Pazar Postası 'Yeni şarkıları bilmiyorum çünkü hiç dinlemiyorum...'
Paylaş
'Yeni şarkıları bilmiyorum çünkü hiç dinlemiyorum...'

Yeşim Salkım, 19 Şubat'ta perde açan 'Bizim Şarkımız' müzikalinin başrol oyuncusu. Senaryosu Kürşat Başar'a ait olan, yapımcılığını Zeynep Talu'nun üstlendiği müzikal 70'li yılların sevilen şarkılarını günümüze taşıyor

SERAL CUMALI

Haberin Devamı

scumali@posta.com.tr

Daha doğrusu bizi 70’li yıllara götürüyor. Günümüze dönünce de kıyaslamadan edemiyoruz. Hem şarkıları, hem o eski aşkları. Müzikalin başrol oyuncusu Yeşim Salkım’la önce 70’lere gittik, o şarkıları, aşkları konuşurken bugünü de konuştuk.

Beşinci evliliğini yaptığı oyuncu eşi Hakan Eratik ile son günlerde çıkan “Ayrıldılar” haberleriyle de gündeme gelen Yeşim Salkım; durumu “Küçük bir tartışma büyütüldü” diye açıkladı. Yeşim Salkım zaten boşanmaktan korktuğunu ve mücadele etmeye niyetli olduğunu söylüyor...

70’ler çocukluk yıllarınızdı. Siz o yılları nasıl yaşadınız?

Ben 1970’te doğdum. Herkesin söylediği; 70’ler özel yıllarmış. Şarkıların, filmlerin değiştiği; özel senelermiş. Şimdi aynı şey 90’lar için söyleniyor. Benim hatırladığım ise, babam Dursun Salkım şarkıcı olduğu için eve girip çıkan dönemin çok ünlü isimleri, bizim onlara gidip gelmelerimiz, evimizde çalan babamın arkadaşlarının plakları, babamın ud çalmaları, zaman zaman o ünlü isimlerin bizim evimizde şarkılar söylemeleri. Babam sayesinde çok şanslı bir çocukluk geçirdim. Zeki Müren’in kucağında fotoğrafım var. Bu ortamın ne kadar değerli olduğunu yaşım büyüdükçe anladım. Ama Türkiye’de bir problem var; bir şey eskidikçe değer kaybediyor. Halbuki eskidikçe güzelleşiyor. Bütün dünyayı bunun için dolaşmıyor muyuz?

Haberin Devamı

Sizin de ileride şarkıcı olacağınız tahmin ediliyor muydu?

Benim ilk hocam babam. Arabada giderken ben arka koltukta, babam duymasın diye mırıldanarak şarkı söylerdim. Onun iyi bir müzisyen olduğunun farkındaydım. Ona aşıktım, onu seyrederken baktığım zaman gurur duyardım. Şimdi kızım Gizem aynısını söylüyor bana, “Gözlerim doluyor sana bakarken” diyor. Biz de kızımla birbirimize çok aşık bir anne-kızız. Neyse... Babamın notalarını gizli gizli alırdım. Önce mandolin, sonra gitar çalmayı öğrendim. Hafızam çok kuvvetlidir; şarkıları hemen öğreniyordum. Babam “Sen şarkıcı ol” dedi. Konservatuvara girdim, enstrümanı erteledim ama şimdi onun pişmanlığını yaşıyorum. Gitarı ilerletebilirim ama bebek oldu, hayat devam ediyor, bir yandan kariyerinizde korktuğunuz şeyler oluyor...

Haberin Devamı

Ne oldu kariyerinizde sizi korkutan?

Yerinize her zaman yeni birileri yetişir, yeni isimler çıkar. Sizden iyi olmasından endişelenirsiniz. Yeni çıkışlara sevinirsiniz ama sizin de daha iyisini yapmak için yetişme çabanız olur. Ama dünyanın en büyük şirketleri bile endişeleniyordur böyle...

Müzikal 70’lerin şarkılarından oluşuyor. O şarkıları evde dinler miydiniz?

Her müziği dinlerdim, şimdi de dinlerim... Mesela Selda Bağcan dinlerim, Aşık Mahsuni Şerif dinlerim, Pink Floyd dinlerim. Çünkü müzik çok evrensel bir dildir, herkesin söylecek bir şeyi vardır...

Dinlerim dediğinizin hepsi eskiler... Yeni şarkıcıları dinlemez misiniz?

Ben eski şarkıları seviyorum, yeni şarkıları çok fazla dinlemiyorum. Büyük bir samimiyetle söyleyeyim 1000 küsur Türk Sanat Müziği şarkısı bilirim, ama yeni şarkıları bilmiyorum. Kendi şarkılarım haricindeki yeni şarkıları hiç bilmiyorum...

‘Ajda ve Sezen gibi söylerdim’

Kendi yeni şarkılarınızı seviyor musunuz?

Haberin Devamı

Kendi şarkılarımı da çok sevmiyorum açıkçası. Çünkü ben de iyi şeyler üretemiyorum. Benim çalıştığım aranjörler ve söz yazarları var. Onlar da modaya uygun şarkı yapıyor bana. Zaten görüyorum ki, o şarkı çok sevilmiyor. Ne aradığını, ne istediğini çok bilmeyen belli bir gençlik kesimi var, onlar seviyor o şarkıları.

Bu durum da kariyerinizde korkutanlar arasında mı?

Ben biraz eskide kaldım. Ama bunu seviyorum. Bir şey kaybettiğimi zannetmiyorum. Tam tersine beni olgunlaştırıyor.

‘Deli Mavi’ sizin eski ve güzel şarkınızdı, yıllar oldu?

Keşke herkesin böyle eskiyebilecek şarkıları olsa. TRT’de Klasik Türk Müziği Koro programına girmiş.

70’lerdeki şarkılar arasında ‘sizin şarkınız’ olan var mıydı?

Çiğdem Talu ve Melih Kibar’ın ‘Hep Böyle Kal’ şarkısını yıllar sonra sahneye çıktığımda ilk kez kızım Gizem için söyledim. Şimdi de Gizem ve Ada için söylüyorum. O ‘bizim şarkımız’ oldu. Hala çok severim o şarkıyı. Bir de Sezen Aksu’nun Onno Tunç ve Aysel Gürel’le yaptığı ‘Sen Ağlama’. O da annemle şarkımdı. Hala nerede duysak annemle birbirimizi arar ve ağlarız.

Haberin Devamı

Eski şarkılar arasında sonraki hayatınızı etkileyenler oldu mu?

Çok... Yolun başındayken hep yerinde olmak istediğimiz insanlar oluyor. Ajda Pekkan mesela; idoldü. Bence Semiramis Pekkan da müthiş bir şarkıcıydı, o devam etmedi, başka bir tercih yaptı. Ayla Dikmen, Sezen Aksu, Tülay Özer, Zerrin Özer, hepsi ayrı ayrı bir renk. Ama ben Ajda Pekkan ve Sezen Aksu’dan çok etkilenmiştim. İlk sahneye çıktığımda Sezen şarkısı okuduğumda Sezen, Ajda şarkısı okuduğumda Ajda gibi söylerdim. Şimdi artık tabii kendi yorumum oturdu ama benim için ikisi de büyüleyicidir.

Aşklar, evlilikler de artık farklı. O kadar kolay sürmüyor... Siz nasıl görüyorsunuz?

Ben de biraz eskidim. Geriye dönüp baktığınızda, eski aşkların, daha doğrusu eski olan her şeyin naif, kırılgan ve daha değerli, bu nedenle uğruna emek harcanılan olduğunu görüyorsunuz. Eski evliliklere baktığınız zaman da bunu görüyorsunuz. İnsanlar sebat eder, bir ömür geçirirmiş. Şimdi böyle bir şey yok. Dünya değişiyor, her şey değişiyor. Kadın maddi özgürlüğünü eline alıyor, artık eskisi kadar sıkıntı çekmek istemiyor. Bir şey yürümüyor ise bunu yürütmenin de bir anlamı yok, birlikte olmuyor deyip ayrılıyor. Ben bunu çok yadırgamıyorum. Çünkü her şey değişiyor. Çağ değişti artık. Ama uğruna savaşacağınız bir şey varsa, tabii ki mücadele etmek lazım. İnsanlar da küçük şeylerden dolayı birbirine arkasını dönmemeli. Ama baktınız yürümüyor, yol ayrımına gitmekten başka çareniz yok...

Yalnız kalmaktan çok korkuyorum

Sizde ne oldu bu sefer? Yoksa boşanmayıp mücadeleye mi karar verdiniz?

Biz ayrılık yaşamadık ama küçük bir tartışma yaşadık. Bu tartışma biraz büyütüldü. Bizim uğruna mücadele etmemiz gereken tabii ki bir bebeğimiz, 4.5 senelik bir beraberliğimiz var. Sonuç olarak da küçücük şeylerden dolayı arkamızı dönüp çekip gitmemeliyiz. Bu çok büyük bir şey değildi; ama basına böyle yansıdı. Çok üzüldüm. Eşim de üzüldü. Ama inanın bu kadar büyük değildi. Beni bunca yıl basın tanıyor. Ben bitti dediğimde biter, başladı dediğimde de hep başlar. Yeşim var diyorsa vardır, yok diyorsa yoktur. Ne kendime ne de medyaya yalan söylemedim. Yani hiç oyun oynamadım. Zaten benim yüzümden, dilimden anlaşılır. Onun için bu konuda fazla konuşmadım.

Müzikalin reklamı için bu kısa ayrılık haberleri çıktı da denildi...

Buna da çok üzüldüm. Çünkü 22 senedir bu işi yapıyorum, asla mesleğimle özel hayatımı birbiriyle paralel yürütmedim. Bu bunu desteklesin mantığıyla yürütseydim bugün çok başka yerlerde olurdum. Bunu asla yapmadım.

Bu yapılıyor ama, sonuç alınıyor mu bu tür reklamlardan?

Bunu yapanlar var. Böyle yürüyor bazı şeyler. Haklı olarak bizimle ilgili haberde basın bunu da düşündü. Haklılar da ama beni biraz tanıyorlarsa; gecede 500 lira kazanacağım bir oyun için evliliğimi insanların ağzına pelesenk etmeyeceğimi bilirler.

Korkuyor musunuz boşanmaktan?

Evet bir şeyleri kaybetmekten korkuyorum. Çünkü yaşınız ilerledikçe kazandığınız şeyler daha değerli oluyor. Gençken daha cesursunuz. Daha kolay arkanızı dönüp çekip gidebiliyorsunuz. Ama yaşınız oturduğu zaman, uğrunda mücadele edeceğiniz bir şey varken arkanızı dönüp gidince bedeli bence insanlara daha ağır dönüyor. Yalnızlık ağır bir şey. Ağır bir duygu. Erkek için değil, kadın için ağır. Erkek bir şekilde hayatını sürdürüyor, yalnız kalmıyor. İki evladım var, yalnız mıyım, değilim. Ama insan elini tutacak bir el, sinemaya, tiyatroya gidelim diyecek, dertleşecek birini istiyor. Çünkü Allah kadını ve erkeği birlikte yaratmış. Eskisi gibi değilim korkularım var...

Şu anda evde hayat nasıl?

Evde hayat güzel. Zaman bebekle geçiyor. Ada çok iyi, 11 aylık oldu. Dişlerini çıkartıyor, sıralamaya başladı. Sesler çıkartıyor. Sabahları şarkıyla uyanıyoruz. Bir melodi bulmuş kendine, sabah güzümüzü açınca onunla karşılaşıyoruz. Duyduğu sesleri taklit ediyor. ‘Baba’ diyor, büyük şanssızlık ‘anne’ çok sonra diyorlar. Çok işim olduğunda annem geliyor yardım etmeye, anneanneyle çok mutlu. Baba şimdi evde, onunla çok zaman geçiriyor. Evde olduğu zamanlarda Ada’ya çok zaman ayırıyor, onu gezmeye götürüyor, altını açıyor, mamasını yediriyor, onunla ilgileniyor. Her şey yolunda...

Uzun süredir eşiniz Hakan Eratik’i bir projede görmüyoruz; şu sıralar planları var mı?

Nedim Saban’la bir tiyatro oyununun hazırlığındalar. Okumaları yapıyorlar.

Büyük kızınız Gizem’in planları ne?

Gizem Los Angeles-Santa Barbara’da bu sene üniversiteyi bitirip dönüyor. Oyunculuk yapmak çok istiyor. Ben de hayır demiyorum ona. İnşallah önümüzdeki sene kızımı bu camianın içinde göreceğiz.

Sizin başka projeleriniz var mı?

Müzikalin albümü 27 Şubat’ta yapacağımız galamızla beraber piyasaya çıkacak. Klibini de çekeceğiz. Konserlerim devam edecek. Önümüzdeki sene iyi bir sinema filminde oynamak istiyorum. Altın Portakal’ım var ama kendimi oyuncu kabul etmiyorum, ölene kadar oyunculuğu öğreneceğim. Biraz o tarafa ihanet ettim galiba. Ama bir Çağan Irmak filminde oynamak çok istiyorum. O kadar istiyorum ki; Çağan Irmak rüyalarıma giriyor. Yavuz Turgul zaten Eşkıya ile hayatım. Bu arada birçok dizi teklifi vardı, müzikal nedeniyle kabul etmedim. Ama önümüzdeki sene dizide de oynamak istiyorum. Bir de Zeynep Talu ile albüme girdik; 70, 80 ve 90’lar tadında ama hepsi yeni aşk şarkılarından oluşan bir albüm olacak...

(26.02.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)