Kültür - Sanat Şok! Bir Filistinli ve bir İsrailli birbirine aşık oldu!
Paylaş
Şok! Bir Filistinli ve bir İsrailli birbirine aşık oldu!

Bir Filistinli ile bir İsraillinin aşkını konu alan "Nikahta Keramet Var mı?" dün gösterime girdi

Birbirlerine düşman, iki ülkenin çocukları birbirlerinden nefret edeceğine birbirlerine aşık olur mu? Olur.
Toplumlar, devletler, aileler karşı bu aşka sonuna kadar karşı çıkar ama aşk olur, aşık olunur.
Bunu ben değil,Ortadoğu’nun Woody Allen’ı Ürdün doğumlu yönetmen Ghazi Albuliwi konu ediyor.
Albuliwi’nin son çalışması Nikahta Keramet Var mı? filminde, İsrail’le Filistin savaşmıyor, aşk yaşıyor. (Nee aşk mı?!)
Evet, yanlış duymadınız. Nikahta Keramet Var mı? (Peace After Marriage), İsrailli Micaella kızımız ile Filistinli Arafat’ın politik olarak tam-ma-men yanlış, olmaz efendim öyle şeyli aşk hikayesini konu ediyor. Aileler bu “olur mu canım öyle” aşkın etrafında saçlarını yoluyor, yakınları “yazıklar olsun sana”lıyor, arkadaşları iç çekiyor.

Yani işin özüne gelirsek; bir Filistinli’yle aşk yaşasak tamam da İsrail’liyle biz şu halimizle aşk yaşasak -dürüst olalım- ne Siyonistliğimiz kalır ne ihanetimiz ne ayıplanmamız. “Oğlum ne yapıyorsun”dan tut,”kızım aklını başına al’lara kadar. Hadi onu geçtim biz daha kendi vatandaşımız bu toprağın insanı bir Musevi’yle aşk yaşasak geçirmedik söz, edilmedik laf, giydirilmedik küfür, biraz da ünlü bir sanatçı ya da politikacı olsak o aşkla ilgili atılmadık çirkin manşet kalmaz.

Aman ha o karışık evlilikten bir de çocuk olsa “çocuk bilmem ne tohumu diye damgalanacak mı acaba?” diye düşünürüz. Bir de nüfus cüzdanı din hanesine ne yazılacak bölümü var. Sonra çocuk hangi dini seçecek?
Müslüman toplumuyla Musevi toplumu arasına doğan çocuk nefret söylemlerinin havada üçlü salto attığı bir ortamda o çocuk nasıl sağlıklı yetişecek?
Çocuk ne kadar Musevi olacak?
Çocuk ne kadar Müslüman olacak?
Ben daha bu soruları kendi kendime sorarken film beni sollayıp, Filistinliyle İsraillinin aşkını konu etmiş.

Yani İsrailliyle Filistinli bir yerlerde aşk yaşaması mı daha zor, Türkiye’de bir Müslüman’la bir Türk Musevi’sinin aşk yaşaması mı daha zor diye düşündüm.
Aslında zorluklar benzer.
Ben bile şu cümleleri kurarken özenle kelime seçiyorken, gönüllerince aşkı nasıl yaşayacaklar Allah aşkına?

Filme dönersek, konusu ne kadar köşeli olsa da Ghazi Albuliwi filmi propagandist bir üsluptan çıkarıp romantik komedi haline getirebilmiş. Bence filmin en değerli ve en zor kısmı yeri geldiğinde İsrail, yeri geldiğinde İslamo fobi ve hatta antisemitizm eleştirisinin çok ince ve çok şık bir kıvamda verilebilmesi olmuş. İnsan kahrolsun savaşlar, yaşasın aşk ve barış diye yanındakine sarılası geliyor. (Benim yanımda Allah’tan kimse yoktu).

Filmin konusu özetle: New Yorklu ailesiyle yaşayan ve aktör olan Filistinli kökleri olan Arafat, ailesiyle yaşamaktadır ve ailesinin “evlen oğlum” ısrarlarına rağmen evleneceği doğru kızı bir türlü bulamamaktadır. Arafat’ın ailesinin gönlünde yatan tabi ki ailelerin köklerine uygun Filistinli bir gelin almaktır. Gel gör ki Arafat’ın gönlü, ailesinin görücü usulü beğendiği hiçbir kızı almaz.

Bir yandan iş kovalayan Arafat’a bir arkadaşı, yeşil karta ihtiyacı olan biriyle evlenmesi gerektiğini ve bu sayede para kazanacağı fikrini verir. İşte bu şekilde Arafat kendini İsrailli Micaella’yla sahte evlilik yaparken bulur. Filistinli gelin beklerken İsrail’li gelin alan Arafat’ın ailesinin tepkisi filmin en güzel tokat atan sahnelerinden.
Zor, kırmızı çizgilerde dolaşmış,”vayy nasıl cesaret etmişler” dedirten ve yürekleri önyargıları kıran bu film, Amman-New York ve Kudüs’te çekilmiş.

Nikahta Keramet Var mı?’nın 5 ödülü ,4 ödül adaylığı var ve Türk-Fransız-Amerikan ortaklığıyla yapılmış. Filmin Türk bacağı olduğunu ve Faruk Özerten’in ismini perdede görünce daha da mutlu oldum. Musevi’yle Müslüman’ın aşkını dile getirirken Türkiye’nin de emeği olması 2014’ün umut verici olaylarından biri. O kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda dip dibe yaşamış Müslüman ve Musevi’leri konu eden bir aşk hikayesinde, Türkiye’nin emeği geçmese bozulurdum. Bıktık ya ağdalı Türk aşk filmlerinden! “Ortadoğu’nun Woody Allen’ları bizden çıkmalı,bu hikayeleri bizim de anlatmamız gerek” diye anlamsız bir hırsla çıktım sinemadan. Bunu da belirtiyim ki ne kadar filme kaptırdığımı tekrar altını çizmiş olalım.

İşte böyle.
Burası Türkiye. Sara’yla Emre’ler, Moiz’le Aslı’lar Türkiye’de birbirlerini seviyor.
Aileler, toplum karşı çıkıyor. Birlikte olamazsınız, evlenemezsiniz, bizim aileye uygun değil deniliyor. Ne yazık ki ayrı toplumların aşıklarının çoğu bu baskılardan yılıp “biz ayrı tarafların taksisiyiz”diyerek sevgilerinden pes ediyor.
Filmi izlerken O Ermeni, bu Musevi, bu Müslüman, bu Suriyeli diye araya şerit çekmeye çalışan ön yargıları hep birlikte kovalıyoruz.

Bu film din,dil,ırk ayrımı yapmadan sevilebileceğini bize Arafat’la tekrar hatırlatıyor.
“Siz ayrı tarafların taksisiniz” denilen sevgililere bir omuz veriyor.
İzledikçe, kanayan, ortadan bölünmüş acılı Ortadoğu’da her zaman savaş değil nadir de olsa aşk da olabileceğini hatırlıyorsunuz.

Film gösterime 25 Aralık’ta girdi.

Nefret söylemlerinden bıkan, içi umut dolsun diyen bu filmi görsün derim. Ha bir de etrafımız Ortadoğu uzmanından geçilmiyor. Bari onlar da gitsin, izlesin filmi. Ne de olsa onların uzmanlık alanı.

İyi seyirler.

Haberin Devamı