Beden Sağlığı Rektum kanserinde erken teşhis çok önemli

Rektum kanserinde erken teşhis çok önemli

Paylaş
Rektum kanserinde erken teşhis çok önemli

Batı Avrupa ve Amerika’ya göre rektum kanseri Türkiye'de daha az görülüyor ama nüfusun yaşlandığı da göz önüne alındığında rektum kanserinin görülme olasılığı 3 katına çıkıyor. Bunun en büyük sebebi ise, en ufak belirtiler bile önemsenmediği için geç teşhis konulması

Kalın bağırsağın makata yakın olan ilk 12 cm olan bölümüne "rektum" adı verilir ve bu bölümden kaynaklanan kötü huylu tümörlere "rektum kanseri" denir.

Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Medikal Onkoloji bölümünden Prof.Dr. Sezer Sağlam, rektum kanserinin 35 yaşından itibaren sıklığı artmakla birlikte en sık 50 yaştan sonra rastlandığına dikkat çekti:

"Batı dünyasında en sık rastlanan üçüncü kanser tipi ve ölüme yol açan kanserler arasında ikinci sıradadır.
Çoğunlukla kalın bağırsakta meydana gelen adenomatöz poliplerden ortaya çıkar. Kalın bağırsak kanseri her yaşta görülmesine karşın, hastaların yüzde 90'ından fazlası, kırk yaş ve üzerindedir. Bu yaştan itibaren her on yılda risk yaklaşık iki katına çıkar. Ailesinde kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polipi bulunanlar ve ülseratif kolit hastalığı olanlarda risk artar.

BELİRTİLERİ NELER?

Türk halkının tuvalet ile ilgili sorunlarını anlatmasındaki zorluk nedeniyle ne yazık ki sorunlar geç ifade edildiğinde teşhis de geç konulmaktadır. Bu konudaki en önemli belirti, dışkılama şeklindeki değişikliktir. Biz buna “tenesmus” adını veriyoruz. Tenesmus tuvalete gidip rahatlayamamaktır. İkinci en sık görülen bulgu ise makattan gelen kırmızı taze kandır. Bu da hastalığın ilk belirtilerindendir. Bu iki belirtinin dışında önemli bir belirtisi yoktur fakat kişinin dışkılama alışkanlığındaki değişikliği fark etmesi uzun sürebilmektedir. Kanama da Türk halkında ne yazık ki iyiye yorumlanıyor. “Mayasıl”dandır, (hemoroid) deniliyor. Bundan dolayı tanı aşamasında büyük bir gecikme yaşanıyor. Türkiye’de ne yazıkki rektum kanserlerinde hastalar hekime ulaştığında hastalık ilerlemiş bir aşamada oluyorlar. Türkiye yıllık olarak 4 bin civarında yeni vaka vardır.

ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ

Erken teşhis hayat kurtarıyor diyebiliriz. Hastalık erken evrede saptandığı zaman ameliyat öncesi radyoterapiye ve kemoterapiye gerek duyulmamaktadır. Bu aşamada erken hastalıkta son derece büyük önem taşımaktadır. Fakat daha önce de ifade ettiğim nedenlerden ötürü bu Türkiye’de hastalarımız erken evrede bize ulaşmaları zor olmaktadır. Hastalığı erken evrede yakalamak için şu an Dünya Sağlık Örgütü’nün de onay verdiği şekilde 40 yaşından itibaren kolonoskopi ve gastroskopi standart olarak öneriliyor. Erkent teşhis için yapılacak en iyi şey bu. Diğer önemli bir şey bir kanama anında rektoskopi ve kolonoskopi yaptırmalı, konuyu geciktirmemeliyiz. Erken dönemde tanı koyulan kanserlerde iyileşme oranı yüzde 80-90 arasındadır. İyi huylu poliplerin, yani et parçalarının zamanla kanserleşmesiyle oluşan kalın bağırsak kanserinin önlenmesi için poliplerin kanserleşmeden tanınması ve cerrahi yöntemlerle çıkarılması gerekmektedir.

Hastalık tedavi edilmediğinde ne gibi sıkıntılar yaşanıyor?

Hastalığın tedavi edilmediği durumlarda hastalığın başka organlara sıçraması yüzde yüze yakındır. Buna ek olarak acil ameliyatlar gündeme gelir. Acil ameliyatlar her zaman için normal ameliyatlara oranla göre sıkıntılıdır ve kalite anlamında daha düşük oranlara sahiptir. Acil ameliyatlar, normal ameliyatlara nispetle daha başarısız olacağından başarısız geçen bir cerrahi müdahale hastanın ömrünü kısatlmaktadır. O nedenle tedavi edilmemesi doktora başvurulmaması halinde hastaların yüzde seksen beşinde karaciğerde metaztaz görünmektedir.

İnsanlar bu hastalık konusunda neden bilgi sahibi değiller?

Bu ne yazık ki bizim genel kültürümüzden ve konuşulmamasından kaynaklanıyor. Makatla ilgili sorunlar bizde konuşulmuyor, ayıp adlediliyor. Bunun dışında pek çok sorun mayasıla bağlanıyor. Bu konudaki ana sorunumuz konuşma kültürümüzün gelişkin olmamasıdır. Kendimizde hissettiğimiz eksiklik nedeniyle konuşmamayı tercih ediyoruz. Aslında bu hastalığın görülme sıklığı da zannettiğimiz kadar az da değildir.

Hangi yaş grubu tehlikede?

Kolon ve rektum kanserlerinde çoğu kanserde olduğu gibi 50 yaş üstü risk başlar ve 40 yaş altı risk azdır. 40 yaş altı hastaların oran yüzde 5 ile yüzde 7 arasındadır. Örneğin mide kanserinde 60 ve 65 yaşında üstü kimseler büyük riskli grubu teşkil eder.

Rektum kanserinin görülme sıklığında dünya ile Türkiye arasında bir fark var mı?

Bizde endoskopik yöntemlerin gelişmesi ve yaygınlaşması son 20 yılda oldukça iyi bir mesafe kat etti. O nedenle de tanı konma oranında artış meydana geldi. Önceden tanı konulamıyordu. Biz “insidans” dediğimiz yani rektum kanserini yıllık gerçek görülme oranını bu şekilde ulaştık. Kanser olmak için en büyük etken yaş. Yaş hususunda da biz Türkiye olarak hala avantajlı konumdayız. TÜİK’in verdiği istatistiklere göre, Türkiye’nin ortalama yaşı bugün 30’dur. İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya gibi ülkelerde bu ortalama 40 ila 45 arasında değişir. Bir Batı Avrupa ve Amerika’ya göre rektum kanseri biz de daha az görülüyor ama nüfusumuzun da yaşlandığı göz önüne alındığında rektum kanserinin görülme olasılığının 3 katına çıkacağını söyleyebiliriz.

Ameliyat sonrasında hastalar tamamen hastalıklarından kurtulabiliyorlar mı?

Ameliyat sonrasında nüks, bölgesel nüks yüksek oluyor. Bunu önlemek için dünyada çok çalışma yapıldı. Biz de bu konu ile ilgili İstanbul R-01 adlı çalışmasını bilimsel olarak yayınladık. Ameliyat öncesi mutlaka kemoterapi ve radyoterapinin birlikte olması gerekiyor. Burada iki unsur var, bir doktorların dikkat ettiği diğeri de hastaların dikkat ettiği unsur. Hastalar, makatının yani büzgecinin kurtarılmasını istiyorlar. Bu anlamda ameliyat öncesi tedavi iki üç kat fayda sağlıyor. Biz hekimler ise makatın kurtarılmasında ziyade hastalığın nüksü konusunu önemsiyoruz. Yani hastalığın nüks etmesini istemiyoruz. O zaman tedavi biraz daha zorlaşabiliyor. Ameliyat öncesi tedavi hem hastaları memnun ediyor

Dışkılama yolunun karna açılması dediğimiz kolostomiyi azaltıyor hem de hastalığın tekrarının ciddi şekilde azaltarak doktorları memnun ediyor. Eğer ameliyat öncesi tedavi olursa hastalığın bölgesel nüksü yüzde 10’un altında, olmaz ise yüzde 25-40 civarında oluyor. Onun için ameliyat öncesi kemoterapi ve radyoterapi hayat kurtarıyor.

Ameliyat teknikleri son yıllarda çok gelişti. Hastalar ilk hafta içinde taburcu oluyorlar ve kapalı ameliyat dediğimiz laporoskopik ameliyat bugün rektum kanserlerinde de kullanılabiliyor. O nedenle de ameliyat, doktor ve hasta konforu oldukça iyi bir seviyeye gelmiş durumda."


Haberin Devamı