Pazar Postası Sinema sahibinin film gibi hayatı
Paylaş
Sinema sahibinin film gibi hayatı

Atilla Yıldız, 34 yaşında genç bir iş adamı. Ben onu, eğitimci büyüğüm Hamza Düzgün aracılığıyla tanıdım. Hamza Bey, bir gün telefon edip, “Senin öyle bir hayranın var ki, görünce şaşıracaksın” dedi

RÖPORTAJ: Mehmet Coşkundeniz
mehmet.coskundeniz@posta.com.tr

Hikayen nasıl başladı?

Biz aslen Ardahanlı’yız. Babam ve annem yıllar önce göç etmişler İstanbul’a. 5 kardeşiz. 2 kız, üç erkek. Ben ailenin ikinci çocuğuyum. Biz bütün kardeşler İstanbul’da doğduk. Babam, Bahçelievler’de bir apartmanda kapıcılık yapıyordu. Annem de gündelikçi olarak evlere işe gidiyordu.

Geçinebiliyor muydunuz?

5 kardeşin beşinin de okula gittiği zamanlar oldu. Geçiniyorduk ama hiçbir zaman bolluk yaşamadım ben. Her zaman evimizde her şey kısıtlıydı. Babamın aldığı maaş, annemin kazandığı yevmiye ancak karnımızı doyurmaya yetebiliyordu.
Apartman sakinlerinin verdiği eskileri giyerdik hep. Yeni bir kıyafet kırk yılda bir alınırdı. Ben okulda fakirliğim yüzünden hep sıkıntı çektim. Zaten sinema tutkum da fakirlik yüzünden başladı.

Nasıl oldu bu iş?

12 yaşındaydım. Bilirsiniz, öğretmenler sınıfı toplu halde, pikniğe, sergiye falan götürür. Bize de öğretmenimiz ertesi gün sınıfça sinemaya gideceğimizi söyledi ve yanımızda bilet parasını getirmemizi istedi.
Geçmiş zaman, kaç liraydı hatırlamıyorum ama öyle bir paramızın olmadığını biliyordum. Yani babama gidip de “Baba biz sinemaya gideceğiz bana para ver” diyemezdim. Zaten adam zor yetişiyor. Çünkü habire okuldan para isterlerdi. Yok temizlik parası, yok tebeşir parası. 5 kardeşiz, hangi birimize yetişsin.

Nasıl gittin sinemaya?

Bahçelievler’deki Zafer Sineması’na gidecektik. Ben o gün okuldan çıktım, sinemaya gittim. Bir abi vardı, dedim ki ona, “Biz sınıfça yarın buraya sinemaya geleceğiz. Ama benim param yok. Bu akşam burada yerleri sileyim, ortalığı temizleyeyim, siz de yarın benden bilet parası almayın!”
Hiç unutmuyorum, o abi bana, “Gel bakalım tosun paşa” dedi. Başladım temizlemeye ortalığı. Akşam oldu ben hala temizlik yapıyordum. O abi bana “Sen daha gitmedin mi?” dedi.

Ben onun bana gösterdiği yerlerden daha fazla yeri silip süpürmüştüm. Bu hoşuna gitti. Bana “Sen okuldan sonra ne yapıyorsun?” diye sordu. Sabahçıydım, öğleden sonram boş olurdu. Babama yardım ederdim apartmanda. O abi bana “Gel sen burada bize yardımcı ol” dedi.

Sen ertesi gün sınıfla gittin mi sinemaya?

Gittim tabii. Benden para almadılar. Zaten o günden itibaren de okul çıkışlarında sinemada çalışmaya başladım. Temizlik yapıyordum genellikle ama yer göstericiliği de yapıyordum. O zamanlar sinemalarda yer gösterenler çok güzel bahşiş alırlardı. Ben birkaç yıl okul-sinema idare ettim ama para tatlı geldi.

Ne kadar para kazanıyordun?

Babamın 1 ayda kazandığı parayı ben aşağı yukarı 1 günde alıyordum. Çünkü bahşiş gerçekten çok fazlaydı. Düşünün ben o zaman 12-13 yaşındayım. Film başlamadan önce yer göstererek bahşiş topluyorum. Film arasında Alaska-Frigo satıp kar elde ediyorum. O zaman filmlerin galaları olurdu sinemamızda. Galalarda da çiçek satardım.

Peki okul ne oldu?

İkisi bir arada yürümedi maalesef. Okulu devam ettiremedim. Orta 2’den terk etmek zorunda kaldım. Ben okumadım ama gururla söylüyorum, benim kazandığım parayla diğer kardeşlerim okudu. Çünkü ben eve ciddi katkıda bulunuyordum. 12-13 yaşındaki çocuk o kadar parayı nasıl harcasın? Getirip anneme verirdim.

Sinemaya dönelim...

Ben bir süre sonra sinemada büfeleri kiraladım. Şef oldum. Derken müdür yardımcısı, müdür... Benim sinemada çalışmadığım bölüm kalmadı. Makinistlik de yaptım, tuvalet de temizledim, bilet de kestim.

Filmleri izler miydin peki?

Her filmi izledim. Herhalde benim kadar çok film izlemiş biri daha yoktur Türkiye’de.

Para biriktiriyor muydun?

Evet biriktirdim. Arsa aldım. Benim bir hedefim vardı, kendi sinemamı açmak. Bu yüzden biriktiriyordum paramı. Bunu patronuma da söylemiştim zaten. 26 yaşına geldiğimde patrona “Ben kendi sinemamı açacağım ayrılmak istiyorum” dedim.
Patronum da dedi ki; “Senin bu sinemada çok emeğin var. Gitme başka yere, gel seninle ortak olalım”. Ben de kabul ettim. Bahçelievler’deki Kadir Has Alışveriş Merkezi’nin sinemalarının işletmesini aldık birlikte. 3 salonum vardı artık...

Çok zorluklarla para biriktirmişsin. İflas etmekten, batmaktan korkmadın mı bu işe girerken?

Ben sinemacılığın çekirdeğinden yetiştiğim için müşterinin nasıl memnun olacağını zaten biliyordum. Bir de kendime sonsuz güvenim vardı. Sinemada çalışırken, ben film izleyicilerinin yorumlarını, tepkilerini hep dinlerdim.
Yüzlerine bakıp filmden, sinemadan memnun olup olmadıklarını anlardım. Sinemayı açarken işte bunlara güveniyordum. Nitekim başarılı da olduk. Derken Kadir Has Alışveriş Merkezi’nin tam karşısına bu kez Metroport Alışveriş Merkezi açıldı. Bu alışveriş merkezinin sinemalarının işletmesini de direkt bana teklif ettiler.
Aslında birçok ünlü sinema işletmecisi talip olmuştu. Ama beni seçtiler. Çünkü ben Kadir Has’ta başarılı olmuştum ve bunu da biliyorlardı. Metroport’ta başlangıçta 5 salon vardı. Ama talep öyle çok oldu ki bir yıl dolmadan 2 salon daha ilave ettim. Şimdi hem Kadir Has’ta hem de Metroport’ta Cinevip Sinemaları olarak 10 salonda hizmet veriyorum.

Sinemaya aşıksın sen...

Benim hayattaki en büyük aşklarımdan biri. Eşimle çocuğumdan sonra tabii ki... Gerçi eşim, “Sinemayı bizden çok seviyorsun” diyor ama ne yapayım. Gönül vermişim bir kere. Bir de ben sinemadan kazandığımı yine sinemaya yatırıyorum.
Bu salonlara gelip de memnun ayrılmayan bir kişiyi bile görmedim. Koltuklarımız konforlu, yatabiliyor. Sevgililer için 2 kişilik koltuklarımız var. Yani pahalı bilet satan sinemalardaki konfor neyse bizdeki konfor aynı. Hatta bizde daha üstün.
Normal sinemada koltuk araları 1 metredir. Bizde 1.60 metre. Onlarda hangi film oynuyorsa bizde de o film oynuyor. Bakın buraya taa Kadıköy’den gelenler var. Biniyor metrobüse, bir otobüs parasıyla sinemanın önünde iniyor. Türkiye’de otobüs, metrobüs ve metro durağı olan başka sinema yok. Uzaktan gelenler 3 film birden izleyip geri dönüyor. Çünkü başka sinemada o paraya ancak 1 film izler. Bizde otopark parası da yok.

Hiç başka bir iş yapmayı düşünmedin mi?

Kesinlikle hayır. Allah korusun bugün batsam, her şeyimi kaybetsem yine yer silerek sinemacılığa başlar ve yine bu noktaya gelirim. Bu kadar da iddialıyım.

Sinemadan kazandığını sinemaya yatırıyorsun. Peki film yapımcılığı düşündün mü hiç?

Evet, ileriki projelerimden biri de o. Bir komedi filmi senaryosu var elimde. Gerçekten gişe rekorları kıracak bir proje.

Kimi oynatmayı düşünüyorsun?

Şarkıcı Tarkan ile Şafak Sezer’i.

6 LİRAYA BİLET SATIYOR HERKES SİNEMAYA GELİYOR
Ucuza film oynatma fikri nasıl doğdu?

2000’e kadar Türkiye’de sinema bileti bir sigara paketi parasınaydı. Ama 2001 krizinden sonra iş çığrından çıktı. Sinema pahalılaştı. İnsanlar sinemalara gitmez oldu. Korsan film satın alıp izlemeye başladı. Bakın bir sinema salonuna büyük yatırımlar yapıyoruz. Dolby ses sistemleri, 3 boyutlu film gösterim makineleri, konforlu koltuklar...
Bu salonlar boş kalırsa nasıl yatırımımızı geri alacağız? Bir de benim geçmişimde parasızlık var. Ben film izlemek isteyen bir gencin parayı düşünüp de boynunu eğmesini istemiyorum. Benim salonlarımda film 6 lira. Sezon filmlerini oynatıyorum. Başka yerde 20 liraya izlenecek film bende 6 lira. Ben de para kazanıyorum.
Ama vicdanım rahat. Sinemalarıma bir genç sevgilisiyle geliyor, 12 lira bilet parası ödüyor. Birer kola bir de mısır alsalar bilet parasıyla birlikte toplamda 16-17 lira öderler. Ama başka bir sinemada bu paraya ancak birinin biletini alabilirler.

Diğer sinema salonu sahipleri tepki göstermedi mi?

Göstermezler mi? Beni tehdit bile ettiler. Bir süre korumalarla dolaşmak zorunda kaldım. Ama beni bundan kimse vazgeçiremez. İnşallah başka sinema salonları da açacağım. O salonlarda da aynı fiyat politikasını uygulayacağım. Ben herkesin sinemaya gelmesini istiyorum. Eski yazlık sinemaları hatırlar mısınız? Bayram yeri gibi olurdu. Aileler çoluk çocuk gelirdi sinemaya.
Şimdi herkesin geliri belli. 16-17 lira bilet parası verip de nasıl gitsin bir aile sinemaya? İki çocuklu bir ailenin sadece bilet parası 70 lira tutar. Bunun yol parası, mısırı, içeceği, 100 liraya ulaşır. Peki ne yapsın bu aile? Mecburen gidip korsan film alıyor, evde izliyor. Ben de diyorum ki; korsan film alacağınıza gelin benim sinemalarıma. Filmi sinemada izlemenin keyfini çıkarın.
Benim sözüm aç gözlülük yapan sinema sahiplerine. Karlarından azıcık feragat etsinler. Bana göre, en pahalı yerde bile bilet ücreti 10 liradan fazla olmamalı.

5

Haberin Devamı