Siyaset İşte Baykal'ın o konuşması...
Paylaş
İşte Baykal'ın o konuşması...

İşte Baykal'ın o konuşması...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "İslam’ın toplumsal hedefinin adaletli ve ahlaklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmek olduğunu" söyledi.

Haberin Devamı

Baykal, Diyanet İşleri Başkanlığınca, "2010 Kur’an Yılı" etkinlikleri kapsamında "O’nun Hayatı Kur’an’dı" başlığıyla düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası"nın açılışındaki konuşmasında, Kur’an ayetlerinden alıntılara yer vererek, "Hz. Peygamber, gelen vahyi tebliğ etmesiyle canlı ve hayatla iç içe kişiliğiyle, Kur’an ayetlerini hem fiilleriyle, hem de sözleriyle tefsir etmekteydi. Hz. Muhammed’in hayatı, Kur’an-ı Kerim’in bizzat bir tefsiridir. Böylece Hz. Peygamber Kur’an-ı Kerim’in yaşanılabilir olduğunu ortaya koymuştur" dedi.

Hz. Muhammed’in insanlık tarihinde bir dönüm noktası olduğunu belirten Baykal, onun başka bazı peygamberler gibi uluhiyeti bizzat kendisinin temsil etmediğini, onun bir beşer olarak ilahi bir mesajı taşıdığını, uluhiyetin Allah’ta olduğunu, İslam inancında bunu peygambere isnat etmenin olmadığını ifade etti.

Haberin Devamı

Baykal, Hz. Muhammed’in kurban olmuş değil, örnek olmuş bir insan olduğunu, yaşayarak bir makama çıktığını ve bir akıl peygamberi olduğunu kaydederek, vahyin akılla çelişmediğini belirtti.

"ÖRNEK ALMAK, TAKLİT ETMEK DEĞİLDİR"

Baykal, "Kur’an, Hz. Muhammed’in en güzel örnek olduğunu belirtir. Örnek olmak, taklit edilmek anlamına gelmez. Hz. Muhammed’in taklit edilmeye değil, anlaşılmaya ihtiyacı vardır" diye konuştu.

Kur’an’ın ısrarla insanların aklını kullanmasını, düşünmesini söylediğine dikkati çeken Baykal, "Hz. Muhammed akla vurgu yaparak, ’Bilim talep etmek kadın-erkek her Müslümanın farzıdır’ ifadesiyle bilimi teşvik etmekle kalmamış, insanlık tarihinde ilk okuma-yazma seferberliğini başlatmıştır" dedi.

Baykal, Kur’an’ın toplumsal hayatta adaletin belirleyici olmasını esas aldığını ifade ederek, Kur’an’da insanın topraktan yaratıldığının belirtildiğini, bunun tüm insanların yaratılış bakımından eşit düzeyde olduğu anlamına geldiğini, Kur’an’ın bir kavme, bir soya değil, tüm insanlara indiğini anlattı.

"CENNETTE HAK EDENLER GİRER"

İnsanlar arasındaki üstünlüğün, Rab’ba olan yakınlığın, Rab’ba olan sevginin, saygının, samimiyetin seviyesiyle belli olacağını söyleyen Baykal, bu konuda herkesin eşit şansa sahip olduğuna dikkati çekti.

Haberin Devamı

Kimin daha iyi Müslüman olduğunu ancak Allah’ın bileceğini söyleyen Baykal, İslam’ı doğru anlamanın tek yolunun Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in yaşamının doğru anlatılmasını sağlamak olduğunu kaydetti.

Baykal, şöyle devam etti:
"Dinin bir başka amaçla, bir servet, bir menfaat beklentisi içinde olanlar tarafından inhisara alınmış gibi takdim edilmesi İslamiyet’in özüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. İslam, iman, sorumluluk ve kurtuluş bakımından bireyi esas alır. Her insan aklı ve kendi hür iradesiyle sorumluluğunu üstlenir, hiç kimse bir başkasının günahını çekmez, herkes kendi günahının ve sevabının sahibidir. Cennete ancak hak eden girer. Cennette hiçbir cemaate toplu rezervasyon yapma imkanı yoktur."

Kur’an’a ve Allah’a ulaşmanın yolunun iyi niyet yani ihlas, sonra tövbe, daha sonra da dua ve en son olarak amel-i salih yani iyi davranmak, iyi yaşamakla mümkün olacağını ifade eden Baykal, Peygamberin eşi Hz. Aişe’nin, "Peygamberimizin ahlakı Kur’an ahlakıdır" dediğini aktardı.

Haberin Devamı

ŞURA VE İSTİŞARE ŞART

Baykal, Kur’an’ın ve İslam’ın siyasetle ilişkisi konusunda yanlışlıklara karşı herkesin duyarlı olmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.
Kur’an’da siyasi birtakım düsturların ön plana çıktığını, şura, adalet ve işlerin ehline verilmesi gibi ilkelerin Kur’an’ın öngördüğü temel ilkeler olduğunu vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:

"Ama bunlar herhangi bir devlet modelinin, rejim biçiminin, herhangi bir siyaset anlayışının tekelinde olmayan evrensel, her zaman ve her rejim için, her siyaset için mutlaka gözetilmesi gereken temel ilkelerdir. Elbette istişare olmadan doğru fikre ulaşmak imkanı yoktur. Doğru, kimsenin tekelinde değildir, istişare şarttır. İstişareyi ister mecliste yaparsın, ister partiyle yaparsın, ister kendi çevrendeki bilim adamlarıyla yaparsın, ama istişare şarttır. Şart olan İslam’ın öngördüğünü şuradır. Şuranın biçimini, devletin düzeni tayin eder. İşi ehline vereceksin. ’Benim adamımdır, yakınımdır, dostumdur, hısımım, akrabamdır’ diyerek iş vermeyeceksin, İşi ehline, en iyi yapacak olana vereceksin. Adaleti gözeteceksin. Adaletsiz yönetim olmaz. Padişahlıksa da adalet olacak, cumhuriyet ise de adalet olacak, demokrasiyse de adalet olacak. Hangisinin olacağına Kur’an karar vermiyor. Kur’an, bir devlet rejimi tavsiye etmiyor. Hz. Muhammed, hayatının belli bir noktasından sonra devlet başkanı olarak sorumluluk üstlendi, ama bu Kur’an’ın İslamiyet’in belli bir devlet rejimi önerdiği anlamına hiçbir şekilde gelmez, gelmemiştir."
Hz. Muhammed’in vefat ederken yerine kimseyi bırakmadığını, onun vefatını takip eden siyasi gelişmelerin, Kur’an’ın bunu insana bıraktığını gösterdiğini söyleyen Baykal, "İslamın toplumsal hedefi, adaletli ve ahlaklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmektir. Dinin egemenlik iddiası yoktur. İslam dini ile Müslümanların meydana getirdikleri fıkıh özdeş değildir."

Haberin Devamı

"İMAN, SORUMLULUK VE KURTULUŞ BİREYSEL"

Kur’an’ın bir hukuk kitabı olmadığını, İslam’a göre iman, sorumluluk ve kurtuluşun bireysel olduğunu belirten Baykal, "Hiç kimse ne Müslüman olması için, ne de Müslümanlığı yaşaması için zorlanabilir. Çünkü dinde zorlama yoktur. Kimin iman etmiş olduğu, ne zaman imanın gerçekleşeceği, o kişinin kendi takdiri ile ortaya çıkacak bir iş değildir, Allah’ın takdirindedir" diye konuştu.

Baykal, sözlerini, "1400 yıl önce, en karanlık günlerde, İslamiyet’in müjdesini Hz. Muhammed’in vermeye başladığı günlerde, büyük bir içtenlikle Hz. Muhammed’in yoluna girdiğini ifade eden o ilk Müslümanların büyük bir belirsizlik ortamında hiçbir örnek yokken sadece Allah’ın peygamberi olduğunu, Kur’an-ı Kerim’in nazil olmaya başladığını ifade ettiği için ona iman ederek, inanarak, geleceğin ne getireceğini, yarının ne olacağını bilmeden çok büyük bir yolculuğa cesaretle çıkan o ilk Müslümanların ruh halini, samimiyetini, içtenliğini ve inancını Allah’ın hiçbirinizden eksik etmemesini diliyorum" şeklinde bitirdi.