Pazar Postası Prof. Dr. Akın Yücel uyardı: Ya gençlik ya bronzluk ikisi birden olmaz
Paylaş
Prof. Dr. Akın Yücel uyardı: Ya gençlik ya bronzluk ikisi birden olmaz

Yaz hızla sürüyor. Güzel vücutlar, sağlıklı yüzler plajları dolduruyor... Mu? En azından hepimizin isteği bu. Olduğumuzun en iyisi olmak. Tüyolar için Prof. Dr. Akın Yücel’in kapısını çaldık.

Dilara Doğan

Haberin Devamı

dilara.dogan@posta.com.tr

Yaz bakımı asıl konumuz. Botoks ve dolgu yazın yapılıyor mu? Güneşin etkisi oluyor mu?

Mevsim kısıtlaması yok, sadece cerrahi işlemler sonrası güneşe çıkılmaması gerekiyor. Çünkü güneş lekelenmeye yol açıyor. Yazın daha fazla mimik yaptığımız, göz kırptığımız için botoksun geri dönüşü biraz daha fazla oluyor. Dolgu için de güneşte daha çabuk erir diyemeyiz. Güneş zaten cilde hasar veriyor.

Nasıl bir zarar bu?

Güneşin altında çok kalmak cilt altı dokusunda incelmeye yol açıyor. Hastalarımız yazın yapılan dolgularda daha hızlı geri dönüş olduğunu düşünüyor ama aslında öyle bir şey yok. İnsan bronzken kendini güzel buluyor, fakat yaz bittikten sonra çok kırışmış oluyorlar.

Haberin Devamı

Güneş bizi güzelleştirmiyor, aksine çirkinleştiriyor yani?

Kesinlikle, yaşlandırıyor. Ya gençlik ya bronzluk ikisi birden olmaz. Hepimiz güneşlenmiş halimizi seviyoruz ama olan şu: Güneşe ilk çıktığımızda yüzümüz ödem yapıyor, şişiyor. O güzel gösteriyor aslında insanı. Eskiden kadınlar biriyle tanışmadan önce kendilerini tokatlarmış yüzü hem şişsin hem de kızarsın diye. Güneşin ilk baştaki etkisi de o oluyor. Yanmak o yüzden hoşumuza gidiyor.

Yaza doğru kadınlar nasıl bir psikolojiye giriyor, size hangi isteklerle geliyorlar?

Kilo problemleriyle ilgili geliyorlar daha çok. Diyet yapacağım, spor yapacağım, yaza hazır gireceğim planları genelde başarısız sonuçlanıyor. Son aşama olarak liposuction istiyorlar. Ki sıcakta yapılan en zor işlemlerden. Üç hafta korse giymek ve güneşten korunmak gerekiyor. İstenen şekle üç ay sonra ulaşılıyor. O yüzden cerrahi işlemleri kışın ve sonbaharda yapmak doğru.

Mide küçültme ameliyatları da popüler oldu. Ameliyat sonrası ciltte sarkmalar oluyor. Estetik cerrahi bu durumla ne kadar başa çıkabiliyor?

Sarkma, verilen kiloya bağlı. 180 kiloyken 80 kiloya iniyor hasta, içinden bir insan daha çıkıyor. Deri gebelikteki gibi gevşiyor, bol bir elbise gibi duruyor. Kötü bir görüntü oluyor tabii. Post bariyatrik cerrahi deniyor bu durumda olan hastalara yapılan işleme. Fazla deri çıkartılıyor, karın germe yapılıyor. Tek seferde olmuyor, birkaç seansta hallediliyor.

Haberin Devamı

Terzi gibi o deriyi üstüne oturtmaya çalışıyorsunuz...

Aynen öyle. Boyun, yüz, sırt, kol germe... Sonra memeler dikleştiriliyor. Hepsi parça parça yapılıyor.

Yani zor bir süreç mide ameliyatı ve sonrası...

Evet, kolay ameliyatlar değiller. Ama ipin ucu kaçtı. Normal şişmanlıkta bir hasta bile zahmet edip, spor yapıp zayıflamak yerine ameliyat oluyor. Hekimler de doğru olmadığı halde 80-90 kilodaki kişilere bile mide küçültme ameliyatı yapıyor. Eskiden bu ameliyatlarda ölüm oranları yüksekti. Ameliyatla sağlıklı şekilde kilo vereceklerini sanıyor hastalar ama çeşitli problemlere, kayıplara yol açabiliyor. Çok hızlı kilo vermeye bağlı toksik etkiler ortaya çıkıyor. Ameliyat sonrası hasta aşırı spor yapmaya başlıyor, bu da kalp krizi riski oluşturuyor. Mustafa Koç’un muhtemelen ölüm nedeni bu olabilir.

Kadınların bir başka derdi de selülitler. Suyla, yemekle, sporla geçiremiyoruz. Bunun kolay bir yöntemi var mı?

Haberin Devamı

Selülit kadınlığın bir şartı, kaçınmak mümkün değil. Vücudu düzgün olan birinin poposunu birazcık sıksan, hemen portakal kabuğu görüntüsü ortaya çıkar. Birçok gıda, kola, kahve, her türlü şeker de selüliti artırıyor. Kilo olmadığı ve basınç azaldığı zaman selülit görüntüsü kayboluyor. Spor yapmak, cilde iyi bakmak, nemini korumak gerekiyor. Bir takım cihazlar geliştirmeye çalıştılar selülitle ilgili ama hiçbiri işe yaramadı.

İNSANI GÜZEL GÖSTEREN ÇERÇEVESİDİR

Yazın makyajımız çok akıyor. Bir kadın size gelip, “Yazın hiç makyaj yapmak istemiyorum. Suratımı öyle bir yapın ki makyajsız çok güzel olayım” dedi. Mümkün mü?

Makyajda iki şey hedefleniyor. Birincisi cildi daha düzgün göstermek, ikincisi vurgu yaparak elmacık kemiklerini, yanağı çukurlaştırmak, göz altını dolgunlaştırmak. Fondötenin yapacağı işi mezoterapiyle yapıyoruz. Cildin nemini ve kalitesini artırıyor. Gözaltı kapatıcısının yapacağı şeyi ise ışık dolgusuyla yapıyoruz. Mezoterapiyle gözaltı koyuluğunu da açıyoruz. Belirgin elmacık kemiği ve çene hattı olduğu zaman herkes güzel görünüyor.

Haberin Devamı

“Güzel bir kadının suratı V surattır” diyebilir miyiz?

Oval olması lazım. O bir gençlik işareti. Yaşlandıkça kare şeklini alıyor. Yüzü taşıyan aslında kemik çıkıntılar. Bu çıkıntılar yaşlandıkça zayıflıyor ve çöküyor. Çöktüğü için de yüz aşağı doğru uzuyor. Dudak uzuyor ve içeri doğru kıvrılıyor. İnsanı güzel gösteren çerçevesidir. İyi bir çene hattı, belirgin elmacık kemikleri ve belirgin kaş kemiği.

Gülerken damak görünmesini engellemek için ne yapılıyor?

‘Gummy damak’ diyoruz buna. Diş etinin uzunluğundan kaynaklanıyor. Çok uzunsa cerrahi gerekiyor. Ufaksa, gülerken dudağı çeken kasa botoks yapıyoruz, böylece aşağı düşüyor. Kemal Sunal nasıl gülerdi, diş etleri görünürdü, tipik ‘gummy smile’ o aslında.

UYKUSUZLUK VE İŞ HAYATI BİZİ YAŞLANDIRIYOR

Spor yapmadan vücudu güzelleştirmek mümkün mü?

Spor önemli ama esas olan genetik. Bazı kadınlar var mesela, hiç spor yapmamış, doğum yapmış, ona rağmen vücudu iyi. Genetik potansiyeli iyiye kullanmak veya kötü genetiği iyiye çevirmek mümkün. Yaşam biçimi de önemli. Uykusuzluk yaşlandırıyor insanı. Güneşten uzak durmak, içki ve sigarayı az içmek, bol su tüketmek... Mesela Ajda Pekkan için çok profesyonel derler. Hiç gece hayatı, alkolü yoktur, spor yapar. Bu bir seçim. Tamam genç kalacaksın ama hiç mi eğlenmeyeceksin? Bizi yaşlandıran bir diğer şey de biyolojik ritmimize uygun olmayan işlerde çalışmamız.

Neden?

Mesleklerimiz biyolojik ritmimize saygı göstermiyor. Kimi sabah erken uyanır, erken uyur; kimi geç yatar, geç uyanır. İki insanı da aynı saatte işe gelmeye zorladığında, biri sabahları verimsiz oluyor, diğeri de akşamları. Veya kimi yazın iyi çalışır, kimi kışın. Herkesi aynı düzene sokmak, verimi düşürüyor ve insanı