Şirin Sever Sanırsın zabıta değil eşkıya!
HABERİ PAYLAŞ

Sanırsın zabıta değil eşkıya!

Haberin Devamı

Bir yandan Aşure Günü etkinlikleri yasaklanmaya çalışılıyor, bir yandan tatlı satan seyyar satıcıya eziyet ediliyor… Derdimiz tatlı değil elbette! Tuhaf hareketler, açıklaması yok. Balat sahilinde, seyyar tezgahında tatlı satan Ali Kıtmiz’in başına gelenleri izlemişsinizdir. İçler acısı.

Tatlı satarak beş çocuğuna bakan Ali Kıtmiz, ekmek teknesine el koymak isteyen Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıta ekiplerine bir elinde bastonu, bir elinde bıçağıyla direniyor. Vermek istemiyor çünkü her seferinde kırıyorlar tezgahını. Çaresi yok.

Zabıtalar da biber gazı sıkıyor, adamı dövüyor, tezgahın camlarını kırıyorlar. Sanırsın terörist yakalıyorlar, yuh ki ne yuh! Görüntüler üzerine sosyal medya ayağa kalktı tabii... Kadir Topbaş da olaya el koydu, hatta ‘Tatlıcı Ali’yi bizzat arayarak “Kusura bakma” dedi ve gerekenlerin yapılacağı sözünü verdi.

İHTİYACIMIZ VAR

Bildiğim kadarıyla o zabıtalar hakkında soruşturma açıldı. İşte olması gereken! Umarız göstermelik değildir bu soruşturma, umarız Kadir Topbaş bu işin takipçisi olur, umarız soruşturma adaletli şekilde yürütülür.

Umarız bu zabıta görevlileri bu cesareti nereden alıyor soruşturulup ona göre gerekenler yapılır. Çünkü buna ihtiyacımız var... Yanlışlığa, haksızlığa, kötülüğe karşı hesap sorulmasına ihtiyacımız var…

Kendilerinde adam dövme cesareti bulanlara ‘dur’ denilmesine ihtiyacımız var. İncinen birine bir tekme daha atmak yerine düzeltmeyi ve onarmayı öğrenmeye ihtiyacımız var.

‘Cehennem’deki şahane İstanbul

Cuma akşamı izledim ‘Cehennem-Inferno’ filmini... Uzun zamandır ilk kez bir sinema salonunu bu kadar dolu gördüm. Perdeye en yakın koltuklar bile doluydu, yan yana yer bulamayan çiftler ayrı ayrı oturmaya razı olmuştu, o derece!

Bu ilgi, filmin bir kısmı İstanbul’da geçtiği için mi bilmiyorum ama şahane İstanbul görüntüleri insanı heyecanlandırıyor gerçekten. Dan Brown’ın ‘Da Vinci’nin Şifresi’, ‘Melekler ve Şeytanlar’ kitaplarının perdeye aktarılmasının ardından, ‘Cehennem’ serinin üçüncüsü.

Şifrelerin ustası Profesör Robert Langdon, bu kez dünya nüfusunun yarısını yok ederek insanlığı kurtaracağına inanan bir psikopatın oyununu bozmaya uğraşıyor. Floransa’dan Venedik’e, oradan da İstanbul’a, Ayasofya’ya ve Yerebatan Sarnıcı’na kadar gelerek zehirli virüsü arıyor. Eleştirmenler filmi zayıf bulsa da, ben “izleyin” derim. Zira İtalya’da bedava sanat turuna çıkacaksınız.

Hele filmin sonunda ortaya çıkan Yerebatan Sarnıcı ve Ayasofya görüntüleri şahane. ‘Cehennem’ kitabı çıktığında, kitapta adı geçen İstanbul mekanlarında turlar yapılıyordu. Yine yapılsa, yurt dışına satılsa güzel bir Türkiye tanıtımı olmaz mı?

Müthiş bir lezzet turu

Geçtiğimiz hafta sonu peşine takıldım Ömür’ün, kitapta yer alan Karadeniz lezzetlerinin peşine düştüm... Karadeniz’de en doğal, en lezzetli yemekleri yedik. Trabzon pazarını gezdik, taze/doğal ürün nasıl olurmuş gördük. Trabzon çarşısında ‘Rüştü’nün Fırını’na girip enfes pideler yedik, Akçaabat köftesi ve piyazına mest olduk, pilav ve kavurma tattık, meşhur Hamsiköy sütlacını kaşıkladık...

Komili katkısı

Yetmedi yaylalara çıkıp ev ahalisinin elinden muhlama ve pazı sarmasına en şahane Karadeniz yemeklerini tattık. Üstelik bunları birer saat arayla yaptık, sonra da nasıl bu kadar yiyebiliyoruz diye halimize güldük. Müthişti.

Ömür’ün yaptığı çok önemli çünkü unutulmaya yüz tutan lezzetleri hatırlatıyor, değerlerimizi kaybetmememiz için uğraşıyor.

Bu yolda ona destek veren de Komili de, hem yüzyıllardır edindikleri deneyim ve birikimi sektörün hizmetine sunuyor, hem de zeytinyağı kültürünün daha geniş kitlelere yayılması için uğraşıyor. Güzel bir işbirliği.

Anadolu mutfağının peşinde bir şef

Dünyanın en iyi 100 restoranı arasına giren İstanbul’daki Mikla’nın şefi Mehmet Gürs ne demişti? “Dışarı çıkmışım, bu kadar para veriyorum, Türk yemeği mi yiyeceğim” kafası değişecek.

Sadece havyarla, trüf mantarıyla olmaz bu iş. “Dünya tarhanaya, hamsiye böyle muamele yapıyorsa, biz de burun kıvırmaktan vazgeçelim” anlayışı gün geçtikçe yaygınlaşacak… Böyle söylemişti Mehmet Gürs ödülü aldıktan sonra. Haklı da.

İçinde müthiş lezzetler barındıran Anadolu mutfağı artık yükselen değer ve çok kıymetli. Bu uğurda çalışanlardan biri de, Türk ve Osmanlı mutfak kültürüne yönelik çalışmalarıyla tanınan ödüllü şef Ömür Akkor. Kendisiyle yeni tanıştım…

Son 15 yıldır Türk mutfağı üzerinde çalışmalar yapmak için Türkiye’yi karış karış gezen Ömür Akkor’a, Türkiye’nin en önemli zeytinyağı markası Komili de destek vermiş ve ortaya ‘Ömür Akkor ile Komili Lezzet Seyahatnamesi’ kitabı çıkmış.

Büyük seyyah Evliya Çelebi’nin anısına hazırlanan ve Ege’den başlayan seyahatnamede; her bölgeden yöresel tarifler yer alıyor. Ben de bu kitap sayesinde tanıdım onu...

Ayhan Sicimoğlu ile trüf mantarı peşinde

Komili ve Ömür Akkor’un çabası önemli çünkü Anadolu lezzetlerinin peşine düşerken, yurt içi turizminde de bir hareket yaratmış oluyorlar. Farkındaysanız artık herkes bir amaç uğruna seyahat etmenin peşinde. Bu konuda epey sıradışı turlar da var...

Mesela İtalya’da trüf mantarı turu! Gubbio ormanında, özel eğitilmiş köpeklerle toprak altında yetişen mantarı çıkarıyor; bölgedeki yerel çiftliklerde trüf mantarlı makarna yapmayı öğrenip, şarapla yiyorsunuz.

Bu tura ev sahipliği yapan da gastronomi ve müzik ustası Ayhan Sicimoğlu. SeturSelect’in bu turu 30 Ekim-2 Kasım tarihlerinde. Ülkeler bu turlarla kendilerine değer katarken Türkiye’de niye bunu yapamıyoruz anlamak zor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder