Sağlık Aşırı temizlik de zararlı çıktı

Aşırı temizlik de zararlı çıktı

Paylaş
Aşırı temizlik de zararlı çıktı

Bilim insanları astım ve diğer alerjik hastalıklara yol açabileceği için aşırı temizliğin doğru olmadığını söylüyor

Temizlik çağında yaşıyoruz. Sabunlarımız antibakteriyel, temizlik malzemelerimiz mikropların yüzde 99,9’unu yok etme vaadinde bulunuyor. Mikropların zararlı olduğunu herkes biliyor.

Haberin Devamı

Fakat bazı bilim insanları astım ve diğer alerjik hastalıklara yol açabileceği için aşırı temizliğin doğru olmadığını söylüyor. Peki takıntı derecesinde temizlik ile etrafımızdaki bakterilerle yaşamayı öğrenme arasında dengeli bir durum oluşturulabilir mi?

BBC Future'dan Katia Moskvitch'in makalesine göre 19. yüzyıl sonlarında Alman doktor Robert Koch’un bulguları sayesinde belli bakterilerin belli hastalıklara yol açtığını öğrenmiş olduk. O günden bu yana temizlik ve sanitasyon nedeniyle insan sağlığında büyük ilerleme kaydedildi.

ALERJİK HASTALIKLAR

BBC Türkçe'nin aktardığı makaleye göre bütün mikroplar zararlı değil. Bazı bakterilerin rahatsız edici hatta ölümcül hastalıklara yol açtığı biliniyor; ama birçoğu da yararlı: Bağırsaklarımızda vitamin üretirler, cildimiz üzerinde bir tabaka oluşturarak zararlı mikroplara karşı korurlar ve besinleri sindirmemize yardımcı olurlar. Vücudumuz dışındaki ortamlarda ise organik artıkları parçalar, dünyadaki oksijenin yarısını üretir, havadaki nitrojen seviyesini düzenler, yani dünyayı yaşanılır kılarlar. Bugün araştırmacılar insanların kendilerine zarar verecek ölçüde “aşırı temiz” hale geldiğini söylüyor.

Haberin Devamı

1989’da İngiliz epidemiyoloji uzmanı David Strachan çocuklukta bazı hastalıklara maruz kalmanın daha ileri yaşlarda alerjilerin gelişmesine karşı koruma sağladığı tezini ilk ortaya atan kişiydi.

Alerjiler, insanın bağışıklık sisteminin zararsız bir maddeyi büyük bir saldırı olarak algılayıp aşırı tepki göstermesi sonucu ortaya çıkar. Uzmanlar, bağışıklık sistemimiz onlarla yaşamayı unuttuğu için vücudumuzun bazen yararlı mikroplara karşı da tepki gösterebileceğini belirtiyor.

MİKROPLARLA TANIŞMA

Bu nedenle vücudumuzda yaşayan mikropların bize ne tür yararı olduğunu anlamak gerekiyor. Londra’daki UCL Üniversitesi’nden epidemiyolog Graham Rook çevredeki çeşitli mikroplarla vücudun tanışmasının da önem taşıdığını söylüyor. Bazıları buna “mikroplarla tanışma terapisi” diyor.

Yere düşen bebek emziği örneğinden yola çıkarsak Rook, bebeğe yeni bir steril emzik vermektense önce annenin emerek temizlemesinin daha yararlı olduğunu, bu yolla bebeğin vücut mikroplarının gelişiminin hızlandırılarak alerji riskinin azaltılacağına inanıyor. Rook bu amaçla çiftlikte üretilmiş çeşit içeren bir beslenmenin, dışarıda spor yapmanın, çoğumuzun kirli olarak düşündüğü köpek gibi hayvanlar besleyerek maruz kalınan mikrop çeşitliliğini artırmanın önemine vurgu yapıyor.

Haberin Devamı

Ancak henüz vücutta hangi mikrop türünün yetersiz olması durumunda hangi hastalıkların ortaya çıktığına dair fazla bilgi bulunmuyor. Rook bir gün bunun bilgisine de sahip olacağımızı, ancak bu işin teknik ve istatistiksel olarak çok karmaşık olduğunu ifade ediyor.

Uzmanlar vücuttaki mikropları bağışıklık, otizm, alerji, otoimmünite, ruh hali ve merkezi sinir sisteminin gelişmesi ile ilişkilendiriyor. Mikroplarla tanışma terapisi doğduğumuz andan itibaren başlıyor. Normal doğum sonucu doğan bebeklerde sezaryenle dünyaya gelenlere kıyasla daha az alerji görüldüğü, ilk andan itibaren mikroplu ortamla tanışmanın bunda etkili olduğu belirtiliyor.

Haberin Devamı

NASIL YIKAMALI

Ancak aşırı temizlik nedeniyle bu iyi mikroplarla tanışma şansımız giderek azalıyor. Fakat hastalığa yol açan bakteriden sakınırken iyi bakterilerle tanışmak nasıl mümkün olacak? Uzmanlar el yıkamak gibi temel ilkelere uymak gerektiğini söylüyor. İnsanlar arasındaki bulaşıcı hastalıkların en önemli bulaşma nedenini kirli eller olarak görüyor. Elleri temizlemek ise ne kadar uzun süreyle değil, ne kadar iyi yıkadığınızla ilgili. Bunun için el en az 15 saniye boyunca sabunla ovulmalı ve sonra akar suyun altında iyice durulanıp kurulanmalıdır.

Fakat vücudun her tarafını bu şekilde yıkamak gerekmez. Uzmanlar aşırı temizliğin zararlı organizmalara karşı vücudu sağlıklı kılan mikrobik ortamı bozduğunu söylüyor. Örneğin her gün uzun uzun yıkanmak derideki yararlı bakterileri de temizliyor. Bu nedenle genital bölgenin ve çok terlenen yerlerin yıkanması ve iç çamaşırların her gün değiştirilmesi salık veriliyor.

Evi zararlı bakterilerden arındırmak içinse haftada bir baştan aşağı temizlik yerine, günlük yaşamın bir parçası olarak gerektiğinde temizlik yapmak öneriliyor. Örneğin mutfaktaki doğrama tahtalarında sebze doğramışsanız bunların temizliği yemek sonra kalabilir, ama çiğ balık, tavuk gibi yiyecekler doğranmışsa anında temizlemek gerekir.

Haberin Devamı

NEMLİ HAVLULAR

Hastanelerde yapılan araştırmalarda mikrop ve virüslerin çarşaf ve havlulardan kolayca yayılabildiğini gösteriyor. Uzmanlar bu eşyaların evde haftada bir değiştirilmesini, havlu gibi kişisel temizlik malzemelerinin ise kimseyle paylaşılmamasını öneriyor. Havluların 60 derecede yıkanması, daha düşük derecede yıkanıyor ise çamaşır suyu kullanılması gerektiği belirtiliyor.

Tuvalette ise sifon çekilirken klozetin kapağının kapatılması önem taşıyor. Aksi halde mikropların yayılıp çoğalması tehlikesi söz konusu olabilir. Pijamaların da haftada bir yıkanması gerekiyor.

Kısacası yararlı bakterileri korumak adına kimsenin pislik içinde yaşaması önerilmiyor. Ancak biyologlar, evden çıkıp korulukta ve ormanda zaman geçirmenin, çocukların toprağa ve bitkilere dokunmasının yararlı mikroplarla karşılaşma anlamında önemli olduğuna inanıyor.

HASTALIK SONRASI GÜÇ KAZANMA

Araştırmalar, aşırı temiz ortamlarda büyümemiş çocukların astıma ve diğer alerjik hastalıklara daha az yakalandığını gösteriyor. Bazı bakterilerin ise insanı bağırsak hastalıklarına ve depresyon gibi bazı ruhsal hastalıklara karşı koruduğu biliniyor.

Hijyen konusundaki hipotezler doğru ise son 20 yılda astım ve alerjide görülen artışı açıklamak mümkün olabilir. Suyu filtreleyerek kullanma, aşırı antibiyotik kullanımı, çevresel kirlilik artışı gibi kamu sağlığı alanındaki diğer gelişmelerin de etken olduğu söyleniyor.

Ancak aşıların alerji artışında herhangi bir rol oynamadığına inanılıyor. Ayrıca her hastalığın ardından vücudun güç kazandığı, bu nedenle en ufak bir rahatsızlıkta bile ilaçlara baş vurmanın vücudu zayıflattığı belirtiliyor