Yazgülü Aldoğan Türk sinemasına hayırlı olsun!
HABERİ PAYLAŞ

Türk sinemasına hayırlı olsun!

Önce şöyle bir soru sorayım: Projelerin hangisinin kabul edilip hangisinin edilmediği konusunda bu kadar söylenti olan bir işin başına getirilseniz, denetlemek ve karar vermekle görevlendirilseniz, içinde kendinizin de olduğu bir proje yaptırır mısınız? (Ben yaptırmam) Bitmedi, kendiniz de o filmin içinde neredeyse 20 dakika boyunca görüntünüz ve sesinizle yer alır mısınız?

[[HAFTAYA]]

(Ben asla almam!) İstanbul 2010 AKB Ajansı Sinema Bölümü Direktörü Yusuf Kaplan, bunda bir sakınca görmemiş ki yapmış! Kaplan, projelerin hepsinin bitip gösterime gireceği Aralık ayı için “Bir sinema şöleni yaşayacağız” diyor ve bunun nedenini şöyle anlatıyor: “İmkân verildiğinde, medeniyetimizin düşünce, sanat, estetik ve hayat kaynakları sahici, samimi ve yaratıcı bir şekilde sinemaya aktarıldığında, bizim dünyaya nasıl esaslı, gönendirici ve özgün bir film dili armağan edebileceğimizin ipuçlarını gösterebilecek filmlere imza atmamızın hiç de zor olmadığını göstermiş olacağız.” O imkanı da Ajans vermiş oluyor demek ki. Baştan açıklayayım ki ben sadece Yusuf Kaplan’ın kendisinin de ekranda en az 20 dakika boyunca “ııııııı, ıııııı, ıııııı” diye tutularak konuştuğu, konuşurken olmayan üç dişinin boşluğuna aklımın takılıp kaldığı “Saatler İstanbul’u Gösterdiğinde” filmini izledim. Bu filmin de tümünü izleyemedim. Çünkü: Film meğer iki saat on dakika imiş! Bir buçuk saati bittiğinde “ya şimdi çıkarım, ya da buradan cesedim çıkar, ben ben olalı böyle zulüm yaşamadım” diye kendimi dışarı zor attım! Söz veriyorum, günahlarımın kefareti olarak tam iki festival filmini üst üste izleyeceğim, Semih Kaplanoğlu filan, ne varsa getirin.

Haberin Devamı

Film ne anlatıyor?

Aptal değilim, cahil değilim, ama ben bile sıkıntıdan patladığım o bir buçuk saat boyunca ne anlatıldığını anlamadıysam, bu filmi kime yaptınız diye sorma hakkım var mı acaba? 9 Avrupa şehriyle İstanbul’un karşılıklı ilişkileri, alışverişleri ve rüyaları anlatılıyormuş! İstanbul çekimleri, ardından 9 Avrupa şehrinin köprüleri filan, turistik görüntüleri, önünde Yusuf Kaplan bir şeyler anlatıyor, ııı, ıııı diye! Zaten ne hikmetse ajansın yaptırdığı öbür filmlerde de hep başka ülkeler ve şehirler var. Soruyorum: sinema görüntü üzerine konuşma sanatı mıdır? Acaba Yusuf Kaplan sinema bölümünün başında olmasaydı bu projeye çekim izni verilir miydi? Bir yönetmen arkadaşım “İstanbul’un Bayramları” konulu, bütün dinlerin ve etnik toplulukların bayramlarını konu alan, pek hoş bir film önermişti, yapılmış, çekilmiş, sürprizi yok, kabul etmediler. “İlla biz yaptıracağız” dediler, bunları yaptırmak için mi? İlle de bizimkiler mantığı niye her yerde bu kadar geçerli? İzlemedim belki onlar şaheserdir de, bu filmi Başkan Avdagiç’in izlediğini biliyorum, “Hayır, eleştirilerinize katılmıyorum, ben bayıldım, pek güzel olmuş” diyorsa özür dileyeceğim! Herkesi yanlış tanımışım diye.

Haberin Devamı

Gazetecilik durumları

Yandaş gazetelerin vazgeçemediği haberler var: Prof. Haberal’ın hastalığı dolayısıyla rapor alıp Silivri Cezaevi’ne gönderilememesi mesela. Müthiş bir fikri takiple hemen her gün bu haber birinci sayfalarında. Sanırsınız, hoca ameliyat yaparken içlerinden birinin yakınını masada bıraktı, sanki şahsi kin, öylesine bir takip. Yani Münevver’in başını kesen genci cezaevine konsun diye bu kadar takip etmemişlerdir! Yine vazgeçemedikleri haberler içinde generallerin terfi edip etmemesi, askeri mahkeme kararları, Ergenekon Davası yer alıyor. Askeri Mahkeme’nin Balyoz Davası sanığı generaller hakkında aldığı ilk kararı alkışlayan yandaş medyanın şimdi generallerin terfi ettirilmesi gerektiği kararı üzerine alacağı tavrı gülerek bekliyorum, hapurup köpürecekler! Muhalif medyaya ise baskı sürüyor. Ve maalesef, yukarısı böyle yapınca aşağıya da örnek oluyor. Geçenlerde su içmeye inmiş bir boz ayıyı nehir kenarında taşlayarak öldürenler mahkemeye verilip cezaya çarptırılmıştı. Ne yaptılar biliyor musunuz? Haberi yapıp ceza almalarına neden olan muhabiri haşat ettiler! Küçük yerde görev yapmanın zorluğu. Muhabir, canını kurtarmak için kendisiyle ilgili haber yapılmamasını rica etti. Şehir ve kişi ismi veremememin nedeni bu! Yandaş olup Silivri’ye gönderileceklerle uğraşsaydı, kılına zarar gelmezdi oysa!

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder