Şirin Sever Sanat eserlerine saldırmasınlar diye gerekçeler bulmak!
HABERİ PAYLAŞ

Sanat eserlerine saldırmasınlar diye gerekçeler bulmak!

Haberin Devamı

Ahmet Güneştekin’in geçen yıl Venedik Bienali’nde sergilenen eseri ‘Konstantiniyye’ Ataköy’de bir alışveriş merkezinin önüne konuldu fakat sergi çok kısa ömürlü oldu.

Zira eseri gören ‘hassas ruhlu’ vatandaşlar ortalığı ayağa kaldırdı... “Burası 1453’ten beri İstanbul” diyerek, eserin kaldırılması için ellerinden gelen taşkınlığı yaptılar ve belediyeyi ikna etmeyi başardılar.

ASIL MESELE NEDİR?

Şaşırdık mı? Hayır. Ne de olsa “Ben böyle sanatın içine tükürürüm” nidalarıyla büyüdük biz. Bir sanat eserini beğenmemekle yetinmeyen; şikayet eden, vuran, kıran, deviren bir hassasiyetimiz var.

Asıl enterasan olan da şu: Günlerdir olayı kaleme alan herkes, ‘Konstantiniyye’ isminin Osmanlı zamanında da kullanıldığını, Cumhuriyet ile birlikte İstanbul adına geçildiğini, Hz. Muhammed’in fetih ile ilgili hadisinde de ‘Konstantiniyye’ adından söz ettiğini yazıp duruyor. Ha bir de, Ahmet Güneştekin’in Türkiye ismini yurt dışında başarıyla temsil eden bir sanatçı olduğunu.

Bu mudur yani mesele? Bu sanat eseri sergilensin diye hafifletici sebepler mi sunmalıyız ille de? Eseri yapan sıradan bir isim olsa, bu insanları nasıl ikna edecektiniz peki? Mehmet Yılmaz’a sonuna kadar katılıyorum…

Sorun bu değil. Sorun, bir kesimin toplumsal ve kültürel hayatımızı kendi keyiflerine göre şekillendirmek istemesi. Fazıl Say konserini satırla basmaları da, “Noeli, yılbaşını kutlamayın” demeleri de bunun göstergesi. “Sergide içki ikram edemezsin” demeleri de, metroya şortlu binmeye müsaade etmemeleri de.

KARIŞAMAZSIN DİYEN?

Oysa yapılması gereken hafifletici gerekçeler bulmak değil. “Toplumsal yaşama, sanat eserlerine, insanların hayatına karışmaya hakkınız yoktur” denilmesi gerek. Bunu diyecek kimse olmadığı için de; ‘daha neler göreceğiz acaba’ diye elimiz böğrümüzde bekliyoruz işte.

Cenazeyle bile kavga eden milletiz!

Rus Büyükelçi’yi öldüren suikastçı polis Mevlüt Mert Altıntaş nereye gömülecek? Kimsenin işi gücü yok bunun derdine düşmüşler şimdi de. Suçu ne olursa olsun; herkesin kimliği, kökeni, sosyal konumundan bağımsız olarak en düzgün şekilde gömülmeye hakkı olmalı.

Bunun dışındaki tartışmalar kin ve nefreti artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Elbette katilin arkasındaki güçler araştırılsın, gereken her ne ise yapılsın ama cenazeye de karışıp saçmalamayın artık ya!

Daha önce de benzer tartışmalar yaşandı. 15 Temmuz darbe girişimine kalkışanlar ve ölenler için hainler mezarlığı açılmıştı. Allah’tan geç de olsa, bu ayıptan dönüldü. Şimdi fırsattan istifade yeniden ölünün cenazesine karışıp da şuursuzluk yapmaz kimse inşallah.

Yeter ki kitap olsun!

PTT Kargo, kitap okuma alışkanlığı için güzel bir uygulamaya başlamış; kitap gönderilerinde yüzde 50 indirim yapıyor. Yani kitap göndermek istediğinizde PTT’ye gidip “İçinde kitap var, indirimli göndermek istiyorum” derseniz, kargonuzu yüzde 50 indirimli gönderebiliyorsunuz. Güzel kampanya. Siz yeter ki okuyun, okutun diye.

Pokemon değil kitap avlıyorlar

İnsanların ellerinde cep telefonlarıyla müzelere, camilere dalıp Pokemon avladığı günler çabuk geçti; o eski çılgınlıktan eser yok şimdi.

Ama bu sokak sokak, cadde cadde bir şeyler avlama çılgınlığı boyut değiştirmiş görünüyor... Belçikalılar, oyunun amacını değiştirmiş...

Artık Pokemon değil, şehirde belli noktalara yerleştirilmiş kitapları arıyorlar. İnternetten yardım alıyor, iz sürüyor, ipuçlarını değerlendiriyor ve kitapları buluyorlar. İşte ben oyun diye buna derim!

Bekarlar en popüler jönler olacak

Alenen bir kan değişimi yaşanıyor jönler dünyasında... Öyle ki bir jenerasyonun ‘popülerlik’ unvanını kendisinden sonra gelen nesle bıraktığına şahit oluyoruz.

2016 başında Kıvanç Tatlıtuğ’la başlayan evlilik hareketi Kenan İmirzalıoğlu ile devam etti, birkaç gün önce Murat Yıldırım da bu harekete dahil oldu. Yaklaşık bir ay önce de hemen her gazetede Tolgahan Sayışman’ın kız isteme fotoğrafları vardı.

Önceki gün ise Burak Özçivit diz çöküp evlenme teklif etti Fahriye Evcen’e. Türkiye’de jön denilince akla gelen ilk isimlerin büyük kısmı artık başka bir boyutta. Evlilik, çocuk, aile istiyorlar. E yaşları itibariyle çok da doğal bir istek.

Bu evlilik süreci tabii ki onlara ünlerini kaybettirmeyecek ama gelin görün ki magazin basını daha çok bekarlara fokuslanacak ve yeni dönem starlarını yaratacak. Şimdi Çağatay Ulusoy, Kerem Bursin, Tolga Sarıtaş, Yusuf Çim, Furkan Palalı gibi genç yeteneklerin zamanı. Gözümüzün önünde bir nesil değişiyor resmen.

2017'NİN MOTTOSU

Hayatı karışık hale getirmeyin…

Özlüyorsanız, arayın...

Görüşmek istiyorsanız, davet edin…

Daha anlaşılır olmak için, açıklayın...

Kafanıza takılan bir şey varsa, sorun...

Beğenmediyseniz, açık olun...

Hoşlandıysanız, belli edin...

İstiyorsanız, sorun...

Seviyorsanız, söyleyin...

Yani kasmayın kendinizi, hayatı basitleştirin. Hem kendiniz için hem etrafınızdakiler için. Yeni yılda bunu deneyin!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder