Pazar Postası 'Evde oturma bağımlısıyım'
Paylaş
'Evde oturma bağımlısıyım'

'Öyle Bir Geçen Zaman ki'dizisinin Osman'ı büyüdü; bu role Gün Koper hayat verdi...

Röportaj: Merve Özaytekin

Haberin Devamı

'Öyle Bir Geçer Zaman ki' geçtiğimiz salı üçüncü sezon bölümüyle Kanal D'de yayınlandı. Dizi her yıl olduğu gibi yine izlenme rekorları kırdı, sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu. Dizinin adından en çok söz ettiren karakteri elbette Osman rolündeki Gün Koper'di. 300 kişi arasından seçilen Gün Koper, Osman karakterine çok yakışmıştı. Onun gülüşünü, duruşunu anımsatacak şekilde oyunculuğunu ortaya koydu. Oyuncu-yönetmen-senarist Macit Koper ve oyuncu Berrin Koper'in oğlu olan Gün Koper bilinmeyen yönlerini anlattı. Gün Koper anne tarafından bir paşa torunu. Bu nedenle de tarih tutkunu. Ailesine dair ne kadar doküman varsa topluyor...

¦ Anneniz oyuncu Berrin Koper, babanız da oyuncu ve yönetmen Macit Koper. Siz nasıl bir ortamda büyüdünüz?

Annen-baban CEO ise özel bir şirkete gidiyorsun, annen-baban tiyatrocu ise tiyatro sahnesine gidiyorsun. Fark yok. Benim de ister istemez bunun üstüne kurulu bir hayatım oldu. Evde tiyatrocular, senaristler yemek yer, sohbet ederdi. Hayatımda kendi setime gitmeden önce sadece bir kez annemin rol aldığı 'Baba Evi'nin setine gitmiştim. Tiyatro kulisine ise sürekli gidip geliyordum. Kulis “Bir çocuk için ne kadar büyülü bir yer, sahne açılacak ve tiyatro yapılacak” diye düşündüğüm bir yer olmadı. Benim için sadece annemin-babamın çalıştığı yerlerdi kulis, sahne... Oynadıkları oyun bazen beni etkileyebiliyordu, o kadar. “Sahnenin tozunu yuttum, büyülendim ve oyuncu oldum” diye bir şey söyleyemem.

Hayaliniz neydi?
İlkokuldayken arkeolog olmak istiyordum. Olmayacağımı anlayınca Şişli Terraki Lisesi'nde amatör olarak tiyatroyla ilgilendim. Mesleğime karar verirken annemle babama danıştım. “Sizce benden oyuncu olur mu?” dedim. Onlar “olur” deyince, güç aldım ve oyuncu oldum.

Oyunculuktan ilk ne zaman para kazandınız?
Konservatuarın üçüncü senesiydi. Akatlar'da Beşiktaş Belediyesi'nin, başında Zeliha Hoca'nın (Berksoy) olduğu bir oluşum vardı. Ekipte ben de vardım. Haldun Taner'in oyunu 'Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım' adlı oyunda rol aldım. İlk paramı oradan kazandım. Kazandığım para da öyle büyük değildi, ancak büfeden alışveriş yapabilecek kadardı.

Diziyi seyreder miydiniz, neden sizi seçtiler?
Osman'ın kim olacağını merak etmiyordum. Çünkü diziyi seyretmiyordum. Osman'ı minik, sevimli bir çocuk olarak hayal ediyordum. Televizyonda bir iş yapmaya karar verdiğimde, Osman karakterinin arandığını duydum. Eşe dosta sordum. Herkes diziyi delice seyrediyordu. Ben de Osman'ı tanıyabilmek için diziyi sonradan seyrettim. Önceden de diziye bir kez rastlamıştım. Seyrettiğim Osman ile babası Ali Kaptan'ın sahnesiydi. Yeni Osman'nın arandığını duyunca cast şirketine fotoğrafımı yolladım. Prodüksiyon Osman üzerine çok titizleniyordu. Osman rolünü iyi oynayabilecek birini arıyordu. Seçmelerde de beni seçtiler.

Osman çok sevilen bir karakterdi. Sizi bu mu cezbetti?
Hayır. Bir oyuncu her role “Oyunculuğuma ne kazandırır?” diye bakar. Kendimden farklı bir rol oynayacağım için hoşuma gitti.

Nasıl bir fark bu?
Osman küçüklüğünde kötü bir çocukluk geçirmiş, trajedinin içinde gülümseyen bir çocuk olmuş. Bense hiç mutsuz bir çocukluk geçirmedim. Mesele yeni Osman'ı tekrar kurgulamaktı, Osman'ı oynamak değil, onu başarmaya çalışıyorum.

Osman karakterine hazırlanırken belirli bir hazırlık yaptınız mı?
Birçok rol için teorik çalışma gerekebilir. Örneğin Rus bir tiyatro oyunu oynarken. Bilmediğimiz bir kültür çünkü. Dizi için 80 dönemiyle ilgili teorik bir çalışma yapmam gerekmedi. Bu dönem, o yıllar zaten bu toplumun yarası. Bu yarayla büyüdük. Bildiğim bir konuydu. Karakter için de oturup geceleri düşünmedim. Dedim ya, derdim Osman'ı tekrar kurgulamak.

Osman için büyük beklenti var. “Ya beğenilmezse” diye bir korkunuz var mı?
Her projede böyle bir kaygı olur. Özellikle televizyonda her kişinin salonuna giriyorsanız bu kaygı daha büyüktür. İzleyen insanlardan çok kendimi tatmin etmem lazım. Osman beklentisi var büyük, doğru. Ama benim ilk görevim bekledikleri Osman'ı seyirciye göstermek değil, oyunculuğum adına iyi iş yapabilmek. Çıkardığım rol kötü olursa, rezalet bir iş çıkarmak seyirciden çok beni etkiler.

Şehir Tiyatroları'nda yapılması öngörülen değişiklikten dolayı mı televizyona geçmek istediniz?
Evet. Ben tiyatro yapmak istiyordum. Tiyatro yuvamdı. Televizyona geçmemin en büyük sebebi budur. Belirli bir güven arayışı beni televizyona getirdi.

Babanız da çeşitli nedenlerle uzun yıllar televizyona girmemiş. Sizin televiyona iş yapmanıza tepkisi ne oldu?
“Yolun açık olsun” dedi. Çünkü kendi de aynı yoldan geçti. Son 15 yıldır tiyatroda yönetmenlik yapıyordu ve dizi senaryosu yazıyordu. Babam tiyatrodan emekli oldu. Emekli olunca 'tiyatroya devam ederim diyordu, çeşitli nedenlerden dolayı devam edemedi. Erkekler emekli olunca ne yapacağım diye kalır ya, babama öyle oldu sanırsam. Bir anda film teklifi gelince kabul etti. Evet dediğinde “Eğer oynarsam ve olmazsa” gibi bir korkusu varmış. Oynayarak korkusunu da attı. Babam “Çok haklısın tiyatro bu durumda, sen de televizyona geç” dedi.

Adınızı 'Gün' koymak kimin fikriymiş? Hikayesi var mı? Enteresan.
Uzun süre isimsiz kalmışım. Adımı babam 'Alkış' koymak istiyormuş. Annemin tarafı da 'Kamil' koymak istemiş. Çünkü anne tarafından büyük dedelerim Karadeniz Ereğlisi'nden paşa. Madencilermiş. Anne tarafım sonradan 'Madenci' soyadını almış. Kamil ismini koymak gelenekselleşmiş. Büyük dedenin adı Rıfat Kamil, oğlunun adı Turgut Kamil, onun da adı Rıfat Kamil. Dedemlerin ailesinde erkek çocuk olmadığı için ben doğunca 'Kamil' ismini taşımamı istemişler. Dedemler 'Rıfat Kamil' ya da 'Turgut Kamil' koyalım demişler. Hatta Gün Kamil olsun diye bile kovalamışlar. Alkış'tan annem, Kamil'den de babam sayesinde kurtulmuşum. İsmim uzun süre konulamayınca, bir gün birisi İsim Ansiklopedisi getirmiş. Bakmışlar 'Gün' diye bir isim var. Beğenmişler, ben de memnunum. “Romantik ve iyi bir sevgiliyim”

Sosyal biri misiniz?
Evde oturmaya bağımlı biriyim. Ama yalnız kalmaktan da hiç hoşlanmam. Bu nedenle yanımda arkadaşlarım, sevgilim mutlaka olur. Bir yere gidilmesi gerekiyorsa, senede üç beş dışarı çıkasım gelir. Bu da eşi dostu kırmamak, sevgiliyi mutlu etmek için. Onların da ihtiyaçları var sonuçta. Yoksa arkadaşlarım “Bir yerlere gidelim, iki kadeh bir şeyler içelim” dediklerinde, “Gelin ben içecekleri alayım evde içelim” derim. Uzun zamandır bir meyhaneye gitmedim. Eğer biri gidelim derse şu aralar gitmek isterim.

Evde kendinize nasıl bir dünya kurdunuz?
Ailemin 150 yıllık sürecinin peşindeyim. Belge ve aile fotoğraflarını topluyorum. Tarih aşığıyım. Odamda yerden yarıya kadar gazeteler, fotoğraflar, diyalar vardır. Ayrıca politika, tarih konulu kitapları okumayı severim.

Kız arkadaşınız kim? O evde oturmayı sevmenizden memnun mu?
Melike Manav. Devlet Opera ve Balesi'nde balerin. O da alıştı benim bu durumuma. Zaten benim bu durumum arkadaşlarımdaki ev sevgisini de ortaya çıkarttı.

Bir balerinle bir oyuncunun birlikte olması nasıl bir şey?
Onların temposu tiyatrodan daha yoğun. Bale vücutla alakalı. Bu nedenle her gün egzersiz yapıyorlar. Benimse boş zamanım oluyor. Ama bir bankacı da olsa yine işe gidip gelecekti. Yine bir araya gelecektik. Ben zaten evde oturmayı seviyorum.

Nasıl bir sevgilisiniz, romantik mi?
Romantik olarak adlandırılmayı isterim. Çünkü iyi bir sevgiliyim.

(09.09.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır)

Haberin Devamı