Mehmet Ali Birand Aldığım en güzel haber...
HABERİ PAYLAŞ

Aldığım en güzel haber...

Bir hafta süreyle dünya ile ilgimi kestim. Binlerce kilometre uzakta, koskoca bir denizin ortasında, ne telefon çeker, ne internet bağlantısı, ne televizyon. Sadece dalma, uyuma ve kitap okumayla geçen yedi gün. Son gün Miami’de karaya çıkarken, hafif midem burkulmaya başladı. Kimbilir şimdi ne karanlık haberler alacaktım. Haber merkezini aradım ve Süleyman SARILAR’dan hiç beklemediğim ancak ilk defa bir an önce geri dönme hissimi kamçılayan o haberi aldım. İmralı ile görüşmeler başlamış.

Bir süre önce, Ankara’da bir şeyler hazırlandığının kokusunu almış ve bu köşede de sizlerle paylaşmıştım. Örneğin, T.C. Devleti’nin tüm gücüyle PKK ve BDP’yi geri plana itip Abdullah Öcalan’ı ön plana çıkardığını ve görüşmeleri onun üzerinden yapma hazırlığına girdiğini yazmıştım. Ancak bir yandan da, Başbakan’ın sert tutumu kuşkulandırıyor, adeta 2014 cumhurbaşkanlığı seçimine kadar hiçbir şey yapmak istemediği izlenimi yaygınlaşıyordu. Bu yaklaşımın politik açıdan bir mantığı da vardı.

Haberin Devamı

PKK bölgede son derece olumlu bir ortam bulmuş, şu aşamada çözüm veya uzlaşı gibi konularla ilgilenmiyordu. Tek istediği kamuoyunu rahatsız etmek ve terör baskısını sürdürmekti. Buna karşılık Erdoğan’ın önünde tehlikeli bir başkanlık seçimi vardı. Harekete geçmek için 1.5 yıl daha beklemenin belki zararı olmayacaktı ancak kamuoyundaki terör duyarlılığı hemen her konunun önüne geçer olmuştu. 2014’e kadar beklemenin riskleri de vardı. Anlaşılan Başbakan bu durumu gördü ve bir deneme daha yapmaya karar verdi. Doğrusunu yaptı...

[[HAFTAYA]]

Erdoğan elini iyi oynarsa kaybetmez...

Acaba bu defa sonuç alınacak mı? Bu defa bir uzlaşıya varılabilecek mi, yoksa yine hayal kırıklığına mı uğrayacağız? Bu soruları sormak dahi anlamsız. Zira bu tip görüşmeler yıllarca sürer. Anlaşmazlık çıkar, kesilir, sonra yeniden başlar. Şimdiden fal bakmayalım. Uzun vadeli bir mücadele yaşıyoruz. Kürtlerin haklı istek ve beklentileri, Türklerin de kuşku ve korkuları var.

Bunları bir araya getirip herkesi memnun edebilecek bir formül bulmak çok zor. Yine de, konuşmak, diyaloğu sürdürmek, her gün birkaç insanımızın cenazesini kaldırmaktan daha iyidir. Habur denemesinden yeterince ders alındı. Bu defa farklı bir yaklaşım görülüyor. Daha iyi hazırlanıldığı anlaşılıyor. Elindeki kartları iyi oynadığı taktirde, bu defaki girişimden en az zararlı çıkacak olan kişi Başbakan Erdoğan olacaktır. Her şeyden önce hem içeriden hem de dışarıdan gelen baskılardan kurtulacaktır. Hele çözüm konusundaki niyetini iyi anlatabildiği veya Öcalan ile sağlıklı bir diyalog kurulabildiği taktirde, “Barışı Arayan Adam” olarak nitelenecektir.

Haberin Devamı

Bu sürecin 2014 başkanlık seçimlerinden önce bitmesi beklenemeyeceğine göre, seçimlerde liberal ve bir kısım Kürt oyların da Erdoğan’a akmasını sağlayacaktır. Dikkat edecek olursanız, Öcalan görüşmelerinin başlangıcından bu yana kamuoyundan elle tutulur bir tepki gelmiyor. Nedeni de, insanların artık terörden bıkması. Bütün bu veriler Erdoğan’ın lehine işleyecektir. Varsın işlesin, zira sonunda hepimiz kazanacağız. Eğer bu deneme de başarısızlıkla sonuçlanırsa ne olur? Kan dökülmeye devam eder ancak kimseler kalkıp Erdoğan’ı barış yollarını denediğinden dolayı suçlayamaz.

Haberin Devamı

Bakalım bu defa oyunu kim bozacak?

Şimdi hep beraber “bu yeni süreci kimin dinamitleyeceğini” beklemeye başlayacağız. Oslo görüşmelerinin PKK tarafından bozulduğuna inanılır. Ankara ile Öcalan’ın arkalarından oyun oynadıkları ve Kandil’i satmak üzere hareket ettiklerinden kuşkulanan PKK’nın süreci sabote ettiği kaygısı yaygındır. Daha öncelerinde de Türkiye’nin bazı denemeleri sabote ettiği ve barış sürecini durdurduğu da bilinir. Bu defa da, mutlaka hem içeriden hem dışarıdan müdahaleler gelecektir.

PKK adına veya onun yan kuruluşları ellerinden geleni yapacaklardır. Her kafadan bir ses çıkacak, taraflar birbirlerini ihanetle suçlayacak ve inanılmaz bir karmaşa yaşanacak. Bu ortamda Ankara ile Öcalan- Karayılan ikilisi sağlam durabilir, olmadık talepler yerine gerçekten bir siyasi uzlaşı peşinde koşarlarsa, sonuç dahi alınabilir. Eğer atılan bu adımlar terörü durdurabilir ve görüşme zemininin bozulmasını önlerse, önümüz açık demektir. Aksi halde yine aynı senaryoları yaşarız... Yine cenazeler gelir...

Yine çatışmalar başlar. Şimdilik büyük ümitlere dalmak ve büyük sözler söylemek istemiyorum. Yoğurdu üfleyerek yemeye çalışacağım. Toplumların eline böyle şanslar her dakika geçmez. Önemli olan bundan yararlanmasını bilmektir. İyi niyetli davranmaktır. Türkiye Cumhuriyeti bundan önceki birkaç denemede ne yazık ki sözünde tam anlamıyla durmadı. Vaatlerini yerine getirmedi. PKK da defalarca oyun bozdu. Barış istemediğinin örneklerini verdi. Artık yeter. Bu defa birbirimizi aldatmayı bırakalım ve bu ülkenin önünü kapatan en önemli sorunu “yaşanabilir düzeye” indirelim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder