Yazgülü Aldoğan Şiddet toplumu esir aldı
HABERİ PAYLAŞ

Şiddet toplumu esir aldı

Bir siyasi sorunu çözmek için sivillere yönelik terör yapmak doğamıza çok uygun! Sabah işine gitmek için evinden çıkmış genç kadının bir saat sonra bir bacağı yok, hayatı kaymış. Ne oldu, beyler eylem yaptı, bomba patlattı, artık kimin kısmetiyse. Sivillere değil, polislere... Polislere değil, askerlere... Ne farkeder, onlar insan değil mi? Bu ayrımdan da nefret ediyorum! Nöbet tutan askerin, polisin sokakta yürüyen sivilden ne farkı var? Maalesef şiddet işe yarıyor bu coğrafyada, amacına ulaşıyor. Ya da cezasız kalıyor, yapanın yanına kâr kalıyor. En yakınına, çocuğuna, karısına şiddet uygulayan insan müsveddeleri dolu ortalık. Her an ölüverecek hastalığa tutulmuş iki çocuğuna yapılan yardım parasına göz diken bir baba müsveddesi, o parayı alamadı diye karısını ve annesini kurşunluyor. Kim bakacak o çocuklara şimdi?

Haberin Devamı

[[HAFTAYA]]

Anne şefkatiyle zor yaşayan o çocuklar ölür artık. O müsvedde, Selçuk Balta yaşıyor ama. Karısına yaklaşmama cezası varmış. Sorsan “Her manyağın başına polis mi dikelim?” derler. Kadın ve çocukların en büyük şiddet kaynağı koca, baba, hatta sevgili! Tabii aile dışı erkekler de var: Günlerdir yazılıyor taksi şoförünün darp ettiği kadın şoför olayı. Hem arabasına çarpmış kadının, hem de hesap sordu diye öyle sinirlenmiş ki kadını saçından sürükleyerek indirmiş arabadan, kaputa çarpmış “Buraya mı vurdum?” diye.

Kimse müdahale etmediği gibi, sonradan yakalanıp gittiği karakoldan da suçunu kabul ettiği halde gözaltına bile alınmadan bir havalar çıkıp gitmiş. Yasa böyleymiş; tam katil olunacak durum! Trafik kazasını böyle çözünce siyasi sorunu da bombayla hallettik sanıyoruz, sadece kin, öfke ve nefret büyüyor oysa. Herkesin gözünü kan bürüdü ya, korkum, daha da tırmandırmak için, bugün yarın sevilen birini öldürmeleri! Sıkı bir suikast! Herkes kendine mukayyet olsun e mi?..

Propagandanın gücü sınırlıdır

Seçim kampanyalarında yükselen tansiyon ve ateşli suçlamalar, sıradan seçmeni o kadar ürküttü ki etrafımda giderek içine kapanan insan portresi gözlüyorum. Televizyon açmayan, en azından siyasi program izlemeyen, gazetelere küsen “aydın kent insanı” oluştu. Gelişen bilişim teknolojisini kötü niyetle kullandınız mı canavara dönüşüyor. Kasetler, virüsler, sahte belge ve bilgiler havada uçtukça insanlar ya kimseye inanmıyor ya da sadece hep inandığına inanmaya devam ediyor. Propagandayla kolay kolay siyasi tavır değiştiremezsiniz, olsa olsa var olanı pekiştirirsiniz. Bu arada bilgi kirliliği de cabası...

Haberin Devamı

Çelebi’nin telefon numaraları

Bir hata da ben yapmışım örneğin: Kara pilot teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin suçlanma nedenleri arasında telefonuna emniyette ‘sehven’ yüklenen numaralar yokmuş. Dolayısıyla tahliye edilmesi ile bu numaraların yanlışlıkla yüklenmiş olmasının açığa çıkması arasında bir illiyet bağı bulunmamaktaymış. Düzeltiyor, bu nedenle suçlanabilecek olanlardan özür diliyorum. Silivri’den o kadar az tahliye kararı çıkıyor ki... Çıkanlar ya ölmek üzere olanlar ya da işte böyle nedenini karıştırdıklarımız. Tahliye kararları “kaçma ya da delil karartma”. Yeni Zelanda’dan gelip teslim olanı “kaçar” diye tahliye etmiyorlar mesela! Ya da 8 yıllık “delil”i karartır diye.

Haberin Devamı

O çoktan kararmıştır, gerçekten 8 yıl önceki delil olsaydı. Bırakın delilleri, tanıklara bile güvenmemekte haksız mıyız? Alb. Dursun Çiçek’le ilgili davada dinlenen “gizli tanık”ın gizli neresi kaldı? Nerenin savcısı olduğu bile belli! Yazarsam suç olur neme lazım. Şimdi bu “arkadaş” Dursun Çiçek aleyhinde tanıklık yapmak için onu Erzincan’da İlhan Cihaner’le konuşurken gördüğünü anlatıyor. Burası fıkra gibi, çünkü deniz subayı olan Dursun Çiçek’i haki üniformayla gördüğünü iddia ediyor filan da gerçek, Mazlum Otel’de kalan Dursun Çiçek’in TC kimlik fotokopisi otelde bulunan, çok daha genç, başka bir Dursun Çiçek olması!

Güven sorunu

Zaten amaç da Dursun Çiçek’i değil, Denizli’de aday olan İlhan Cihaner’i suçlamak. Savcı Cihaner o davada yargılanmıyor ama bulunmadığı celsede bir “gizli tanık” onun hakkında atıp tutuyor ve bu davanın 82 sayfalık kaydı bir gün sonra basına sızdırılıp manşet yaptırılıyor! Oysa normalde bunların avukatlara verilmesi bir ayı buluyormuş. Ben eksik bilgilenmeden bir hata yaptım ama bu davalarda kaç hata yapılıyor? Ve biz kime ne kadar güvenelim?

Tatbikatı darbe sanmasınlar?

“Ege’deki tatbikat niye ertelendi” sorusunun yanıtları değişik: ‘Darbe tatbikatı sanmasınlar diye’den başlıyor, ‘altı general ve amiralin sorguya çağrılması hatırlanıp tatbikat yaptıracak komutan kalmadı’ya kadar gidiyor! Silahlı kuvvetleri silahlı terör örgütü yerine koyan bir zihniyet iş başında. Bu yazı yazılırken Beşiktaş’daki pusu, pardon sorgu, devam ediyordu. Tutuklama çıkar mı? Emsallerine göre çıkar! Seçime kadar orduda komutan mı kalır, bizde sıkacak diş mi belli değil!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder