Erkut Can Ormanlar yok olurken Fidan'a kitlendik
HABERİ PAYLAŞ

Ormanlar yok olurken Fidan'a kitlendik

Haberin Devamı

Adaylık için yüzlerce kişi istifa etti. Ama bir haftadır Türkiye, ormanların yok edilişini unuttu bir Fidan’ı konuşuyor. 2001 yılına kadar başçavuş olan bir adamı. 2003 yılında ise Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanı olan Hakan Fidan’ı. Akıl almaz bir ilerleme kaydederek, 2010’da da MİT müsteşarı olan ‘sır küpü’nü. Eh. Ben de konuşayım bari.

- Erdoğan’a rağmen bir istifa bana danışıklı dövüş gibi geliyor.

- Ya da gündem saptırılarak, önümüzdeki hafta meclise gelecek İç Güvenlik Yasası için gelişen tepkilerin daha az konuşulması amaçlanıyor.

-Ya da paralel yapının ininde kış uykusundan uyanma korkusu başladı.

-Ya da dolardaki rekorların kanıksanması sağlanıyor.

- Ya da Erdoğan’ın her istediğinin olmadığı imajı yaratılıyor.

- Bunun bir başka versiyonu da Merkez Bankası başkanıyla girişilen polemik. Biri ‘indir’ diyor, öteki dinlemiyor. Hükümet içinden de destek buluyor. Yani ‘tek adam’ filan yok! İşte bütün bunlar ‘danışıklı dövüş’ dememin nedenleri. Gelin bir başka yöne de bakalım.

- Yoksa çözüm sürecinde yollar tıkandı da, Fidan dokunulmazlık zırhına girerek önceki yasal olmayan faaliyetlerinden korunmaya mı çalışıyor?

- Yoksa Erdoğan’ın dediği gibi Fidan’a Davutoğlu tarafından reddedemeyeceği vaadlerde mi bulunuldu? (Her neyse)

- Yoksa AKP’nin üst katlarında iktidar mücadelesi mi var?

- Yoksa HDP’nin barajı geçme korkusu belirdi de yeni cinlikler mi düşünülüyor? Ve en sonunda Erdoğan’ın sözüne bakın. “MİT’in başındaki insan da istifa eder. Ama parti kendisini aday gösterirse aday olur.” Sanki aba altından sopa gösteriyor. “Terleyen” Cumhurbaşkanına “yoruldum, dinleneceğim” demek de neyin nesi.

- Acaba peki diyemeyeceği talepler üzerine mi istifa etti?

- Acaba çözüm sürecinde tüm sorumluluğu Erdoğan’a yıkmak mıydı amaç?

- Acaba onun için mi Erdoğan “yeni müsteşarı ben seçerim” dedi?

Bütün bu bulanıklık içinde, Kılıçdaroğlu’ndaki bulanıklığı da unutmayalım. “Başbakanlık koltuğu boş ya, onun için Fidan’la hazırlık yapıyorlar” diyor. Moda tabirle ben “şaş kaldım.” Kılıçdaroğlu, seçim sonrası başbakanını bile belirledi. Gülmeyin CHP’liler, ağlamanız lazım. Başkanınız seçimi kaybedeceğine inanmış baksanıza. İndirin kepengi. Harç bitti yapı paydos.

Paralelin de paraleli varmış

7 Haziran seçimlerinde aday adayı olabilmek için bir istifa depremi yaşandı devlet bürokrasisinde. Başbakan Davutoğlu’ndan onaylı olduğu söylenen 500’ü aşkın bürokrat istifa etti. Nereden aday olacağını açıklayarak. Sayabildiğim kadarıyla sadece 9’u CHP, 7’si MHP ve 2’si de HDP demiş. Geri kalanların hepsi AKP. Bürokrasiye bakın siz. Hani iki yıldır söyleniyor ya, ‘paralel yapı devletin bütün damarlarına girmiş’ diye. Peki bu ne? Paralelin karşıtı paralel değil mi? Çoğunun dosyası varmış. Talimatla da olsa suç işlediklerini biliyorlar. Şimdi onlara dokunulmazlık zırhı giydirilmeye çalışılacak. 5 yıl rahat edecekler, sonrası Allah kerim. Zırh bulamayanlar ise vekaleten bıraktıkları koltuklarına dönecekler. Tek eksikleri daha havalı bir koltuk olacak. Ama kartvizitlerine AKP milletvekili adayı ibaresini ekleyecekler. Bağlılıklarını tescil ettirerek. Deneme yanılma yöntemi işte böyle bir şey. Ya tutarsa misali.

KEDi NEDEN ‘CIRMALAR’?

Gezi olayları sırasında zamanın başbakanı Erdoğan, “Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyorum” diye talihsiz bir açıklama yapmıştı. Sonra da sahneye palalılar ve beyaz kefenliler çıkmıştı. Bugün ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir tanımlama yaptı. Evlerinde zor tutulanların dışındaki yüzde 50 için dedi ki: “Bize nefretle bakıyorlar. Tam bir kemikleşme, kutuplaşma var. Çıkara dayalı siyaset yaparsak, bu Ak Parti için sıkıntı yaratabilir. Kediyi çok sıkıştırırsanız cırmalar.” Demek ki AKP’nin geleceği konusunda sıkıntıları var Arınç’ın. Ama bu nefretin sebebini açıklamıyor. Bunca yılın siyasetçisi bu nedenleri bilmez mi? Biliyor da 5 dönem sonra son demlerini yaşarken, daha önce gittikten sonra konuşan bazı arkadaşlarına benzemek istemiyor. Diyemiyor Gezi’de kedi tırmaladı. Bu dille, bu ötekileştirmeyle, bu baskıcı rejimle, bu yasaklarla, bu ben yaptım oldu kafasıyla o kedi kuyruğunu dikip yine mırıldanmaya başladı. Yeniden tırmalayabilir diyemiyor. 20 yıllık görmüş geçirmiş siyasi hayatıyla ah bir konuşsa neler diyecek ama.

CIZZZ...


Eski Yargıtay Başkanı Ali Alkan, giderken, “Korku veya beklenti için doğru bildiği kararı vermeyenler cübbelerinizi çıkarın” dedi. Dedi de Allah korusun, kaç cübbeli kalır geriye.

BU GÜVENLiĞE iNANMAYIN


Önümüzdeki hafta mecliste fırtına var. Yine ertelenmezse şayet, İç Güvenlik Yasası görüşülmeye başlanacak. İktidar da, muhalefet de direnecek. Tabii bu direniş sadece meclis çatısı altında da kalmayacak. Adı iç güvenlik, Bozdağ’a göre de halkın güvenliği ama sizce bu neyin güvenliği? Tek cümleyle iktidara karşı çıkılmasını önleme güvenliği. Devamı ise düpedüz bir rejim değişikliği.

- Toplantı ve gösteri yürüyüşü, slogan atmak, pankart taşımak yasaklanacak.
- Polis olağanüstü yetkileriyle silahını kolaylıkla kullanacak.
-Polis, vali, kaymakam adeta hakim, savcı konumuna gelecek.
- Vatandaş istendiği anda 48 saat gözaltına alınabilecek.

Yani polis iktidarın silahlı gücü haline gelecek. Kanun daha görüşülmeden rüzgarı geldi bile. Pankart açan 2 genç 5 dakikada tutuklanıverdi. Eski bir gazeteci trafik polisi ile tartışınca, tansiyon hastası olduğunu söylemesine rağmen kelepçelenince bindirildiği polis otosunda ölüverdi. Sevgili okurlarım, Türkiye 92 yılda çok badireler atlattı ama böylesine bir özgürlük karşıtı düzenlemeyle karşılaşmamıştı. Dileyelim bu niyet önlenir. Önlenmeli de. Zaten barolar ve Barolar Birliği bayrağı açtı. Muhalefet mecliste, özgürlüğüne kısıtlama istemeyenler de sokakta demokratik haklarını kullanarak toplumsal direnci göstermeliler. Ama asla ve asla yıkarak, yakarak değil. Bu sadece yasa koyucunun elini kuvvetlendirir. Ve yapılanlar son toplumsal direniş olur. Aman dikkat.

Müzeyyen Abla’yı anmak


Türk müziğinde bir ekolün yaratıcısı, birçok sanatçının örnek aldığı, taklit etmek istediği gerçek bir diva Müzeyyen Senar’ı da kaybettik. 15-20 sene çok anımız oldu. Yedik içtik, eğlendik. Başımızın üzerinde bardak çevirirken elimizi kesince kankardeş bile olduk. Hala ondan öğrendiğimiz şekliyle evimizde turşu kurulur, reçel yapılır. Mazi içimizde bir yara değil, unutulmayacak anılarla dolu. Şair Arif Nihat Asya, “Tanbur, o sütun boyla ve ut, enle gelir Güften girerek kolkola, bestenle gelir Yay telde, nefes neyde... Müzeyyen nerde? Ey şarkı, senin tadın Müzeyyen’le gelir!” dediğine göre bütün şarkıların tadı kaçtı demek ki.


Onu 1934’de Belvü’de dinleyemediğim için üzülüyorum bugün. Rahat uyu ablam.

OBAMA CEVABI


Dünya lideri Cumhurbaşkanımız Erdoğan, öteki dünyanın lideri Obama’ya Amerika’da öldürülen 3 Müslüman genç için yakınına gitmişken Meksika’dan seslendi. “Nerdesiniz Başkan? Sesiniz çıkmıyor. Unutma dünya 5’den büyüktür.” İster misiniz, Obama da dumanla cevap versin.

Adı halkçı başkan

Adı Cumhuriyet Halk Partisi ama lideri Kılıçdaroğlu için de öyle mi? Görünüşe bakılırsa, bırakın ülkeyi, parti içi demokraside bile farklı davranıyor. Aday belirlemede önseçime evet diyor ama bir şartla; yüzde 5 kontenjan isteyerek. Yani, “28 milletvekilini ben belirlerim,” diyor. Gerisine önseçim yapın. Yapın ama, yargı denetiminde değil, örgüt denetiminde. Yani pis kokulu bir denetimle. Sonra da meydana çıktığında, araya dağılan amigolar halkı bağırtıyor: “Halkçı Başkan” Soruyorum size: Bu kontenjan isteğinin, ya da göstermelik önseçimin AKP’nin uyguladığı göstermelik temayül yoklamasından ne farkı var? Karar sizin. Kutsal çatının altına girmek isteyenlere kolaylıklar dilerim.

Gülmece


AKP Bursa milletvekili Hüseyin Şahin, “Obama, Putin, Merkel, Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı ve partimizi hayranlıkla izliyor” diyerek herkesi güldürmüştü. Daha önce de “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir” diyerek herkesi şaşırtan Şahin’i bir partidaşı Nevşehir milletvekili Murat Göktürk, kıskanmış olacak ki, o da bir mizah yazdı. “Kadınlara bir şey verilmemeli. Önce bunu hak etmeliler.” Ne nüktedan(!) kişilikler var bu Ak Parti’nin içinde değil mi?

MERAK BU YA...


-Türkiye’de yastık altında 3.500 ton altın varmış. O zaman yetkili ve etkililer nasıl inandırılacak ‘geçinemiyoruz nasıl tasarruf yapalım’ serzenişlerine.

-Mahmut Uslu, tam ‘Fenerbahçe 8 aydır konuşmuyor’ demişti ki, 45 gün cezayı yiyiverdi. Herhalde ‘hangi gün konuşmadın ki’ cezasıydı bu.

- Sakın ‘tanrı’ demeyin. RTÜK ceza keser. Sonra da sorar: Sen Müslüman değil misin?

-Facebook’un kapatılma korkusundan otosansür uyguladığı ülkeler arasında Türkiye, Hindistan’tan sonra dünya ikincisi olmuş. Gurur duyun.

- Hükümet, Bank Asya’da ne gördüyse, sonunda el koyuverdi. Peki yıllardır hem içeride, hem dışarıda Türkleri çarpan Jet Fadıl’da nasıl oluyor da bir yanlışlık görmüyor hayret ediyorum.

-İstanbul’da kurulu TV ile Mısır’ın içişlerine dolaylı olarak karışıyor, sonra da elçilerini çağırıp fırça atıyoruz. Peki bu olayın Roj TV’den ne farkı var?

- Elektrik faturalarında artık ’kaçak gideri’ni görmeyeceksiniz. Tüm giderler tek kalemde toplanacak. Yani kaçak kayboldu. Artık itiraz filan yok.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder