Cumartesi Postası 'Televizyon, yatak odasına aldığınız bir yabancıdır'

'Televizyon, yatak odasına aldığınız bir yabancıdır'

Paylaş
'Televizyon, yatak odasına aldığınız bir yabancıdır'

Prof. Dr. Bengi Semerci toplumu yozlaştırdığı iddia edilen tecavüzlü, ihanetli dizileri yorumladı

RÖPORTAJ: NİLÜFER KAS
n.kas@hotmail.com

Diziler tüm olumsuzlukları normalleştiriyor mu?

İster ihanet olsun, ister başka bir konu, nasıl verildiği, nasıl sunulduğu, nasıl desteklendiği önemli. İhaneti sık gösterir, olumsuzluklarından çok olumlu taraflarını vurgularsanız, insanlar durumu normalize etmeye başlar. Toplumsal yapı böyle değiştirilir.
Şiddet her gün görülürse, bir süre sonra şiddete maruz kaldığınızda tepki vermezsiniz. Problemin daha da büyüğü, ihanet eden kişinin kahraman haline getirilip ihanetin gerekçeleri olabileceğinin söylenmesi. İhanetin sanki çok olumlu bir davranışmış gibi övülmesi daha vahim bir durum.

Senaristler toplumdaki olaylardan yola çıktıklarını söylüyor. O zaman neden toplum tepki gösteriyor?

Toplumun tamamı ekranda gördüğüne tepki vermiyor. İlgisiz kalan kesim de var. İnsanların neden azı programları izlediğine, neden karşı çıktığına bakmak lazım. Reyting oranları o dizinin çok sevildiğini göstermez.
Her zaman onayladığımız şeyleri izlemeyiz. Merak ettiğimiz, yanlış bulduğumuz, garip ve olumsuz bulduğumuzu da izleriz. Olumsuzu izlemek bazen bizi mutlu eder. “Bu kötü, ben iyiyim” demek için izleriz.

Bu diziler, geleneklerimizin bozulma nedeni olabilir mi?

Toplum kültürü süreç içinde değişir. Toplum her değişikliği kabul etmez. Bazen reddeder, kendini kapatır. Önemli olan, toplum kültürünün yozlaşmaya doğru mu, olumlu tarafa doğru mu değiştiğidir.
Eski kültürü olduğu gibi korumak da doğru olmaz. Çünkü o zaman yanlışları düzeltme şansını bulamazsınız. “Diziler sorumlu”

Herkesin ağzında ‘Türk aile yapısı’ kavramı var. Aile yapısının Türk’ü, İngiliz’i, Fransız’ı olur mu?

Aile yapısının özellikleri vardır ama bu, yapıyla ilgili özelliklerdir. Etik ve ahlaki değerler dünyanın her tarafında aynıdır. İki insan evlenirken bazı sözler verirler.
Ahlaklı olmak, sadakatli davranmak, zorluklara elbirliğiyle göğüs germek gibi bütün dünyada geçerli bir vaatle başlar evlilik. “Türk aile yapısı namuslu, diğer aile yapıları namussuz” denemez. Tartıştığımız diziler, Türk aile yapısına değil, genel aile yapısına aykırı özellikler barındırıyor.

Hem eleştiriyor, hem çok izliyoruz. Beğenmeyen izlemesin mi?

Belli oranda bu görüşe katılıyorum. Evet, televizyon bir eğitim kurumu değildir ama toplumsal sorumluluk dediğimiz konu gözardı edilemez. Film yapıyorsanız istediğiniz konuyu işlersiniz, çünkü insanlar para verir, seçerek izler.
Ama söz konusu televizyonsa, yatak odasına aldığınız bir yabancıdan bahsediyoruz. Kumandayı kontrol yetisi var ama tartışılan nokta, kumandayı kontrol yetisi gelişmemiş, geliştirilmemiş, sağlıklı olmayan toplum. Televizyon dışında eğlenceye ayıracak parası, zamanı, kültürel özellikleri olmayan bir toplumda yaşıyorsanız “Televizyonun sorumluluğu yoktur” denemez.

‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisindeki tecavüz sahnesinin reyting rekoru kırması ya da internette çok tıklanması, toplumsal duyarlılıkla çelişiyor mu?

Türkiye’nin büyük bölümü, tecavüz sahnesini, dizinin tamamından ayırıp eğlenceymiş, doğal süreçmiş, zevk alınacak bir durummuş gibi sunulması nedeniyle izledi.
Film anlatıyorsanız, hayatın içinde olan tecavüz, cinayet, hırsızlık, ihanet olur. Önemli olan vurgunun nereye yapıldığı. Vurgulanması gereken, tecavüzün nasıl yapıldığı değil, bunun anlamı, önemi ve sonuçları olmalı. O sahnenin çok izlenmiş olması “İnsanlar tecavüze bayılıyor” yorumunu yapmayı gerektirmez. Çoğunluk, o bölümün neden çok izlendiğini merak etti. “Dizilerden etkilenen hastalarım var”

Hastalarınız arasında dizilerden etkilenen var mı?

Ruhsal patoloji yaşayanlar da etkilenenler de var. Ama sadece dizilerden değil, okuduğu kitaptan ya da izlediği filmden de etkilenebiliyor. Gerçeği tam değerlendirecek durumda olmayanlar bu grupta.
En önemlisi aynı grupta çocukların da olması. Gelişim döneminde verilenler, beyin gelişimini o yönde etkiliyor.

Dizilerde her şeyin sorumlusu olarak, kadın gösteriliyor. Kadın çıbanbaşı mı?

Dizilerde kadınlara atfedilen bir rol var. Dizi konusu anlatılırken “Ablasının kocasıyla kaçan” deniyor. Sanki o erkeğin ahlaki hatası yokmuş gibi. Düzgün davranması gereken kişi kadınmış gibi.
‘Unutulmaz’ adlı dizide aynı adama âşık iki kız kardeş değil, iki kardeşe âşık olan bir adam var. “Tecavüze uğrayan Fatmagül” yerine, “Fatmagül’e tecavüz eden sorumsuz gençler” denebilir. Olaylara nereden baktığınıza bağlı.

Uzmandan dizi eleştirileri
FATMAGÜL’ÜN SUÇU NE

Tecavüzün olumsuzluğunu vurgulamak için ayrıntılı olarak o sahnenin gösterilmesine gerek yok. Hatta bu şekilde tecavüzün ağırlığından uzaklaşılıp onu sıradanlaştırma riski artar. Kadın ne kadar ev hanımı, ne kadar anne ise o denli takdir edilen olarak sunuluyor.
Bu kalıpların dışına çıktığında cezalandırılıyor. Kadın yalnız gezmemeli, kıyafeti dikkat çekmemeli, fazla neşeli görünmemeli. Çünkü o zaman saldırıya davetiye çıkarmıştır. Tecavüz ruhsal ve fiziksel bir travma olduğu için korkunçtur. Temizlenmesi değil, onarılması gerekir.

KÜÇÜK SIRLAR

Ergenlik, kimlik arayışının arttığı, aile dışından farklı özdeşim modellerinin arandığı, kural ve sınırların zorlandığı, riskli davranışların kolay denendiği bir dönemdir. Buluğ çağındakiler özdeşleştikleri kahramanların davranış kalıplarını çok çabuk sahiplenirler.

UNUTULMAZ

Aldatma konusu o kadar gündeme geldi ki sanki aldatma gündelik ve kabullenilir, hatta neredeyse şart oldu. Aldatma doğru, normal, geçerli bir kavram değildir.
Toplumsal yolu, bu kavramı günlük yaşamda olağan bir şey, hatta neredeyse başarı haline getirmemek. Bireysel yolu da bu olgunun sebebini çözmek.

ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ

İnsanın dünyaya geldiği, bakılıp beslenmesi, sevilmesi gereken en önemli kurum ailedir. Oysa aile, şiddetin yaratıldığı, beslendiği ve uygulandığı en temel kaynaktır da. Toplumsal şiddet tartışılırken aile içi şiddet saklanır.
Ailenin kutsal ve dokunulmaz olduğu düşünülür. Oysa aile sanıldığı kadar kutsal değil. Aile içi şiddetin etkileri, aile ile sınırlı kalmaz, toplumu etkiler. Çocuklarımız, aynamızdır. Ne verirsek onu yansıtırlar. Onlara kaldırdığımız her el, aslında kendimize attığımız tokattır.

3

Haberin Devamı