Temmuz itibariyle kendimizi yazlığa attık. İyi niyetli ben, zannettim ki yazlığa vardığımızda kızları bahçeye atarım, kah yüzerler, kah ağaçlara tırmanırlar ve doya doya eğlenirler.
43 derece İzmir sıcağında yazlığa geleli 2 saat olmuşken kapıda suratları düşmüş iki tip “Anne biz sıkıldık” demezler mi! Nevrim döndü. Derin bir nefes aldım ki o sırada hava 43 derece, beynime oksijen bile gitmiyordu, “Hemen eşyalarınızı toplayın geri dönüyoruz” dedim. Tabii ikisi de afalladı. Oturttum ikisini de karşıma, “Bütün bir yaz, sıkıcı bir apartman dairesinde sıcaktan bunalmayı mı tercih edersiniz, yoksa açık havada eve girmemecesine dışarıda oyun oynayıp istediğiniz zaman havuza, istediğiniz zaman denize girme lüksünü mü?” diye sordum. Cevap elbette yazlıkta olup doya doya oyun oynamaktı ama bu yaz boyu başıma geleceklerin habercisiydi.
Nitekim bir anlaşmaya yaptık; canı sıkılan bunu bana söylemeyecek, kendine yeni bir oyun yaratıp diğerini bu oyuna dahil edecek. Yapacak hiçbir şey yoksa da oturup sıkılanacak çünkü sıkılmak iyidir, sizi üretken olmaya teşvik eder. Annemin yıllarca söylediği “Sıkı can iyidir, tez çıkmaz” lafına çocukken her ne kadar sinir olsam da, muhteşem bilim insanları bunun doğruluğunu ispatlamışlar. Yapılan araştırmada can sıkıntısının iyi bir şey olduğunu, canı sıkılan çocuğun sürekli yeni aktivitelerle oyalanmasındansa, onu üretken olmaya teşvik etmenin daha faydalı olduğunu ortaya koymuşlar. Ben de aynen böyle açıkladım kızlara. Tüketmek yerine üretin, can sıkıntınız hafifler.
17 Temmuz 2017, Pazartesi 16:30
Haberin Devamı