Cumartesi Postası 'Tolgahan adam gibi adam'

'Tolgahan adam gibi adam'

Paylaş
'Tolgahan adam gibi adam'

Gözü yükseklerde değil, gelecekte... Serenay Sarıkaya henüz 19 yaşında ama “Akıl yaşta değil, baştadır” atasözünün hakkını veriyor

Çocukluk

Resimlerime bakıyorum da en tatlı çocuk, benim. Öyle bir çocuğum olsa çıldırırım; altın sarısı saçlar, mavi gözler, hüzünlü bakışlar... Hâlâ da vardır bakışlarımda öyle acınası bir durum. Ama çok mutlu bir çocuktum. Çok da çabuk olgunlaştım. Anne-babamın ayrılması, annemin çalışması ve başımın çaresine bakmamın bunda katkısı vardır.

Lise

Bir yandan okula gidiyor, bir yandan ‘Limon Ağacı’nda oynuyordum. Okulda, dışarıdaki o havalı Serenay’dan eser yoktu. Üstünde bir eşofman, darmadağınık saçlarla oradan oraya koşturan, teneffüslerde uyuklayan, derslerde deli gibi not alıp arayı kapatmaya çalışan bir kızdım ben.

Annem

Beraber yaşıyoruz, birlikte taşındık Antalya’dan İstanbul’a. Yalnız yaşayamam ben, annem herşeyimdir çünkü. Onsuz adım atamam, kendimi güvende hissedemem. O bir-iki haftalığına bir yere gittiğinde bile sadece evden işe işten eve gidip gelen, uyuyup uyanan, hayatı bundan ibaret biri oluyorum.

Oyunculuk

İçimde, ucunu bucağını tahmin edemeyeceğim bir güç olduğuna inanıyordum hep. Okulda başarılıydım, notlarım iyiydi ama tatmin etmiyordu. Hep bir şeyler eksik gibiydi. Voleybola yöneldim, uzun yıllar oynadım, takım kaptanı oldum. Bu da kesmedi. Yedi yıl önce salsaya başladım. Birkaç sene içinde hocalarımın seviyesine çıktım. Gerisi malum, oyunculuk fırsatları çıktı, İstanbul’a taşındım. Galiba çok yorulmak, iş sahibi olmak, uykusuz kalmak, soğukta rolümü beklemek beni çok mutlu ediyor. Her zaman oyuncu olmak istedim ama “Bu işi gerçekten yapmalıyım” demem ‘Adanalı’ dizisiyle oldu. Orada bambaşka bir Serenay gördüm. En ucumu. Serenay’ın temeli nedir, onu anladım.

Aşk

Nejla Ateş’in ‘Ateş Dansı’ adlı kitabı en çok etkilendiğim eserdir. Çok aşk, meşk düşkünü bir insan değilim. Aşk romanı da okumam. Ama Nejla’nın yurt dışında kalsa ünlü bir dansöz olacakken aşkı için buraya gelip sıradan bir dansöz muamelesi görmesinin hikâyesi etkiledi beni. Kızarak okuduğum halde. Çünkü duyguların sömürülmesinden hoşlanmıyorum. Aylarca onu düşündü, kendinden geçti, onun için her şeyi bıraktı, gibi şeyler bana yapay geliyor. Bir insan nasıl başka biri için kendi hayatından vazgeçebilir ki? Ne olursa olsun, kendini bu kadar sıfırlamamalı insan. Güçlü olmak, başını dik tutabilmek, evine gelince için için yanabilmek demek.

İlişki

Çok duygusal ve romantiğim. Sevgi ve ilgi delisiyim. Erkekten istediğim şeyler öyle bıçak sırtı ki. Çok ilgili olacak ama aslında ilgilenmeyecek de. Beni koruyup kollayacak ama bana hükmetmeyecek. Sahip çıkacak ama onun küçüğüymüşüm gibi bir ilişki de olmayacak, eşit olacağız. Bu yüzden “Şöyle erkeklerden hoşlanırım” demiyorum artık. Gerçekçi olmam gerek, bütün isteklerimi karşılayabilecek bir erkek yok dünya üzerinde.

Tolgahan

Tolgahan’ın (Sayışman) çok doğru biri olduğunu düşünüyorum. Az rastlanır bir biçimde efendi, aklı başında, dürüst. Adam gibi adam. Bunu önce cebine koyuyorsun, sonra başka şeylere bakıyorsun. Önemsiyoruz birbirimizi, güzel sohbetler edebiliyoruz. Sette de dışarıda da görüşüyor olmamıza rağmen birbirimizden sıkılmıyoruz. Çok seviyorsun, değer verip değer görüyorsun, onun incinmesini istemiyorsun. E, ne kaldı eksik?

Seksapel

Bir kadın aksesuara gerek duymadan, sadece bakışlarıyla bile seksi olabilir. Ben ise bir tek ‘Lale Devri’nde Yeşim’i oynarken seksiyimdir. Günlük hayatımda seksi olduğumu hiç sanmıyorum. Çok afacan bir kızım. En sık aldığım iltifat “Çok seksisin” değildir. Her zaman “Çok şirinsin, ne şekersin” gibi şeyler duyarım. Ara sıra siyah deri taytlar, uzun tişörtler, deri ceketler giyerim, biraz vamp bir şey olurum, hepsi bu.

Ego

Zedeleyici bir şey ve bizim sektörümüzde maalesef çok yüksek. İşin içine aklının alamayacağı paralar girdiğinde, yediğini önünde yemediğini arkanda bulduğunda insan bir tuhaf oluyor. Çok şükür ki bunları bir anda bulmadım. Hâlâ da öyle aman aman bir param yok. Umut ediyorum ki, daha çok kazandığım, daha büyük işler yaptığım zamanda da egom baskın gelmez.

Arkadaş

İki çocukluk arkadaşım hariç, kadın dostum yok. En yakın dostum, erkek. Bazen yeni insanlarla tanışıyorum, gece çıkıyoruz, güzel sohbet ediyoruz. “Tamam” diyorum, “bu sefer oldu, benim de bir kız arkadaşım olabilecek”... Ama sonra aramıyorlar beni. Ben arıyorum ama bir sebepten güzel geri dönüşler alamıyorum. Özellikle de ünlü olduktan sonra hep kullanıldığımı hissettim.

(15.01.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)

2

Haberin Devamı