Cumartesi Postası Tüm İstanbul aşıkları okumalı

Tüm İstanbul aşıkları okumalı

Paylaş
Tüm İstanbul aşıkları okumalı

3 Hürel Grubu’nun solistlerinden sanatçı ve yazar Haldun Hürel’in ‘Bir İstanbul Kültürü Kitabı’ serisinin sekizincisi ‘Tuhaf ve Kısa Öykülerde İstanbul’ çıktı. Kitabı okurken şehrin yakın ve uzak tarihine, kültürel zenginliğine tanıklık ediyor, efsanelerle gerçeğin ince sınırında geziniyorsunuz

Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr

Haberin Devamı

“İstanbul geçmişinde ne kadar güzel, naif ve saftı. Sessiz ve kibardı. Saygılıydı, kanaatkardı...” Ön sözde eski İstanbul’u anlatırken böyle diyor yazar Haldun Hürel. Biraz hüzünleniyor, sonra derin bir oh çekip eski İstanbul sokaklarına dalıyorsunuz. Kaybolmak serbest, hatta mümkünse şart! Çünkü macerelarla dolu... Çünkü o efsanelerin içinde kaybolmadan ruhunu tam olarak anlamanız mümkün değil. İstanbul sadece bir şehir değil, hepimizin derin ilişkiler kurduğu bir karakter. Ve onunla kurduğunuz ilişkide heyecanınızı yitirmenize imkan yok, çünkü ne kadar içli dışlı olursak olalım hep bir yabancı aslında. Her defasında “Bu yüzünü hiç bilmiyordum” dedirtiyor insana!

KİTAPTAN KISA KISA...

KADINLAR VE KADILAR 1808’de bazı zina davalarında haksız yere suçlanan kadınlar, kadıya karşı bir araya gelerek İstanbul Konağı’nı basıyor. “Sen içeride tıkınırken biz açlıktan kıvranıyoruz... Açız aç!” diye bağırıyorlar. Şöyle diyor yazar durumu özetlerken, “Görüldüğü üzere tıpkı günümüzde olduğu gibi, kadınlar haklarını aramak konusunda erkeklerden hep daha cesur.”

Haberin Devamı

BABA KIZ GEZEMEZ

Zaman tünelinde Beyoğlu’na ışınlanıyoruz. “Baba kız gezemez” diye başlayan bölümde Osmanlı’nın son dönemlerindeki günlük yaşam kültürüne çok yakından bakma fırsatı buluyorsunuz. Misal o dönemde İstanbul’un vapurlarında kadınlar ve erkeklerin ayrı bölümlerde yolculuk ettiğini, özellikle sultanın yakın oturduğu Yıldız civarında baba ve kızı dahi yan yana gezerken göremeyeceğinizi öğreniyorsunuz. Ama aynı zaman dilimi içinde ‘daha Batılı’ olarak nam salmış Beyoğlu caddelerinde kızlar babaları ile birlikte rahatlıkla dolaşabiliyordu.

GALATA SINIRI

20. yüzyılın başlarındaki Balkan Harbi’nden sonra Beyoğlu, eskiye oranla daha da toparlanıp neşeli ve özgür bir hale büründü. Kadınlar geç saatlere dek korkmadan caddede yürüyebilir hale geldi. “Çünkü” diyor Haldun Hürel, “Haddini bilmeyenler o dönem Galata’dan daha yukarı çıkamazdı.”

TİYATROYU BOŞVER OTOPARK LAZIM

Tepebaşı’ndaki set üzerinde büyük şöhrete sahip eğlence mekanlarından biri vardı: Dram Tiyatrosu. 20. yüzyılda sergilediği oyunlar, Avrupalı benzerlerini aratmayacak seviyedeydi. Eğlence, kültür dünyamızın unutulmaz simgelerinden biriydi. Tarihi değeri çok yüksek olan Tepebaşı Dram Tiyatrosu 1970’te yandı. Şimdi yerinde bir otopark var maalesef.

Haberin Devamı

NAMUS VE SIKINTI

Bilindiği üzere Sultan Abdülhamid’in muhteşem sarayı Yıldız, halen ziyarete açık bir tarih müzesi. Neredeyse tüm iktidarı bu sarayın dört duvarı arasında geçen Sultan Abdülhamid, yaşamını renklendiren bütün hobilerini sarayında toplamış. Elbette bir tiyatrosever olarak tiyatrosunu da kurmuş. Sultan tahttan indirildikten sonra sarayın meşhur tiyatrosunda yalnız kadınlara mahsus olmak üzere ilk tiyatro gösterisi 15 Şubat 1910’da yapılmış. Temsilin adı: Namus ve Sıkıntı.