Pazar Postası Bornovalı Nuri ve ünlülerin hikayeleri...
Paylaş
Bornovalı Nuri ve ünlülerin hikayeleri...

Bu aile Türkiye'nin bütün ünlülerini tanıyor... Hatta birçok önemli isim bu aile sayesinde ünlüler kervanına katılmış. Yıllarca evlerine giren çıkan sanatçının haddi hesabı yok. Ama üst üste dayanılmaz trajediler yaşamışlar.

Röportaj: Figen Onur Ertan
Önce büyük oğul, Hakan trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Gencecik, 19 yaşındayken. Ardından ikinci oğul aynı yerde yine trafik kazası geçirmiş. Ağabeyinin ölümünden sonra araba kullanmayan Serkan’ı trafik canavarı arkadaşının kullandığı arabada bulmuş! Kaza sonrasında ölümden kılpayı kurtulmuş ama belden aşağısı felç kalmış. Alsancak’taki evlerinden Çeşme’ye taşınmışlar.

O evde Hakan’ın anılarına ve yokluğuna dayanamadıkları için. Bütün bunlara göğüs geren aileye üçüncü darbe, baba Nuri Yalçuk’un kırılan kalça kemiği olmuş. Uzun ve acılı tedavilere katlanmasına rağmen, sağlığına bir türlü kavuşamamış ünlü gazinocu. 5 yıl önce de beyin damarı tıkandığında ölümden kıl payı dönmüş. Bornovalı Nuri, 19 yaşında kaybettiği oğlunu şöyle anlatıyor: Öyle bir oğlum vardı ki; Dündar Kılıç hususi gelirdi onu görmeye. Çok yakışıklıydı. Kadir İnanır yalvarıyordu bana ‘Bunu piyasaya çıkartma, bizi öldürür’ diye. Yakışıklı, akıllı, terbiyeli, zeki. Ölümünden sonra çok ıstırap çektim... Şimdi Çeşme’deki bahçeli evde köpekleri ile beraber hayatlarına devam ediyorlar.

Evde yürüyemeyen iki adam, her yerde anılar. Bornovalı Nuri’nin hayat arkadaşı Zühre Hanım ise çok güçlü bir kadın. Yaşadıklarına rağmen ayakta, hayatının iki erkeğine de sevgiyle bakıyor, ilgileniyor. Evin kapısı herkese açık, dostları, komşuları sık sık onları ziyaret ediyor. Çeşme’ye tatile gelen ünlü sanatçılar da ara sıra uğruyor. Şimdi uzakta kalan anıları yadediyorlar birlikte... işte o yıllardan ve anılardan dinledik biz de...

Çalışma hayatına çok erken atıldınız değil mi?

Babam annem öldü. Çocuklar okuyorlardı. Yani kadeşlerim. Mecburi okulu bıraktım başladım sağa sola saldırmaya. 12 yaşında başladım çalışmaya. Sonra, gençliğimde evvela kahve açtım, kumarhane çalıştırmaya başladım Alsancak’ta. 1967 yılında gazinoculuğa başladım. Hasan Ekici ile Lunapark Gazinosu’na ortak oldum. 1975’de gazino tamamen benim oldu. 1995’e kadar da sürekli gazino çalıştırdım. Hiçbir sanatçıyla mukavele yapmadım bu sürede. Herkes sözünün eriydi.

Şu meşhur ‘İmamın Karısı’ hikayesi nedir?

O çok komik bir hikayedir. 70’li yıllardı. İmamın karısı diye bir kadını sahneye çıkardım. Beyazıt Camii’nin imamının karısıydı. Sosyete imamı olarak bilinir. 200 lira yevmiye verdim. İnanır mısın gazino doldu taştı. Akşam 6’da doluyordu, kapatıyorduk kapıları. Köylüler geliyordu görmeye. Asıl adı Sevtap Çetinkale ama biz ‘İmamın Karısı’ lakabını taktık. Çok para kazandım ondan, o da kazandı. Balık etinde, sarı saçlı güzelce bir kızdı.

Yeşilçam oyuncularını sahneye çıkaran sizsiniz...

Yüzde 95’ini ben çıkardım ilk kez. Mesela Müjde Ar’ı sahneye ilk ben çıkardım. Ayhan Işık, Fatma Girik, İzzet Günay, Nebahat Çehre gibi en az 30 tane film artistini ilk ben çıkardım sahneye. O zaman sinemada para yok şimdiki gibi. Film artistleri para kazanmak için sahneye çıkmak isterdi. Çoğu da yalvarırdı gelip bana. İzmir Fuarı çok mühimdi. İzmir’de sahne alanın İstanbul’da yevmiyesi de artıyordu.

Gazinoculuğu bırakmaya nasıl karar verdiniz?

İbrahim Tatlıses ile Emel Sayın’ı getirdim. İkisini sadece. 1 milyar 190 lira kaybettim. Gazino dolmadı. Dedim artık bu işi bırakma zamanı geldi. Lunapark Gazinosu’nu yıktım. Fuardakileri bıraktım. İşi bitirdik böylece.

Şimdiki sanatçılar sizce nasıl? Şimdi sanatçı mı var?

Şimdi doğru dürüst sanatçı pek yok. Çıkıyorlar tek şarkıyla meşhur oluyorlar. Eskiden 5-10 sene radyolarda çalışıyorlardı sonra sanatçı oluyorlardı. Türkiye’ye ne Müzeyyen Senar ne de Muazzez Abacı gibi ses gelmez bir daha. Zeki Müren, Bülent Ersoy gibi de...

En iyi sahnesi olan Behiye Aksoy’du

Seda Sayan pasaklı kızın tekiydi. Beyaz Kelebekler’in davulcusu Turgut Akyüz’e geliyordu, onun sevgilisiydi. Salaş salaş dolaşıyordu. Bak şimdi nasıl oldu. Akıllı kadın! Derya Tuna çok kıskançtı, İbrahim Tatlıses’i parçalıyordu. Sanatçı egoizmi çok yüksektir. Hepsi bibirini kıskanırdı. Muazzez Abacı çok delikanlı, kabadayı kızdı. Onun kocası Hasan Heybetli’nin babası Hüseyin Heybetli benim çok iyi arkadaşımdı. Hasan da iyi çocuktu ama çok deli doluydu. Hapiste şimdi. Sahnede en iyi kimdi derseniz, kesinlikle Behiye Aksoy’du!

Zeki Müren’in vefası

Dalyan Gazinosu’nu aldığımda Zeki Müren ile başlamak istedim, onu ikna etmeye gittim. Ama Zeki Müren’in o zaman arası Fahrettin Aslan ile açık olduğu için ilk sorusu “Aslan’la ortak mısın?” oldu. Hayır cevabını alınca da şöyle öneride bulundu: Benimle başlama, Emel Sayın’ı al! Emel beni çok sever, o sıralarda da İstanbul Lunapak Gazinosu’nda çalışıyor. Osman Kavran da bırakmak istemiyor onu. Bir şekilde ikna ettik, 10 bin lira yevmiye ile anlaştık. Dalyan Gazinosu’nda tam 32 gün sahne aldı. Zeki Müren’in sözü var gelecek, ama ses seda çıkmıyor. Merak ediyoruz, o sırada Çakıl Gazinosu’nun sahibi Behzat aradı ve Zeki Müren’in çok hasta olduğunu söyledi. Çok kızdım hemen telefon açıp söylendim. Bana “Gerçekten hastayım gönder birisini görsün halimi” dedi. Valla ben de cidden adam gönderdim, gerçekten hastaymış. Ertesi gün yine telefon açtım, özür diledim. Ama bunu telafi etti.

Sadri Alışık’ın muzipliği

O dönem Osman Kavran’la ortağım. Emel Sayın assolist. Sadri Alışık dahil 15-20 sanatçı var. Yemek verdik bunlara. Ben, Osman ve Sadri oturuyoruz, içki içiyoruz. Sadri “Yok abi içmem ben” dedi. Osman bardağı sandalyenin dibine koydu. Garson bardağı dolduruyor, Osman Kavran kafasını çevirdiğinde Sadri Alışık bardağı kafaya dikiyor. Fırlamalığına ama sarhoş oldu. Osman durumdan habersiz. Bana dedi ki: “Ya Nuri biz içiyoruz, bu sarhoş oluyor”.

İbrahim Tatlıses’in sürprizi

Fuar açılacak. Hülya Avşar ile İbrahim Tatlıses çalışacak. Biz Çeşme’deyiz. Ertesi gün gazeteleri aldık bir baktım programa İbrahim Tatlıses- Sibel Can. Herhalde yanlış ilan verildi dedik. Açtık İzmir’e sorduk ne oluyor diye. Beş dakika sonra İbrahim aradı. “Baba sürprizimi beğendin mi?” dedi. Meğerse gece Hülya’yı kovmuş, Sibel Can’ı almış. Fahrettin Aslan’a da şöyle demiş: “Sen Sibel Can’ı bu gece gönderdin gönderdin. Göndermezsen bir daha senin gazinolarının hiçbirisine çıkmayacağım!” Biz patronduk ama durumu gazeteden öğrendik...

( 04.09.2011 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )



Haberin Devamı