğu kapatmak için alışverişe koşan bu tiplere, bu boşluğun altındaki duygusal sebepleri bulup, bunu başka yollarla kapatma yönüne gitmeleri öneriliyor.
Manik-depresif alışverişkolikler, manik durumdayken alışverişe koşuyor ve o ruh halindeyken parayı önemsemediklerini, kaybedecekleri paranın nasıl olsa bir yerden yine geleceğine inandıklarını söyleyerek kendilerini ikna ediyorlar. Diğer gruplardaki alışverişkolikler alışveriş sonunda kendilerini suçlu hissederken, bu gruptakiler elde avuçta ne varsa bitirene kadar umursamadan harcıyorlar. Bu gruptaki hastalara, uzmanlar denetiminde lityum içeren ilaçlar kullanmaları ve aşırılık gösteren duygusal iniş çıkışlarını dengeleme yoluna gitmeleri tavsiye ediliyor.
Obsesif alışverişkolikler ise aynı kazağın altı farklı rengini satın alıyor, kahve makinelerini, daha iyisi çıktığı gerekçesiyle birkaç ayda bir değiştiriyorlar. Bu tiplerin AVM’lere koşma sebebi, alışverişin kendilerinde yaratacağı hoş duygular beklentisi değil, her şeyi kontrol etme duygusu. Mükemmellik saplantıları, onları en gelişmiş mutfak aletlerini almaya yönlendiriyor. Böylelikle ideallerindeki mükemmel mutfağa sahip olduklarını düşünüp rahatlıyorlar. Bu gruptaki hastalara ise beyindeki serotonini artıran ilaçlar ve terapiler öneriliyor. Eğer siz de kendinizi bu gruplardan birine yakın hissediyorsanız, maddi durumunuz ve ilişkileriniz tehlikeye girmeden, önlem almanızda fayda var.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder