Mehmet Ali Birand PKK da kuşku içinde...
HABERİ PAYLAŞ

PKK da kuşku içinde...

Başbakan, İmralı ile başlatılan ön görüşmeler hakkında fazla bilgi vermedi. Zaten medyada yeterince ayrıntı var. Hepimiz bu lego parçalarıyla oynayıp bir harita yapmaya çalışıyoruz. Benim dikkatimi çeken Türk kamuoyunda giderek yaygınlaşan kuşkucu bakış. Önce heyecanla alkışladık, şimdi “Durun bakalım, bu işin sonu ne olacak? Acaba oyuna mı geliyoruz?” diyenlerin sayısı artar oldu. Herkes kendi açısından haklıdır. Bundan önceki ateşkeslerin nasıl engellendiğini düşünün, barış girişimlerinin nasıl sabote edildiğini hatırlayanlar bu defa yoğurdu üfleyerek yemek istiyorlar. Zira karşı tarafa güvenilmiyor. Aslında bizden daha da fazla kuşku içinde olanlar var. Onların durumu daha da zor. Özellikle 1999’daki ünlü geri çekilmeyi hatırlayıp yoğurdu daha fazla üfleyerek yemekten yanalar.

Haberin Devamı

PKK kadrolarından söz ediyorum. 1999’da Abdullah Öcalan, tüm silahlı kadrosuna “Sınır dışına çekilin” dedi. Onlar da, hemen toparlanıp yola koyuldular. Ancak beklemedikleri bir durumla karşılaştılar. Türk güvenlik güçlerini yollarının üstünde buldular. Oysa, rahatça geri dönebileceklerini sanmışlardı. Kendilerine böyle bir güvence verilmemiş olsa dahi, barışçı bir adım atılırken TSK’nın da arkalarından kovalamasını beklemiyorlardı. Oysa askerin yaklaşımı, “ben topraklarımda yasa dışı silahlanmış bir unsurla karşılaşırsam müdahale ederim” şeklindeydi. Nitekim 1999 çekilmesi, PKK açısından son derece önemli kayıpların verildiği bir operasyona dönüştü. Örgütte büyük tepkiler oluştu. Başkan emrettiği için yükselen sesler kısa sürede kısıldı. Ancak unutulmadı...

[[HAFTAYA]]

Şimdi Kandil’deki kamplarda olsun, elde silah Türkiye sınırları içindeki PKK gruplarında olsun, son derece huzursuz bir bekleyiş var. Bu kuşku ve kaygıları, bırakın yayın organlarından takip etmeyi kolaylıkla tahmin dahi edebilirsiniz. Dağın başında, tek güvencesi elindeki silah olan o gencin ikna edilmesi çok daha zor olmalı. Herhalde onların kafasında hep ayını soru dönüyordur: “Güvenlik kuvvetleri, geçen defaki gibi, çekilecek militanlara ateş açacak mı, yoksa ateş etmeme güvencesi verecek mi?” Karşılıklı güvensizlik öyle bir noktada ki, atılacak en basit bir adımın dahi hesaplanması gerekiyor. İşte bundan dolayı Türk kamuoyu ne kadar kuşkuluysa, PKK bizlerden daha da kuşkulu.

Haberin Devamı

Zira onların sırtlarını dayayacağı, sağlam bir güçleri olmadığı gibi, dağdan başka gidecek yerleri de yok. Bunları PKK’yı acındırmak için yazmıyorum. Ön görüşmeler sırasında karşılaşacağımız zorunlulukları şimdiden görmemize yardımcı olması için anlatıyorum. Barış istiyorsak sevmediğimiz sözlere de, isteklere de tahammüllü olmalıyız.

Ahmet Türk’ü dinlediniz mi?

CNN TÜRK’te Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge”sinin Çarşamba akşamki konuğu Ahmet Türk idi. Bilmem dinleyebildiniz mi? Uzun yıllardır tanıdığım, sağduyusuna ve uzlaşıcı yaklaşımına saygı duyduğum biri olduğundan dolayı, kelimesini dahi kaçırmadım. Kafamdaki birçok sorunun yanıtını alabildim. Satırlar arasından İmralı’nın psikolojisini de anlayabildim. Bu açılardan son derece zamanlı ve yararlı bir söyleşiydi. Türk durumu çok iyi özetledi. İmralı-Ankara ön görüşmelerinin (şu anki durumun böyle adlandırılabileceğini anladım) daha çok başında olduğumuzu söyledi... Yol üstüne dizilebilecek tahrip bombalarının neler olabileceğini anlattı... Hepsinden de önemlisi Öcalan’ın kafasındaki temel yaklaşımı yani Kürt sorununun üniter yapı bozulmadan çözülmesi gerektiği inancını tekrarladı...

Haberin Devamı

Bu arada aman dikkat, bazı kesimler bütün bu süreci sadece PKK’nın silah bırakıp Kandil’e çekilmesi gibi görüyorlar. Başbakan’ın açıklaması yanlış yorumlanıyor. Oysa terörün bitmesi ve PKK’nın çekilmesi nihai hedefler arasında görülüyor. Oraya varılana kadar gidilecek daha çok uzun bir yol var. Türk, kullandığı sakin ve uzlaştırıcı dil ile bu süreçte nasıl davranılmasının daha yararlı olacağını da bize göstermiş oldu. Her iki Ahmet’i de kutlarım.

Alkışlamak mı, yoksa üzülmek mi gerekiyor?

Egede Sonsöz İnternet Sitesi yazarı Hasan Dalgıç harika bir haber yakalamış. Valla maşallah, bizim anlı şanlı isimli, mangalda toz bırakmayan, tek işi Türkiye’yi kurtarmak sayan muhabir-yazarlarımızın akıl edemediği bir işi gerçekleştirdi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi Celal Kılıçdaroğlu’nun, emekli maaşı olan 1350 lira ile geçinemediği, bir de oğluna destek olabilmek için, 850 lira maaşla İzmir Gaziemir’de bir inşaatta bekçilik yaptığı haberi hepimizi şaşırttı. Şaşırmamamızın ilk nedeni, koskoca CHP Başkanı’nın kardeşinin besbelli çok zorda olmasına rağmen yardım istememesi, ağabeyinin adını kullanıp zengin bir CHP’linin yanına kapılanmaması. Yani ülkedeki genel uygulamayı reddetmesi. Alnının akıyla para kazanmayı tercih etmesi.

Böylesine tanınmış bir yakınının koltuğunun altına sığınmamasıydı. Bu, madalyonun bir yanı tabii. Hem alkışlanacak, övünülecek hem de namusluluk abidesi örneği olarak gösterilecek bir durum. Madalyonun bir diğer yanı ise, 3 çocuklu Celal Kılıçdaroğlu’nun böylesine güç bir duruma düşmesinin gerçek nedenleri. Resimlerinin çekilmesi sırasındaki ürkekliği, kişisel reklamını yapmamak için çırpınışı ve gazetelere çıkması halinde bu işini dahi kaybedebileceği korkusu içimi paraladı.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder