Cumartesi Postası “Organ kuyruğunda torpil olmaz”

“Organ kuyruğunda torpil olmaz”

Paylaş
“Organ kuyruğunda torpil olmaz”

Ülkemiz, organ nakli konusunda istenilen düzeyde değil. Neyse ki Türk bilim adamları canlıdan canlıya nakli kolaylaştırdı. JFK Hastanesi Böbrek Nakil Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Barış Akin kendi geliştirdiği 'retroperitonoskopik' yöntemiyle bağışçının bikini bölgesinden böbrek alıyor

NİLÜFER KAS

nkas@hotmail.com

Doç. Dr. Barış Akin ile böbrek gerçeğini konuşurken aynı yöntemle hayatı kurtulan iki hasta da hikâyelerini anlattı. Karısı böbreğini vermediği için psikolojik bunalım yaşayan bir mimar ile konuşma ve işitme engelli bir genç kızın hayatla yeniden tanışmasını ilgiyle okuyacaksınız.

Böbrek nakillerinde uyguladığınız yeni yöntemi farklı kılan ne?

Geliştirdiğim retroperitonoskopik yöntem, böbrek bağışlayanların birkaç günde iyileşerek eve dönmesini sağlarken vücuda da kalıcı bir hasar vermiyor. Bu yöntemde ameliyatı kamera kullanarak 1 cm’lik küçük kesilerle yapıyorum. Bu sayede ameliyat sonrası ağrı çok azalıyor. Getirdiğim en önemli yenilik, diğer hiçbir organa dokunmadan karın zarının etrafından dolaşarak böbreğe ulaşmak ve karın zarını açmadan böbreği çıkarmak. Karın içindeki tüm organlar karın zarı içinde, korumalı bir ortamda bulunur. Karın zarı açılınca karın içi organlara zarar gelebiliyor ve gelecekte bağırsaklar arasında yapışıklık olabiliyor. Uyguladığım yöntemle böylesi ek riskler ortadan kalkıyor.

Bu yöntem özellikle bikini bölgesi ameliyatı olarak vurgulanıyor. Hayati bir konuda da estetik kaygılar oluyor mu?

Evet, vericiden böbreği çıkarırken kullandığımız toplam 6 cm’lik kesiyi özellikle estetik kaygısı olan genç hanımlarda iç çamaşır altında kalacak şekilde yapmak mümkün. Tıpkı sezaryen gibi. Tamamen sağlıklı olan, sevdiği insan için ameliyatı göze alan kişinin aynaya baktığında yara izi görmemesi, önemli bir kazanım.

Bu, anne olmak isteyen kadınlar için avantaj. Normal yollardan böbreği alınan kadının anne olma olasılığı düşük mü?

Dünyada böbreğini bağışlayan kadınlarda anne olma olasılığının düştüğünü gösteren bir çalışma yok. Yine de tüm riskleri en aza indirmek için, kameralı yöntemin kullanıldığı ama karın içi yapışıklığı önleyen bir teknik uyguluyorum. Genellikle dünyada ve ülkemizde, kamera kullanılarak karın zarı içine girilip böbrek çıkarılıyor. Bu yüzden ameliyatta iç organlara dokunulması, meydana gelebilecek kanama ve sıvı birikintilerin karına, özellikle de rahim ve kanallarının bulunduğu pelvis bölgesine akması, hem karında hem de pelvik bölgede yapışıklığa yol açabiliyor. Pelvik yapışıklıklar da ilerde hamile kalınmasında bazı olumsuz etkilere sebep olabiliyor. Bu yüzden ben kamera kullanarak böbreği çıkarmıyorum. Karın içine girmediğim için de bu risk olmuyor.

Yöntemin başka artısı var mı?

Böbreğin alınması sırasında karından giriş yapılmasının en büyük avantajı, kişinin birkaç gün sonra evine dönebilmesi. Ağrısı da çok az oluyor. Bu ‘laparoskopik teknik’. Bunun en önemli dezavantajı ise az önce bahsettiğim gibi, karnın içine girilmesi ve organ hasarına, karın içi yapışıklıklara sebep olabilmesi. Ben karın içine girmeden aynı küçük kesilerle ameliyatı yapıyorum. Benim yöntemimin adı da ‘Retroperitonoskopik Nefrektomi’.

“Kadavra organ oranı Türkiye’de çok düşük”

Bu yöntemle kaç hastaya nakil yaptınız?

2004 yılında Amerika’dan dönerek Türkiye’de böbrek nakli yapmaya başladım. Tekniğimdeki değişikliği Şubat 2009’da başlattım. JFK Hastanesi olarak 200’den fazla hastayı yeni yöntemle ameliyat ettik. Bu konuda dünyada önemli merkezlerin başındayız. Bugüne kadar hiçbir vericimiz zarar görmedi veya çıkarılan böbrekte hasar oluşmadı. Geçen sene yaptığımız 116 nakil hastasının hepsi, çalışan böbreğiyle sağlıklı bir şekilde taburcu edildi.

Türkiye’de organ bekleyenler uzun bir liste oluşturuyor. Bu liste adil olarak mı hazırlanıp uygulanıyor?

Ulusal bekleme listesi tamamen hastaların verilerine göre belirlenen skor sistemiyle çalışıyor. Yani kadavradan böbrek kazanıldığı zaman bilgisayar programı yaşı, dokuları, bekleme süresi gibi verilere göre böbreğin kime takılması gerektiğini belirtiyor. Biz de ilk sıradaki hastaya nakil yapmakla yükümlüyüz. Yani kime daha uygun çıkarsa, o kişiye nakil oluyor. Bu yüzden kimsenin kayırılması mümkün değil. Ama bilgisayar programının her zaman en doğru kişiyi seçmesinde aksamalar olabiliyor. Örneğin çok genç bir böbrek için çok yaşlı bir hasta eşleşebiliyor. Ancak sistematik ve adil bir dağılım yapılması için, dünyanın her yerinde olan bu hataları kabul etmek gerek.

Türkiye, yakınların için fedakârlık yapanlar konusunda ne durumda?

Ne yazık ki Türkiye’de kadavra organ oranı, olması gerekenin altında. Ülkemizde 55 bini aşkın diyaliz hastası varken biz senede 490-500 kadavra nakil yapabiliyoruz. Ülkemizde canlıdan böbrek nakli, yüzde 70 oranında. Çocuğunun her gün diyalize girdiğini ve gelişme geriliği olduğunu gören bir anne-baba veya eşinin her gün yıprandığını gören bir kişi ne yapabilir ki? Ateş düştüğü yeri yakıyor, onlar da sevdikleri kişiye organ vericisi oluyorlar. En azından, böbrek vericilerine en sağlıklı ve ağrısız ameliyatı sunabilmek içimi rahatlatıyor.

‘Sağlamım’ diye tek böbreğini verip sonradan böbrek hastası olan var mı?

Hayır. Ne yurt dışında ne Türkiye’de geçen toplam 10 yılımda böyle bir şey olmadı. Bunun için çok dikkatli bir nakil öncesi hazırlık programı yürütüyoruz. En ufak risk gördüğümüz kişinin böbrek bağışlamasını onaylamıyoruz.

“Taştan yapılmadık biz de üzülüyoruz”

Hastanın hikâyesi sizi ne kadar etkiler?

Çok güzel bir soru. Biz profesyonel ve taştan yapılmış gibi görünsek de bazı hayat hikâyeleri aklımızda kalır. Ameliyatta yanımda davul çalsalar farkında olmam. Her ameliyatın hikâyesi içimde saklıdır. Ama özellikle kimsesi olmayan, korumasız kalmış bir karı-kocanın veya bir anne ile oğulun hikâyesi beni etkiliyor. Cebinde hiç para olmadığı halde, canından can verecek kadar zengin olan çok değerli birçok insan ile tanışıyorum. Cepten fakir ama ruhça hiç kimsenin ulaşamayacağı zenginliğe sahip kişiler bunlar. İşimi sevmemin en önemli kısmı belki de bu hikâyeler... Çünkü bana, kendi dertlerimin ne kadar önemsiz olduğunu hatırlatıyor.

Ameliyat öncesindeki geceyi nasıl geçirirsiniz?

Mutlaka kendimi hazırlarım. Sabah uyandığım andan itibaren aklımda hep yapacağım ameliyat ve ona ait detaylar vardır. Yoldayken ve hastanenin kapısından girerken ameliyatı önceden kafamdan canlandırmaya, olası problemleri önceden kestirmeye çalışırım. Bazen kendimi satranç oynuyor gibi hissederim. Kazanmak için gerekeni ve nereden gol yiyebileceğinizi önceden belirlersiniz. Tüm açıkları kapamak ve iyi oyun oynamak gerekir. Bence ameliyata girmenin tek farkı, kaybetmek gibi bir lüksünüzün olmaması.

Umduğunuz gibi gitmeyen ameliyatlardan sonra kendinizi nasıl motive edersiniz?

Nakil ameliyatı yaparken iki kat risk alıyorsunuz. Hem sağlıklı bir insan hem de sağlığa kavuşturmanız için gözünüzün içine bakan kişiler var. Bu sorumluluğun altından kalkamamaktan çok korkarım. Son iki yıldır ameliyattan sonra başarısız giden bir durum yaşamadım. Önceki yıllarda ameliyattan sonra “Keşke şöyle yapsaydım” dediğim durumlar oldu ama çok şükür ki böyle bir sebeple hasta kaybetmedim.

‘Böbrek kardeşliği’ denilen kavram ne?

Böbrek kardeşliği, çapraz nakildir. Çok değerli bir yöntem. İki tane çaresiz olan çift, bir araya gelerek birbirlerine hayat verirler. Ancak çiftler arasında değişilen böbreğin yaş, doku uyumu gibi özelliklerine dikkat etmek gerekiyor.

“Çocuk kaçırmaları organla ilgili değil”

Kayıp çocuklar, organ kaçakçılığı ile ilişkilendiriliyor. Bu haberler ne kadar gerçek?

Tamamen gerçekdışı. Kişilerin organları için kaçırılması şeklindeki haberlerin bugüne kadar doğrulandığı konusunda bir belge görmedim. Birini öldürüp organlarını alacak bir gaddar varsa bile küçücük çocukların küçücük böbreklerinin peşine düşmesi, teknik açıdan mantıksız. Ne yazık ki medya, daha çok dikkat çekiyor diye bu haberlere öncelik veriyor. Ben size, çok daha acıklı ve gerçek bir haber vereyim: On diyaliz hastasından sadece biri, on yıl sonra hayatta kalabiliyor. Yani diyalize giren sevdiğinizi, on yıl sonra görme ihtimaliniz onda bir. Oysa nakil olsalar, bu oran onda sekize çıkacak. Göz göre göre, nakil olamadığınız için hayatınızın elinizden gittiği gerçeği topluma niçin dokunaklı gelmiyor, bilemiyorum.

“Nakil konusunda gelişmekteyiz”

Türkiye’de organ nakli yeterince anlaşıldı mı?

Hızla iyiye gidiyor. Hastalar, böbrek ve karaciğer nakli sayesinde hayata dönülebildiğini daha iyi anlıyorlar artık. Devlet de organ nakline çok daha iyi destek oluyor. En azından artık hastalar, nakil için ek paralar ödemek zorunda değil, birçok nakil merkezi seçenekleri var. Ülkemizde bence en önemli eksik, kadavra organ bağışlarının mümkün olabilecek düzeyin daha altında olması.

“Karım böbreğini vermek istemedi”

Şahin Aydemir (42 yaşında-mimar): Ege Üniversitesi Hastanesi’nin ilk canlıdan canlıya böbrek naklini 1988’de ben oldum. O yıl, babam bir böbreğini bana verdi. İlk nakil böbrek beni 11 yıl idare etti. 1999’da nefrit hastalığım nüksedince yeniden diyalize girdim. 11 yıldır diyalize bağlı yaşıyorum. Hepatit-C hastası olduğum için ikinci nakilde daha hassas uyum gerekiyordu. Bu hastalık beni de işimi de çok etkiledi. Sağlıklı olsaydım bugün büyük bir inşaat firmasının şantiye şefi olurdum. Üstelik duygusal açıdan da çok zor günler geçirdim. Çünkü eşim korktuğunu söyleyerek böbreğini vermedi. Ablam verecekti, eniştem rıza göstermedi. İşte o zaman gerçek sevgiyi ayırt ediyorsunuz. İlişkiler ister istemez değişiyor. 1 ay önce ağabeyim böbreğini verince ikinci kez hayata döndüm. Artık bu böbreğime çok daha iyi bakacağım.

Murat Aydemir (verici ağabey): Ameliyatın ertesi günü ayağa kalktım, üç gün sonra da işime döndüm. Böbreğimi verirken hiç tereddüt yaşamadım. Başından beri kardeşim için böbreğimi vermek istiyordum zaten. Tek böbrekle hayatımı devam ettireceğimi biliyorum.

“12 kardeşin tamamı organ vermeye hazırdı”

Özlem Turan (26 yaşında-konuşma ve işitme engelli-hikâyeyi ağabeyi Mesut Turan anlattı): Kardeşim 10 yıldır diyaliz hastası. Bir dönem böbrek nakli yapılacaktı. İstanbul’da bir tıp fakültesi hastanesinde sadece kan tahlilleri için 7-8 ay bekledik. Diyaliz makinesinden Hepatit-C kapınca ‘Bu hastalıkla nakil olmaz’ dediler. Kardeşim Rize’ye döndü. Sonra kardeşimi JFK Hastanesi’ne getirdim. 20 gün içinde tüm tahlilleri yapıldı ve nakil oldu. Sadece yol paramızı verdik, hastaneye tek kuruş ödemedik. Kardeşim bir ay önce ameliyat oldu, kısa sürede iyileşti. Biz 13 kardeşiz. 12 kardeşin hepsi de böbreğini vermek istedi. Ama 63 yaşındaki babam Şaban Turan ısrar edince organ ondan alındı.

(12.03.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

4

Haberin Devamı