Pazar Postası Orhan Gencebay: Kıskanlar karalamak için 'arabeskçi' diyor
Paylaş
Orhan Gencebay: Kıskanlar karalamak için 'arabeskçi' diyor

Orhan Gencebay neredeyse 50 yıldır sanat dünyasının usta isimlerinden biri. ‘Batsın Bu Dünya’, ‘Dertler Benim Olsun’ gibi hit olmuş yüzlerce bestenin sahibi. Kendine ‘arabeskçi’ denmesine kızmıyor. Lakin “Benim tarzım Orhan tarzı” diyor. Sevim Emre ile 43 senedir hayat arkadaşı. “Evin reisi benim. Sevim benim için assolistlikten vazgeçti. Onun hisleri çok kuvvetlidir" diyor

RÖPORTAJ: CANAN DANYILDIZ

FOTOĞRAF: ÇAĞRI KILIÇÇI



■ Aşırı meşgulsünüz Orhan Gencebay! Önünüzde bile şu an not defteri var!

Evet, Mesam’da başkanlık yapıyorum. Ayrıca, yıllardır not alırım. Bestelerimi hem teybe hem de not olarak kaydederim. Mesela şu elimdeki defter 1988 tarihli. İçinde 1974’te yazdığım notları bile bulabilirsin.

■ Ne not alıyorsunuz? Sayfadan bir şey okur musunuz?

Hicaz Oryantal’ diye bir makam yazmışım. “Sensizlik başa bela, alışamadım hâlâ...” melodisini de yapmışım ama yarım kalmış.

■ Beste niye yarım kalır? Böyle kaç tane yarım kalan var?

40 küsur yıldan beri tamamlayamadığım bestelerim var. 600-700 tane vardır. Gece rüyamda bile aklıma bir şey gelse teybe kaydederim.

■ Sizi Orhan Gencebay ya da Orhan Baba yapan şey bu mudur?

Duygu ve maddi alemi birlikte anlamak gerek. Tao der ki, “Bu alem kutupsallıktan oluşmuştur. Boşun karşısında dolu, aydınlığın karşında karanlık vardır.” Ben de bu duygu alemini anlatmaya çalışıyorum. Birçoğunu da hissettiğim için bestelere döküyorum. Naçizane...

Bu mütevazılık da beni öldürecek! (Gülüyoruz)

Ne kadar anlatmaya başarabildiysek... Biz bir tercümanız, o kadar.

■ Sahnede bu yüzden mi canlı şarkı söylemekten çekiniyorsunuz; geride olmayı mı seviyorsunuz?

Müzik iki türlü yapılır. Biri insan sesi için, diğeri enstrüman için. Sahnede olmaktan çok mutfağında olmayı seviyorum. Yaratı da zaten önce burada başlar. Önce bir şey bestelenecek ki, biri onu söylesin.



■ Bu tutum, “Orhan Gencebay canlı şarkı söyleyemiyor” şaibelerine de sebep oluyor...

Öyle saçma şey yok. Başarımızı kıskananlar böyle diyor. Ben utangacım, heyecanlanıyorum. Neredeyse 50 yıldır bütün şarkılarımı kendim okudum. Üstelik eskiden öyle ses düzelticiler de yoktu. Sahnede olmaktan, şarkı söylemekten ziyade, onu hazırlamak müzik adamlığı gerektirir; onu seviyorum.

■ Yani söyleyebiliyorsunuz?

Evet, şarkı söylemek mesele değil. Yoksa biz arkadaşlarla 24 saat şarkı söylüyoruz, kendi aramızda!

■ Orhan Gencebay olmanın en zor tarafı nedir?

Olduğum gibi göründüğüm için zorluk çekmiyorum. Şöhret olduğumu sen söylüyorsun. Bana, “Aaaa Orhan Gencebay’a bak” dendiğinde ünlü olduğumu hatırlıyorum. Ünlü olmak için çalışmadım. ‘Başarılı işi kıskanırım’

■ Egonuz da Sada mı kaldı?

Ben Orhan’ım, şöyleyim, böyleyim...” asla demem, Allah korusun. Hiçbir şey olmadığımı, inancım gereği biliyorum. Böyle düşünen birinde ego olmaz.

■ Hırs da mı yok yahu?

Hırsı kabul etmiyorum. İşinde daha iyisini yapmaksa konu, ona azim derim. Müziği nasıl geliştiririm diye azmetmişimdir.

■ Kıskançlık duymaz mısınız peki?

Birinin yaptığı şarkıyı takdir ederim. Bu “Ben de daha iyisini yapabilirim” diye beni teşvik eder. O güzel başarıyı ben de yapabilirim diye kıskanırım. Ama ona zarar verecek bir şekilde değil.

'BATSIN BU DÜNYA 70'LERİN ACISIYLA YAPILDI'


■ Bir gün müziği bırakır mısınız?

Hayır, asla! Mezara kadar inşallah sazımı çalar, üretirim. Benim işim bu, isteseydim parlamentoya da girerdim ama istemedim.

■ Hayatınızın en zor yılları ne zamandı?

Bazı işler kolektif yapılır, müzik de öyle. İlk yıllar o yüzden zordu. Daha iyi olmanın sınırı yok. Doğru yaptığıma inanıyordum, sabrettim. 30-35 sene sonra çok kişi benden özür diledi, bilim adamları da dahil...



■ Muhalif, protest biri misiniz?

Sanatçı, olulerin acısıyla yapılmış bir şarkıydı. Bundan daha büyük protest duruş olabilir mi?

"DÜĞÜN SALONLARI DA TELİF ÖDEYECEK"


■ Mesam başkanlığına devam değil mi?

Telif hakları konusunda büyük bir sempozyum yaptık. Kültür Bakanlığı çok destekledi. Yeni yasa da hazırlanıyor.

■ Sonunda telif mevzusu çözülüyor mu?

50-60 yıldır korsandan anamız ağladı diyebilirim! Ardından dijital platformun kolaylıklarıyla müzik sektörü çöktü. Kimse albüme yatırım yapamıyor, onbinlerce sanatçı aç. Sağlık güvenceleri bile yok. Asimilasyon yakın. Telif hakları yaşayacağımız tek alan.

■ Düğünlerde çalınan, söylenen şarkıları nasıl denetleyeceksiniz?

Kars’taki düğün salonundan kim haberdar olacak? Düğün salonları da telif ödeyecek. Düğünün sonunda salon sahibi hangi şarkıların çalındığının listesini yollayacak. 250 lira telif ödeyecek, hepsi bu. Salon fiyatının üzerine eklenecek.

■ Sizin gibi birikimi olan, rahatı yerinde, iş yapan ve saygınlığı olan bir isim neden bu işlerle uğraşır?

Bana ne” diyebilirdim ama diyemem. 6 yaşından beri müzikle uğraşıyorum. Sorunları biliyorum. Orhan Baba olarak üzerimde büyük vebal var. Hakların yerine gelmesi lazım! Geçen yıl Türkiye’de 50 milyon lira telif toplanmış. Bu parayla onbinlerce sanatçı yaşayabilir mi? Korkunç! Kendi müziğimizi korumamız lazım.

“ŞEKERE, ÇİKOLATAYA, LOKUMA BAYILIRIM”


■ Bu kadar çok çalışmak mı sizi genç tutuyor? (Gülüyoruz)

Bazı şeyler değişmiyor değil. Misal aynı ceketim bu sene daralıyor! İnsan kendine sahip olmalı. Hiç estetiğim yok.

■ Spor yapar mısınız? Yemeklerinize dikkat eder misiniz?

Eski sporculardanım biliyorsun. Jimnastik yapmaya çalışıyorum. Son zamanlarda çikolatayı, şekeri biraz abarttığım için şekerim yükseldi. Bu yüzden kestim. Çok seviyorum lokum filan, ne güzel şeyler aman Allahım.

■ Çok sakinsiniz. Bu kadar telaşın içinde insan nasıl sakinliğini korur?

Ailemdem geliyor, anne babamdan öyle gördüm. Aslında içinde bulunduğum şartlar buna hiç uygun değil ama etrafıma sakinlik ihraç ediyorum.

■ İşi çözmüşsünüz... Oh ne rahat!

Arada birtakım insanlar bazı şeyleri bozmaya çalışıyor. Bazen gülerek bakıyorsun, bazen sabrediyorsun. Tepişmenin ne manası var?

■ Takıntılarınız var mıdır?

Takıntım yok ama prensiplerim var. Kurallar, her zaman daha iyi olmak için alıştığım şeyler. Herkesle iyi geçineceksin, kendine bakacaksın.

"BENİM TARZIM ORHAN TARZI"


■ Fadodan flamenkoya kadar her müzikten anlayan birinin yaptığı işin ‘arabesk’ diye damgalanması kırıcı mı?

Ben buna ‘Orhan tarzı’ diyorum. Kıskananlar beni karalamak için ‘arabeskçi’ diyor. Ayrıca arabesk son derece saygın bir kavramdır, ‘Arap etkisi’ demektir. Mimaride bile karışık süsleme sanatı, üstelik de elit kesimin tercih ettiği bir sanat! Dahası balede bir figürün adı aynı zamanda. Türk müziğinin devamıyım, yeni bir soluğuyum diye kendimi tanımlarım.

■ E, arabesk diye bir tür yok mu peki?

Müzik terminolojisindeki başlıkların hiçbirinde ‘arabesk’ yok. Pop, fantazi, özgün müzik... Bunların bilimsel karşılığı yok. Bir şey ifade ederler elbette ama tür değiller.

"BANA 'KALBİMİN EFENDİSİ' DER"


■ Sevim Emre’nin hayatınızda emeği büyük...

Evet, beni korur, kollar. Hayatımı düzene koyar, benim için kendi hayatından büyük fedakarlık yapmış bir kadındır. Aynı zamanda kendi hayatını da yürütürür.



■ Evde son sözü kim söyler?

Bizde tam öyle bir durum yok ama bana, kararlarıma çok saygı duyar. Önsezileri çok kuvvetlidir. Beni ne zaman, nerede bulmak istese, eliyle koymuş gibi bulur.

■ İyiymiş, gizlice bir şey yapmanız mümkün değil o halde!

Diyelim arkadaşımla yemek yiyeceğim, nerede olduğumu hemen bulur. İkimiz de karar veririz. Ama “İki kişi bir araya geldiğinde biri başkan olsun” diye bir hadis var. Bu çok önemli. Dirlik birlik böyle devam eder. Karar verme konusunda, biri bunu yapmalı. Evliliğin devamı için bu şart.

■ Farklı şeyler istenirse peki? Kiminki kabul edilecek?

O sinemaya ben tiyatroya gitmek istiyorsam, önce sinemaya, sonra tiyatroya gideriz. İkimizin de gönlü olur. Nedir yani!

■ Evin reisi Orhan Baba mıdır?

Evet. Sevim Hanım hiçbir zaman önüme geçmemiştir, bana bu saygıyı göstermiştir. Bana “kalbimin efendisi” der; gönlümün sahibi manasında.

■ Sevim Emre olmasaydı, Orhan Gencebay olmazdı diyebilir misiniz?

Böyle dersek, tam olmaz. Ama birbirimize çok büyük desteğimiz vardır. Sevim ablanla birlikte olduğumda zaten ünlü ve halkın sevdiği biriydim. Ama sonrasında bunu muhafaza etmemde büyük faydası var.

■ Sanat camiasında 40 küsur sene birliktelik nasıl gider?

Annemde babamda bunu gördüm, o yüzden gider. Aile toplumuyuz biz.

"AŞKIN MI İŞİN Mİ DEDİM"


■ Sevim Emre, hem Türkiye hem de o dönemin Avrupa güzeli. Hanginiz daha kıskançsınız?

O da ben de zamanında çok kıskançlıklar yaptık, çocukça. Sonra onları aştık. İnsan sevdiğini kıskanır, çok normal. Yoksa birbirimizin özgürlüğüne tecavüz edecektik, aştık bunları.



■ Sevim Hanım sizin için assolistliği bırakmış...

Bir dönem assolistlik yaptı. Ama “Beraber olacaksak, bir evde iki şöhret, zorlanabiliriz” dedim. Birbirimize zarar verebilirdik. “Bırakırsan, mezara kadar her şeyinden sorumluyum. Aşkın mı, işin mi?” dedim. 70’li yıllar zor yıllardı, bir kadın olarak zorlanacaktı. Bense güçlüydüm, onu bir erkek olarak koruyabilirdim.

■ Siz evlenmişsiniz ama bir kare gelin-damat fotoğrafınız yok. Neden?

Bunları daha önce çok konuştuk. Sakladığımız bir şeyler vardı bir zamanlar, o sebeple.

■ Hâlâ evlenmediler, nikahsızlar gibi dedikodulara çok sebebiyet verdi bu.

Diyelim evlenmedik, 40 küsur senedir özgürüz; bizi ne bir arada tutuyor? Aslında özgürüz, bırakır giderdik. Evli olmasaydık bizi hiçbir şey bir arada tutmazdı. Biz kendimizi ispat ettik, biz buyuz.

■ Sizin evde kavgalar neden çıkar?

Hiç çıkmaz, kıyamet kopsa bile 10 dakika sonra hiçbir şey olmamış gibiyizdir.

■ Pişmanlıklarınız, içinizde kalanlar var mıdır?

Olanları hep doğal karşıladığım için keşkelerim yok.

"SAĞ VE SOL PARTİLERDEN TEKLİF ALDIM"


■ Avrupa Birliği’ne girelim mi girmeyelim mi?

Avrupa Birliği, 2’inci Dünya Savaşı’nda milyonlarca insan öldüğü için kuruldu. Güvenlik için! Biz de tekniğinden yararlanmak istedik. Şimdiye kadar AB’ye girmek istedik, olmadı.

■ Bizde akıl var da... Yapabilir miyiz dersiniz?

Bu aralar ‘Atatürk’ün Uçakları’ kitabını okuyorum. 1920’ler ve 30’lar arasında neler yapılmak istenmiş neler! Ama hep engellenmişiz. 70’lerde sağ-sol davasıyla bizim gelişmemizi istememişler.



■ T.C. vatandaşı olarak bir daha soruyorum: Girelim mi girmeyelim mi?

Ben siyaset adamı değilim. Buna devlet insanları karar vermeli. Ayrıca, sanata siyaset karıştırılmaması gerektiğini düşünüyorum.

■ Ve fakat çok politik bir yanıt oldu!

Sanatın taraf olduğu yerler vardır ama... Sevgi, saygı, doğruluk, adalet, paylaşım. Sanat her şeyi göstermeli. Ayrıca AB’ye bizi almak istemiyorlar. Kendi başımıza da o seviyeye geliriz. Bu kadar güçlü bir devlet olmasaydık, 15 Temmuz gibi bir darbeyle, terör gibi bir olguyla başedemezdik. Verilerimiz her şeye rağmen iyi.

■ Partilerden çok teklif aldınız mı?

40 yıldan beri teklif alıyorum. Hem sağ, hem de sol cenahtan... Zamanında CHP’den de DYP’den de teklif aldım. Sanat alanında daha iyiyim.

Peki!

Daha komiğini söyleyeyim... Bazen ortamlarda konuşuyoruz; sağ ne demek, sol ne demek diye, kimse bilmiyor.

■ Bugün ‘başkanlık sistemi’ için referandum var, oyunuz ne yönde olacak?

Oyumla kimseyi etkilemek istemem! Siyaset yapmak istemem. Burada en önemli şey halkın ne diyeceği. Benim de bu halk içinde bir oyum var.

■ Çok politiksiniz yahu! (Gülüyoruz)

Sandıktan ister ‘evet’ çıksın, ister ‘hayır’, ülkemiz aslanlar gibi yoluna devam edecek.

■ Peki, başka yoldan sorayım: Başkanlık sistemi gerekli mi?

Bunu ben bilemem. Siyasetçilere bakıyorum; Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a kadar birçok lider başkanlık sistemini Türkiye için doğru bulmuş. Demek ki bunca insanın bildiği bir şey var. Başkanlık sistemi diyenlere kulak asmak lazım.

■ Reyinizin rengini anladım!

Bilmiyorum ki. Devlette deneyimli insanların sözleri çok önemli. Ama unutma, ülkemizin üzerinde çok ayak oyunu var. Bizi biz idare edelim, başkasına izin vermeyelim.

"YERDEN YERE VURULDUM"

■ Sansür eski yıllara göre daha mı çok? Yoksa daha mı özgürüz?


70’li yıllarda sansür çoktu! 60’ların sonunda TRT ve çevresinin bana uyguladığı sansür of! Adıma 20 kitap yazılmıştır, yerden yere vuruldum. “Nasıl müzik yapıyorsun” diye saldırıyorlardı. Yaptığım filmler bile sansüre uğrardı, senaryosundan sahnesine kadar. Bana yapılan saldırı T.C.’de kimseye yapılmamıştır! Ama şimdi çok özgürüm.

■ Daha özgürüz, Türkçesi...

Kutuplaşmalar da var ama yan yanayız.

Haberin Devamı