Yazgülü Aldoğan Onların da gelecek hayalleri vardı
HABERİ PAYLAŞ

Onların da gelecek hayalleri vardı

Haberin Devamı

Suriye’den iç açıcı haberler gelmiyor. En son 16 askerimizin şehit düşmesinden sonra Türkiye’de yola çıkarılan zırhlı araç ve komandolara bakılırsa Türk askeri artık Suriye’de bilfiil çarpışıyor. Komando olarak yetiştirilmiş bir asker, gün gelir savaşacağını bilir, bundan kaçmaz. Onursuz olan, kalleşçe öldürülmek, patlatılmak, yakılmak!

TSK Fırat Kalkanı Operasyonu’nda DEAŞ’la yalnız bırakıldı, tek başına çarpışıyor. DEAŞ da bütün taktikleriyle mümkün olduğu kadar çok kayıp verdirmeye ve tutunmaya çalışıyor. Hükümetten gelen açıklamalar “Böyle bir harekattan geri dönülürse sınır içi güvenliğin çok daha kötüye gideceği” yönünde.

Kayıplar, özellikle yakılarak öldürüldüğü iddia edilen rehin askerler üzerine resmi açıklama yapılmaz ve suskunluk sürdürülürken “şehitlik” yüceltiliyor, bir bakan “Herkes şehit olmak ister, ben de istiyorum” diyebiliyor. Şehit olan askerlerimizin hayat hikayelerine baktığımız zaman ise gelecek hayalleri ve planları dikkat çekiyor. Kimi nişanlı, düğünü bekliyor. Kimi yeni evli, eşi çocuk bekliyor. Kimi başka yere tayini çıkmış gitmeyi.

Suriye’de savaşmaya giderken bile kimse ölmeye gitmemiş! Asker bile olsan hayatta kalmak için çabalarsın, ölmek için değil. El Bab’taki savaşın daha çetin geçeceği ve daha çok şehit geleceği düşünüldüğünde hükümet, kamuoyu tepkisini azaltmak için haberleşmeyi hafifletiyor, medyada şehitlere daha az yer veriliyor. Ne kadar çok DEAŞ’lı öldürüldüğü öne çıkarılıyor. Peki anayasa değiştirmenin sırası mı?

Onların da gelecek hayalleri vardı
Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit olan Piyade Binbaşı Bülent Albayrak, Bursa’da son yolculuğuna uğurlandı.

Suriyelilere tepki başlar

Gerçi Türk insanı, bağrına taş basıp acısını içine gömüp evladını toprağa veriyor ama için için de doluyor. Kinlenecek birini ararken karşısında Türkiye’ye sığınmış Suriyeliyi görüyor. “Bizim evlatlarımız Suriye’de ölürken onların erkekleri burada gezip tozuyor, hatta bizim kızlarımıza bakıyor” söylemi giderek medya ve sosyal ağlarda yayılırken çok büyük bir tehlike doğuyor. Türk insanı ırkçı değildir. Olmamalı.

Ölmek ve öldürmek istemediği için kaçmış, canını kurtarmak için ailesiyle bize sığınmış insanlara son zamanlarda “Yediriyoruz, içiriyoruz, hastanede bakıyoruz, biz işsiz kalıyoruz” mantığıyla hareket ve onları her yerde aşağılama, hor görme, kötü davranma giderek yaygınlaşıyor. Türkler, Avrupa’ya çalışmaya gittiklerinde tıpkı bizim Suriyelileri beğenmediğimiz gibi Avrupalılar da onları beğenmemiş, bir kısmı da “Geldiler, ucuza çalışarak işimizi elimizden aldılar” diye kızmıştı. İnsanlarımız orada yıllarca ikinci sınıf insan muamelesi gördü, ezildi, itildi, kakıldı. İçine kapandı, uyum sağlayamadı. Suriyelilerin de çocukları burada okula gidemiyor, büyüyünce kayıp nesil olarak ülkeye nasıl bir sıkıntı doğuracakları düşünülmüyor.

Nedense içinde bulundukları zor koşulları umursamadan her yıl çocuk yapmaya, çoğalmaya da devam ediyorlar! Ülkemizde misafirimiz olan ve muhtemelen büyük çoğunluğu kalacak olan bu nüfus, her bakımdan iki ucu kirli değnek! Eğer ilerde vatandaşlığa da alır, iktidara oy deposu sağlarız diye düşünülmüyorsa, onlara insanca muamele edilmeli ve uyumları sağlanmalı. AB bunun için vaadettiği parayı da vermedi. Hepsi üstümüze kaldı. Zaten Suriye politikamızda doğru ne vardı?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder