Nedim Şener Acılar tecrübeye, tecrübe ilkeye dönüşsün
HABERİ PAYLAŞ

Acılar tecrübeye, tecrübe ilkeye dönüşsün

Son yazımda, bana ve birçok insana kötülük, hukuksuzluk yapan, ailelere acı çektiren Gülen cemaatinin polislerinin gözaltına alınmasına “Oh olsun” diyemediğimi yazmıştım.

Çoğu kişi onların bir zamanlar suçlu-suçsuz birçok insanı attıkları pis nezarethanede, yenmeyecek yemeklerle sabahlamasına bile “İlahi adalet” diyor. Ama nedense düşündükçe mideme ağrılar giren bir haldeyim.

Tarafsız olmak zordur, hele hele böyle olaylarda bir mağdur olarak tarafsız olmaya çalışmak daha da zor.

Ama yazıma gelen tepkilerin tamamı hissettiklerimin toplumda bir karşılığı olduğunu gösterdi. O yüzden bunlardan toplumsal sonuçlar da çıkarmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Bu açıdan bakıldığında mesele tek başına sadece gözaltında olan polislerin de eşi, çocuğu, sevenlerinin olması değildir. Mesele aslında “Oh olsun, göze göz, dişe diş”, “Biraz da onlar çürüsün” beklentisinin Türkiye’yi bir yere götürmeyeceğini düşünmemdir.

Yazım kesinlikle devlet içinde çete oluşturan, cemaatten gelen talimatlarla kanunları kullanarak halkın özgürlüğünü, insan hayatını çalan korku figürü olan bu kişileri kapsamıyor.

Ama “Yaşananlardan bizler ne ders çıkarmalıyız?”dediğimde Mahatma Gandhi’nin sözü karşıma çıkıyor; “Göze göz bütün dünyayı kör eder.”

Sıkıntım biraz da bu. İntikam duygusu bizi çöküşe ve felakete götürecek. Çocuklarımıza kapanmamış hesapları bırakacağız endişesi içindeyim.

Oysa yaşadığımız acıları tecrübeye, tecrübelerimizi ilkeye dönüştürebilmeli, daha özgür ve demokratik bir ülke, güven içinde yaşayan bir toplum olmayı becermeliyiz.

Peki yaşananlardan çıkaracağımız ilkeler neler olmalı?

Hukuk devletinde ‘dokunulmaz’ yoktur

Birincisi, kimse dokunulmaz değildir ve olmamalıdır. Herkes yargının önünde hesap vermeye açık olmalıdır. Bu bedelleri olan bir tavırdır. Ancak uygar bir toplumun gerektirdiği asgari güvenin sağlanması, herkesin kendini hukuki denetime açmasından geçmektedir.

İkincisi, herkese dokunabilmenin dokunma yetkisine sahip kurumlara getirdiği özel bir sorumluluk vardır. Yaşanan bariz yanlışlar yargı kurumunun içinde giderilmedi ve kimsenin yargıya inancı kalmadı.

Haberin Devamı

Üçüncüsü yargının iyi çalışması öncelikle yargı mensuplarının sorumluluğudur. Bu onlarla birlikte tüm toplumun çıkarınadır. Yargı iyi çalışmadığı zaman ortaya çıkacak çürüme ve çatışma hepimizin hayatını karartacaktır. Son örnekte görüldüğü gibi hukuku cemaat çıkarına alet eden polisler de hukuk ve adalet talep ediyor. Kısa süre içinde bunların arasına bir zamanlar hukuku kötüye kullanan yargıç ve savcılar katılacak. O yüzden bu gidişatın bir kültür olarak yerleşmesinden endişe ediyorum. Son gözaltılara sevinemememin altında aslında biraz da bu yatıyor sanırım. Çünkü ben bana hukuksuzluk, adaletsizlik yapanların bile adil yargılanmasını isterim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder