Cem Kerpiççiler Spor medyası özeleştiri vermeli!
HABERİ PAYLAŞ

Spor medyası özeleştiri vermeli!

Haberin Devamı

Üzerinden biraz vakit geçtiği için çok konuşulmayan Arda Turan'ın gazeteci Bilal Meşe'ye saldırısından çıkaracağımız çok 'ders' var aslında. Daha önce de yazdığım gibi Arda Turan'ın yaptığı hareketin savunulacak tek bir noktası bile yok. Fakat bu olaydan sonra spor medyası da mutlaka kendini sorgulamalı. Başka bir spor medyası için bu sorgulama elzem. Spor muhabirlerinin çalışma koşulları mesela. Sporcularla kurulan ilişkiler, temas mesafesi ya da. Habere ulaşmak için ne kadar 'yakın'laşmak gerektiği mesela?

Aslında tüm mesele bu. Ötesi yok; temas ve mesafe üzerinden yürüyor hayat. Kime ne kadar 'yakın' ve 'uzak' duracağımızdan mürekkep. Yaptığımız işte bu nedenle bu ayarı da çok iyi yapmalıyız. Acaba Arda Turan'ın saldırısının ardından yaşanan olaya bu zaviyeden bakılmış mıdır?

Hiçbir hikaye aniden yaşanmaz aslında. Nicel birikimler nitel dönüşümlere neden olur. Bu noktada sözü 8 Aralık 2006'da yayınlanan bir Asena Özkan yazısına pas atarak bitirmek istiyorum. Belki bu pastan yola çıkarak birileri 'spor medyası'na da çevirir objektifi:

Bana bak 'Arap'!..

Fazlaca sinirlenmiştim, aslında her tanık oluşumda sinirleniyordum da kendimi frenlemeyi başarıyordum! Ne yalan söyleyeyim unutmuştum.
Fazlaca sinirlenmiştim, aslında her tanık oluşumda sinirleniyordum da kendimi frenlemeyi başarıyordum! Ne yalan söyleyeyim unutmuştum. Ta ki, geçen gece maçtan çıkıp otomobile yürürken mesai ve yol arkadaşım Bener Onar anımsatana kadar. "Abi ne yapmışsın sen?" dedi Bener, hayretler içinde suratıma bakarak. "Ne yapmışım?" dedim. "Abi, bana Romanya'da anlattılar, uçakta çocukları mahvetmişsin" yanıtını verdi. Evet, anımsadım!..

Olayı da, yazmam gerekeni de... Ve işte yazıyorum, üstelik bu yazıyı da, "Seni müdürüne şikâyet edeceğim" dediğimde benimle dalga geçen, adını bilmediğim genç meslektaşıma ithafen yazıyorum. Futbolun dibe vurduğu Rizespor maçının dönüşü. THY'nin tarifeli uçağı, içinde benim de bulunduğum grup uçağa biniyor. Beşiktaş kafilesi ise alanda bekleyen bir başka uçağa yöneliyor. Genç muhabir arkadaşlarımın aralarındaki konuşmada ses tonları giderek abartılı hal almaya başlıyor. Algılanan tek tını ise 'Arap!' Sürekli bağırarak konuşuyorlar, kısa ve kısır her cümlenin başına da mutlaka bir 'Arap' tanımlaması yapıştırıyorlar. Ama esas facia uçağın içinde başlıyor. Kısmen boş olan uçaktaki sahipsiz koltuklara yayılan genç meslektaşlarım iskambil oynamaya başlıyorlar ki, bunu ben de yapardım geçmişte.

Üstüne üstlük benim '3-5-8'deki değişmez ekürilerim, Şenol Fidan ile Halim Okta idi. Derken, uçağın içi giderek yozlaşan, edepsizliğe varan ses tonları ile çınlamaya başlıyor. Bir sonraki aşamada ise iskambil oynayan ve de bu oyunu izleyen genç spor yazarı grubundan küfürler yükselmeye başlıyor. Eee işte orada durun! Hadi ben havada yerin dibine geçtim, uçaktaki diğer yolcuların ve görevlilerin ne günahı var? Ayrıca siz kim oluyorsunuz da, bağırarak çağırarak, küfür ederek uçağı birbirine katıyorsunuz? Sadece uçak mı? Değil elbette... Otel lobilerini de, alanları da, bulunduğunuz her yeri kirletiyorsunuz! Dayanamadım kalktım ayağa ve uyardım hepsini. Bazıları utandı, bazıları kızardı ama aralarında yaptığı rezaletten gurur duyduğunu açıkça ortaya koyan da oldu.

Biliyorum bu ne ilk, ne de son olacak ne var ki, bu kez dozunu kaçırdılar. Sadece Beşiktaş'ı izleyen genç muhabirlerin yaptığı şey de değil bu üstelik, üç takımda da aynı sorunun yaşandığını biliyorum. Yanılgıya düşüp, "Bulundukları her ortamda birbirlerine 'Arap' diyerek seslenenleri, toplum içinde küfürsüz cümle kuramayanları kim adam edecek?" demeyeceğim!

Spor servislerini yönetenleri uyaracağım sadece. Çoğu arkadaşım olan spor servisi yöneticileri; sakın ola ki, tribünde kendini kaybetmiş, ağzından salya akan fanatikler için yanlış terimler kullanmayın zira bizim durumumuz, onlardan daha vahim, rezil oluruz. Haa, lütfen bir de 'edepsizler' başlığını sakın ola ki atmayın, hangi renkten olursa olsun içlerinden birisi dönüp, "Siz önce kendinize bakın" derse, inanın verecek yanıt bulamayız. Ben üzerime düşeni yapıp sizleri uyardım. Size de, servisinizdeki 'genç muhabirleri' karşınıza alıp konuşmak kalıyor. Kulak verirler mi? Bakın orasını ben de bilmiyorum!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder