Pazar Postası Bisiklet onların yaşam biçimi...
Paylaş
Bisiklet onların yaşam biçimi...

İkisi de doktor, ikisi de bisiklete gönül vermiş. Türkiye'nin birçok yerini dolaşmışlar ama yolları hiç kesişmemiş. Ta ki, geçen yıl Kapadokya'da düzenlenen Bisiklet Festivali'ne kadar

Röportaj: Figen Onur Ertan

Bisiklet üzerinde başlayan aşklarına, aralarındaki bin kilometreden fazla mesafe engel olamamış. Sinop’ta çalışan pataloji doktoru İlker Akın (31) ile İzmir’de çalışan çocuk doktoru Sema Berktaş (34) her fırsatta buluşup, bisikletli aşklarını yaşamışlar. Uzaktan ilişki zordur, aşk giderek söner ve genelde ayrılıkla biter.

Ama onlar “Aramızdaki mesafe yeter” diyerek evlenmeye karar vermişler... Çift temmuz ayının başında dünyaevine girdi. Tabii ki nikaha giderken gelin arabası yerine, gelinlik ve damatlıkla bisiklete bindiler. Hem de balon ve çiçeklerle süslenmiş yol boyunca şarkı söyleyen 50 kişilik gelin alayı eşliğinde. Bembeyaz gelinliği ve topuklu ayakkabısıyla İzmir sokaklarında pedal çeviren gelini görenlerin tezahürat ve alkışlarıyla...

Sema ve İlker’le balayına çıkmadan önce İzmir’de buluştuk. Öylesine uyumlular ki; farkında olmadan hep birbirlerinin sözünü tamamlıyorlar. Siz bu röportajı okurken balayını geçirmek üzere bisikletleriyle Avrupa turuna başlamış olacaklar. Bu arada damadın geline hediyesini söylemeye bile gerek yok: Bembeyaz güzel bir bisiklet.

Nasıl ve nerede tanıştınız?

İlker: Ankaralı’yım. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Asistanlığımı İstanbul’da yaptım. Sonra Eskişehir’de askerlik yaptım. 1.5 yıldır Sinop Boyobat’ta zorunlu hizmetimi yapıyorum.

Sema: Ben de İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde çalışıyorum. Antalya Akdeniz Üniversitesi’ni bitirdim. Ben mecburi hizmetimi daha önce yaptım, Ağrı Doğubeyazıt’ta. Yollarımızın kesişmesi Kapodokya’da oldu. Bisiklet Festivali’ne gitmiştim. İlker de katılmıştı orada tanıştık. Tanıştığımızda ikimiz de bisiklet üzerindeydik.

İlk görüşte aşk yani. Peki sonra?

İlker: Ben her tatilde Sinop’tan İzmir’e gelip gitmeye başladım. Arabayla Ankara’ya gidip oradan otobüsle İzmir’e geçiyordum. Bir yılda 15 bin kilometre yapmışım sırf arabamla.

Uzak ilişkiler uzun süreli olmaz derler, siz aksini ispatladınız.

İlker: Zor oldu tabii, bitap düştüm yollarda. Gerçekten benim için çok zor oldu. Bir kere uçakla gelmeye kalktım çok zamanımı aldı. Bir kere de arabayla kaza yaptım.

Sema: Valla onbinlerce kilometre yaptı, en uzun 3 hafta görüşmüyorduk. Ama izninin yarısı yollarda geçiyordu.

Bu yollar yeter, evlenelim mi dediniz?

ilker: Aynen öyle oldu.

Sema: Bir de yine atamalar olacak, yine ayrı ayrı yerlere atanacağız. Belki de aramıza daha uzun yollar girecekti. Evlenmemiz lazım diye düşünüyorduk zaten.

Evlenme teklifi nasıl oldu?

İlker: Ben çok yaratıcı değilim. Ama artık hep beraber olmak istiyorduk, kısa kısa zamanlar bize yetmiyordu. Bir gün yine Sinop’tan İzmir’e gelmiştim. “Sema bizim evlenmemiz lazım” dedim. Sema: Aslında bir gün akşam üzeri koşuyorduk. Yorulduk, dinlenirken geleceğe dair hayaller kuruyorduk. İlker “Bunları yapabilmemiz için evlenmemiz gerektiğini biliyorsun değil mi” dedi. “Evet” dedim. Sustuk.

Gerçekten teklifin kötüymüş!

İlker: Aslında bu alıştırma safhasıydı. İki hafta sonra yine İzmir’e geldim.

Sema: Bu sefer yürüyüş yapıyorduk. Dinlenmek için çimenlere oturduk ve orada evlenme teklif etti. Ben de hemen “Evet” demedim. Biraz acı çektireyim dedim. Ama 5 dakika sonra evet dedim. Aslında evlilik ikimiz için de hayatta varolma veya kendimizi ifade etme şekli değil. Ama olmamak zorunda da değil.

Ve hemen harekete geçtiniz?

İlker: Beraber bisiklet turu yaptık. Dönüşte de İzmir’e geldik ve evlendik. Çok fazla ortak noktamız var, çok iyi anlaşıyoruz, birbirimize aşığız. Neden evlenmeyelim ki dedim. Tabii daha aynı evi paylaşmak, beraber yaşamak var. O bölüme henüz geçemedik.

Sema: Bilmiyorum valla göreceğiz, bakalım aynı evde yaşamak nasıl olacak. Ama bu sefer daha kolay olacak gittiğimiz yerler. Beraber olacağız. Zamanımız yollarda geçmeyecek.

Aileler ne dedi?

İlker: Çocuklar sevmiş birbirini, mutlu olsunlar.

Sema: Zaten kendi aramızda arkadaşlarımızla evlendik, evlilik kutlamasını da beraber yaptık. Ama asıl düğünümüz yapılmadı. Ailelerimizle de mutluluğumuzu paylaşmak istiyoruz. Kötü günlerimizde yanımızda olan dostlarımızın da mutluluğumuzu paylaşmasını istiyoruz.

Bisikletli düğün alayı çok ilgi çekti.

Sema: Bize son derece normal geliyordu böyle evlenmek ama karşımızda birçok kamera görünce şaşırdık. Haber değeri olacağını düşünmemiştik. Beni gelinliğim ve topuklu ayakkabımla pedal çevirirken görenler hayret etti.

İlker: Hatta biz arkadaşlara kamera getirelim mi dediğimizde, “Ya istiyorsanız getirin ama gerek yok, biz hallederiz” demişlerdi. Sonra buluşma noktamıza gelinlik ve damatlıkla bindiğimiz bisikletlerimizle gelince kalabalığı gördük ve şaşırdık. Bir de benim şu hoşuma gitti. Biz bisikletlerle düğün alayı şeklinde giderken bütün arabalar korna çalıp bize el salladılar, evlerden insanlar balkonlara pencerelere çıkıp bizi alkışladılar, el salladılar. Hiç bu kadar ilgi beklemiyorduk. Ama açıkçası hoşumuza da gitti.

Nikah nerede yapıldı?

Sema: Kemeraltı’nda çok eski tarihi bir han vardır. Abacıoğlu Hanı, onun avlusunda. Çiçekler, ağaçlar olan çok güzel bir yer. Biz organizasyona hiç karışmadık bu arada. Hepsini tamamen arkadaşlarımız ayarladı. Ben sadece masalar birbirine baksın dedim. Gittiğimizde gözlerimize inanamadık. Balonlar güvercinler vardı. Bize yüksek bir yerde masa yapmışlar. Gelin masası yapmışlar yani.

Bisikletçiler mi?

Sema: Evet bisikletçi arkadaşlarımız yaptı bütün organizasyonu, benim hastane ekibimde yardımcı olmuş. İlker: Sonra balayına çıkacağız. Sema: Bisikletlerimizi uçağa koyup Almanya’ya gideceğiz. Oradan bisikletlerle Avrupa turu yapacağız.

Nasıl yani?

Balayı demek güzel ve rahat bir yerde romantik geceler ve bol bol sevişme demek çoğu insan için. Siz ise ha bire pedal çevireceksiniz.

İlker: Ama çok güzel bir doğa içinde seyahat edeceğiz. Toplam 15 gün sürecek. Bu bana çok romantik geliyor.

Sema: Bisikletlerimizle Tuna nehri kıyısından gideceğiz. Linz, Viyana, Prag, Budepeşte’yi bisikletlerimizle gezeceğiz. Bu bizim için aslında çok romantik. İlla mum ışıkları, güller ve yumuşak bir yatak bizim için romantizm anlamına gelmiyor. Yani yapmayı çok sevdiğiniz bir şeyi sevdiğiniz bir insanla yapmak bizim için romantizm. Çok lüks ve güzel bir restoranda yemek yemektense bir ağacın altında sevdiğinle oturup karpuz yemek daha romantik benim için.

Zaten sizin yaşam anlayışınız da farklı.

İlker: Evet. Mesela biz bir gün Ödemiş’e gittik. Korkunç bir yağmurun altında göl kıyısında kamp yaptık. Sabaha kadar dinmedi. Ve aylardan aralıktı, hava soğuktu. Sabah kalktık, her yer çamur. Ama o bizim için çok romantikti.

Sema: Hepimize öğretilmeye çalışılan bir romantizim var. Ama aslında bizce öyle değil.

İlker: Ay ışığında da yürüdük. Ayaklarımız 10 santim çamura basıyordu, hava 10 derecenin altındaydı ama bizim için romantikti.

Sema: Balayımızı bisikletle Avrupa’yı turlayarak yapacağız. Yanımıza çadırımızı da alacağız. Nerede kalacağımızı, ne yaşayacağımızı, başımıza neler geleceğini bilmiyoruz. Ama bu bizi heyecanlandırıyor. Yeni yerler göreceğiz. Doğayla içiçe olacağız, başımızın üzerinde yıldızlar olacak. Ve en önemlisi artık hayata bundan sonra el ele, beraber devam edeceğiz.

Peki bisikletli yaşamı neden seçtiniz, bazen zor olmuyor mu?

Sema: Ben hem ulaşım aracı olarak hem de spor için kullanıyorum. Öncelikle temiz, yani hava kirliliğine neden olmuyor. Ayrıca bisiklete bindikçe sağlıklı yaşamış oluyorum. Ben işe hep bisikletle gidip gelirim. Hatta tayyör ve topuklu ayakkabı bile giymişimdir.

İlker: Ben de İstanbul’da başladım. Yoğun çalışma temposunda spor yapmaya fırsat bulamıyordum. Bari işe gidip gelirken spor yapmış olayım dedim. Sonra bu benim yaşam biçimim oldu. Hafta sonlarında arkadaşlarla buluşup uzun mesefa gidiyoruz. İnanın evde bütün gün uzansam bu kadar dinlenmiş olmam. Fırsatı olan herkese tavsiye ederim, arabayı bırakıp bisiklete binsinler.

(07.08.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

3

Haberin Devamı