Yazgülü Aldoğan Selamı esirgediler ama duasını ettiler
HABERİ PAYLAŞ

Selamı esirgediler ama duasını ettiler

Haberin Devamı



Süheyla Aldoğan’ın naaşı başında devlet protokolü helallik verdi.


Gazetemizi takip eden okurlarımız haberdardır. Annemin kaybını takip eden pazar günü düzenlediğimiz tören, Allah’ın bir hikmeti olarak bir şehit cenazesiyle buluştu ve anneciğim, devlet töreniyle kaldırıldı! Cizre’deki operasyonda şehit düşen üsteğmen Uğur Taşçı’ya annemden daha çok üzüldüğümü söylemeliyim. O daha hayatının baharında, beş aylık evli, dünya yakışıklısı bir genç insandı. Kendi ülkesinde terörle mücadele ederken şehit düştü. Allah gani gani rahmet eylesin.

Yoğun bakımdaydı

Anneciğim, uzun ve çileli yaşamının sonunda, 20 gündür kendisine şefkat ve özveriyle bakan Hizmet Hastanesi Akut İnme Yoğun Bakım sorumluları Prof. Dr. Reha Tolun, Doç. Dr. Yakup Krespi, Uzm. Dr. Bahar Koyuncu, Koordinatör Hülya Harabati ve tüm ekibin çabalarına rağmen son nefesini vermişti. Sonrası hüzünlü bir veda; kaderin cilvesi, duasını İstanbul Müftüsü okudu. Cumhurbaşkanından bakanlarına, belediye başkanlarına, bozkurt işareti yapan ülkücülerinden tekbir getiren cemaat mensuplarına, Genelkurmay Başkanından askeri bando mızıkaya, herkesin hazır bulunduğu, herşeyin birbirine karıştığı bir Türkiye mozaiğiyle kaldırıldı. Bizim yakınlarımızın çoğu, izdiham ve devlet protokolünden camiye bile giremedi. Biz, cenazemizin yakınında, bir köşede duamızı ettik. Bize, devlet protokolünden bir tek kişi, uzaktan bile başsağlığı dilemedi ama musalla taşında yatan anneme dua ettiler. Herkesten, hepsinden Allah razı olsun. Anneme bakmış, ilgilenmiş olan, çiçek gönderen, bağış yapan, arayıp sorarak taziyede bulunan herkese içtenlikle teşekkür ediyorum. Dostlar sağolsun.

İran’ı kıskanır hale geldik


Gelişen olaylar zinciri içinde İran’a ilişkin algımız da değişti. Bir dönemin “Eyvah İran gibi mi olacağız?” paranoyasının yerini “İran gibi olsak keşke” kıskançlığı alıyor sanki. İran ne kadar yükselen yıldızsa Türkiye de o kadar yakan top! Kimse elinde tutmak, yanında olmak istemiyor. Kala kala bir Suud kaldı yanımızda, bir Katar! Cumhurbaşkanı daha geçende oradaydı, şimdi de Başbakan gidiyor. Suud, dünya üzerinde en yakını olmaktan gurur duyulacak bir ülke midir? Günümüz koşullarında, dine dayalı bir krallık: Özgürlüğün Ö’sü bile olmayan, kadınların araba kullanmasına izin verilmeyen, siyah çarşaf giymeden sokağa çıkamadıkları bir istibdat rejimi, bizim iktidarın en mor samimi müttefik ülkesi! Katar desen suni bir ülke. Petrol ve para, o kadar!

İran, yüzlerce yıllık bir kültür. Son yıllarda ilim, bilim alanında yaptığı sıçramayla herkesi kendine hayran bıraktı. Mollaların aklı başına geldi, dünyayla barıştı. Dünyanın gözü, vahabi ve sünni İslam’dan o kadar korktu ki, şii İran onlara daha medeni gelmeye başladı. Ambargo kaldırıldı, dış yatırımlar başlıyor. İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Papa’yı ziyaret etti ve kendileri için dua etmelerini istedi. Zaten farklı dinlerden de olsalar, dindarlar kendi aralarında gayet iyi anlaşırlar diye düşünmüşümdür! Dış politikada İran parlarken Türkiye’nin de yıldızı söndükçe sönüyor. Cenevre masasında sözünü dinletebilecek gibi gözükmüyor. Kala kala üzerine milyonlarca Suriyeli göçmenin yükü kaldı.

Bizde ise ilim-bilim yerine din!


Mollalar tarafından yönetilen İran bilimde ilerleme kaydederken Türkiye ne yapıyor? Dindar ve kindar nesil yetiştirmek adına bütün liseleri imam hatip lisesine çevirdi. Güya seçmeli olan Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı gibi dersler, tam da tahmin ettiğimiz gibi önce “Başka ders verecek öğretmen yok” denilerek, şimdi de okullara talimat gönderilip öğretmenlere baskı yaptırtılarak “Öğrencilerin seçmesi için zorlayın” deniliyor. İstese de istemese de öğrenci saatlerce dini dersler okuyor. Okuyor da hafız mı oluyor? Bir sorun bakalım, nasıl ters tepiyor, çocuklar dinden soğuyor, anlamadıkları duaları ezberlemekten yılıyor!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder