Sosyal medyada güzellik yarışı

Yıllar evvel gazetede köşe yazarken oğlumla beraber çektirdiğimiz bir resmi koymuştum.

O sayfayı hazırladığım 8 sene boyunca da aynı resmi kullanmıştım. Sonrasında yazılarım bitmesine rağmen insanların aklında o resim kalmıştı ve yıllar boyu çeşitli sebeplerden dolayı tanıştığım insanların kafasında hep o resim vardı ve beni gördüklerinde gözlerine inanamazlardı: “Biz sizi bambaşka hayal etmiştik. Sizi ufak tefek, kilolu biri sanıyorduk. Resimden ne kadar daha iyiymişsiniz!” demişlerdi hep... Ve ben de onlara “İşte bunu duymak için o resmi hiç bir zaman değiştirmedim” derdim.

Doğruydu.

Gerçek hayatta daha iyi göründüğüm cümlelerini duymak, hayatım boyunca beni görmeyecek insanların ben olmayan resmimi görüp beğenmelerinden çok daha önemliydi benim için...

Aslına bakarsanız benim için hala böyle. Ama o zamanlar ne sosyal medya, ne kameralı cep telefonları yoktu. Ya da zamanla yeni yeni başlamıştı. Ben yine meslek icabı fotoşopun varlığını ve mucizelerini bilen bir insandım. Ama uygulamak profesyonellik gerektirirdi.

Ve sosyal medya dönemi başladı, Selfie patladı. Benden daha genç arkadaşlarım sayesinde kendi resmini mükemmelleştirebileceğin, yüzündeki çilleri yok etmekten tutun da burnunu küçültebileceğin, dudaklarını şişirtebileceğin, kaşlarını kaldırabileceğin, yüz hatlarını bile değiştirebileceğin uygulamaların varlığını gördüm. Ve tabii vücutlara da yapılabiliyordu pek çok değişiklik...

Çünkü hele ki artık günümüzde pek çok şey için en önemli olan nokta dış güzellik! O yüzden de insanlar çeşitli sebeplerden dolayı daha iyi görünmek durumunda olduklarına inanıyorlar.

Hatta bazı kişilerin mesleği bile bunu gerektiriyor. Mesela artık bir blogger ya da instagram fenomeniyseniz sadece resimlerle oynamak yeterli olmaz çünkü artık daha fazla insana ulaşacağınız, canlı ortamlarda da bulunabileceğiniz için daha esaslı çözümler gerekebilir. Ama onların kararı bu tabii...

Ben aplikasyonları indirmedim. O kadar görüntüme takık olmak istemedim. İşim de bunu gerektirmiyor. Yine de resimlerde nasıl göründüğüme, yapılan videolarda konuşurken nerelerimin daha çok kırıştığına bakmaya başladım. O da tabii yaşla ve alınması gereken önemleri doğru tespit etmek le alakalıydı.

Evet ben tabii ki yüzüme biraz botoks ve dolgu takviyesi yaptırdım kıvamında. 15 yaşıma dönmeyecek bir şekilde doktorumla birlikte ortak bir yol bulduk. Bu işlemleri yaparken de mesleki deformasyon sanırım ki onunla selfie estetiği muhabbeti ettik.

Dayanamadım sordum Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı olan Doktorum Ali Duman’a, “Bu sosyal medya etkiledi mi senin işleri diye?” (Doktor olduğunu bilhassa belirtmek istedim. Çünkü bu işlemler başkasına yaptırılmaz!)

Kendisinin 2015 yılına ait bir araştırma varmış elinde, ondan bahsetti bana. Estetik cerraha başvuran hastaların yüzde 35’i fotoğraflarda veya videolarda görüntülerinden memnun olmadıklarını şikayet formuna yazmışlar. Eminim ki bu oran daha da artmıştır. Başka bir araştırmada son 5 sene içerisinde doktoruna şikayetlerini sosyal medya hesaplarındaki fotoğrafları ile anlatmaya çalışan hasta oranı yüzde 23. Aynı çalışmada istedikleri sonucu yine sosyal medya hesaplarından çeşitli insanların fotoğrafları yardımıyla örneklemeye çalışan hasta oranı ise yüzde 45. Ülkemizde ise estetik oranları son 10 yolda yüzde 25 artmış. Başta burun estetiği, sonra göz kapakları ve saç ektirme geliyor. Zaten botoks ve dolguyu bu operasyonların arasına koymuyoruz bile. Onlar normal şeyler artık...

Nitekim erkeklerin de artık mendi fiziklerine özen gösterdikleri ve gereken uygulamaları yaptırdıkları da bir gerçek. Bana hiç yanlış ya da kötü gelmiyor bunlar. Zaman içinde zamana yenik düşen bazı noktalara minik müdahalelerle biraz zaman kazanmak hiç de yanlış değil.

Yine Ali Bey’le sohbet ederken hastalarından burun ve gözkapağı dışında kırışıklık, sarkma, leke ve gıdının çok rahatsızlık verdiğini öğrendiğini söylüyor. Telefonu yukarda tutmanın en büyük sebebi de bu zaten. Her şeyi yukarı çekmek, yukardan çekmek. Selfie de bu, estetik de...