Giriş
Cumhuriyet tarihimizin en sinsi ve en korkunç tehlikelerinden biri olan darbe kalkışması bize çok şey öğretti. Ortak acı ve sevinçlerde bir araya gelmeye hasret kalan milyonlar artık meydanlarda kenetleniyor. Sokağa çıkmayanların da aklı ve ruhu orada, biliyorum.
Medyada büyük bir uzlaşma havası var. Farklı kökenlerden geliyoruz, ülkemizin geleceğine dair başka görüşlerimiz olsa da ortak değerimiz Türkiye.
Gidecek başka ülkemiz yok. İstikrar, barış ve huzurla hepimiz kazanacağız. Kaosa sürüklenirsek kaybedeceğiz.
Oluşan müthiş dayanışmada en büyük pay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın.
Tırmanmış tansiyonu düşürdü, davaları geri çekti, liderleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne davet etti. Verdiği mesajlar, attığı adımlarla birlik ve beraberlik havasına önderlik ediyor.
Başbakan güven veriyor
Daha önce defalarca yazdım: Başbakan Binali Yıldırım o göreve geldiği günden beri dört dörtlük performans ortaya koyuyor.
O kadar ki kendisinin “teknokrat bir başbakan” olacağını düşünenleri yanılttı.
Binali Yıldırım kırk yıllık sorumlu bir devlet adamı profiliyle Türkiye’nin her sorununa çözüm üretebilecek bir insan olarak güven veriyor. Avrupa ve Amerika’da mitingler tarihe karışalı çok zaman oldu.
Sadece seçim zamanlarında belli yerlerde toplanıyorlar ve doğrusu pek de coşkulu görünmüyorlar. Türkiye farklı bir ülke.
Dinamik, genç, yüksek enerjili...
Erdoğan’ın çağrısıyla meydanları dolduran ve demokrasiye sahip çıkanlar arasında her kesimden insan vardı. İşte bu yüzden “Bu çağda miting mi olur?” eleştirilerine katılmıyorum. Türk demokrasisinin coşkusu dünyada dikkatle izlendi.
Kabul edelim ki, iki muhalefet partisinin tavrı da şu ana kadar son derece yapıcı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli oluşan uzlaşma havasına değerli katkı sağlıyor.
Onların bu tutumu o kadar önemli ki, bizzat meydanlarda olmaları Batı’dan gelen “Sadece AK Partililer meydanda” yorumlarının geçersiz olmasını sağladı.
Şimdi siyasetçilere daha fazla iş düşüyor.
Türkiye adalet, hukuk ve demokrasi ilkelerinden taviz vermeden yoluna devam etmeli.
TBMM’nin bu dönemde daha etkin şekilde devreye girmesinin, Türkiye’yi “demokrasi yolundan saptı” diyerek dışlamak isteyenlere en iyi cevap olacağını düşünüyorum.
