Şirin Sever 'Türkiye'yi anlama kılavuzu'na bak ve kaç!
HABERİ PAYLAŞ

'Türkiye'yi anlama kılavuzu'na bak ve kaç!

Haberin Devamı

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın hazırladığı ‘Türkiye’yi Anlama Kılavuzu’na bakmışsınızdır mutlaka...

Hani şu toplumun yüzde 49’u hiç sinemaya gitmemiş, yüzde 39’u hiç kitap okumamış, yüzde 66’sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmamış, yüzde 47’si dergi okumamış diyen kılavuz…

Peki orada ne gördünüz? Ben şunu gördüm, durumumuz gerçekten vahim!

SADECE TV İZLEYENLER!

Çünkü bu araştırmaya göre Türkiye’de yüzde 85’lik bir kesimin en sık yaptığı etkinlik televizyon izlemek. ‘İnsanlar neden bu kadar zıvanadan çıkıyor?’ sorusunun cevabı da tam burada bence. Kendin için hiçbir şey yapmayarak çıldırıyorsun!

Siyasetin günlük hayatımızın her yerine sızdığı, en ufak olayda hain, öteki beriki diye ikiye bölündüğümüz, itilip kakıldığımız, türlü türlü tehditlerle sınandığımız şu günlerde televizyondan da, ruhsuz ortamlardan da kaçmamız gerekmiyor mu?

DELİRMEMEK İÇİN

Kendi adıma söyleyeyim, sık sık kaçıyorum...

Kendimi ve ruhumu korumak için, kötülerle olmamak için, iyi hissetmek zıvanadan çıkmamak için kaçıyorum. Sinemaya kaçıyorum, kitapların arasına kaçıyorum, kültür sanat etkinliklerine kaçıyorum. En çok da başka ülkelere kaçıyorum. Yine kaçtım. Bu kez Meksika’ya! Aşağıda size orayı anlatacağım. Ama önce bir tavsiye: Siz de yapın. Delirmemek için sürekli kaçın. Kitaba kaçın, şiire kaçın, sanata kaçın, başka şehirlere kaçın. Kendiniz için gereken neyse onu yapın.

KAHVENİN 40 YILLIK HATIRI BOŞUNA DEĞİL!

Üstteki yazıda da dediğim gibi geçtiğimiz haftayı Meksika’da geçirdim...

Amerika başkanı Donald Trump’ın Meksika sınırına duvar öreceğini açıklaması yüzünden hareketli günler geçiriyor bu ülke. Fakat taşkınlık yok, delirme yok; protestosunu yapan dağılıyor, günlük hayatına devam ediyor. Ben ise meyve sebzenin bile acı sosla yendiği, etlerin çikolata sosuna bandırıldığı, tekila, margarita ve taco’nun memleketinde; kahvenin nasıl kahve haline getirildiğinin peşine düştüm.

Bu yolculuğa da saf, çözünebilir kahvenin mucidi Nescafe ile dahil oldum. Şu kadarını söylemem lazım, artık elimizden hiç düşmeyen kahvenin çekirdekten fincana kadarki yolculuğu çok zor, şaşırtıcı ve ilginçmiş meğer. Boşuna kahvenin 40 yıllık hatırından söz edilmiyor yani!

KAHVE KİRAZI MI?

Bir kere kahvenin kırmızı, ‘kahve kirazı’ denilen bir meyvesi olduğunu öğrendim ve bu meyveyi dalında ilk kez gördüm. Yenilebilen bu meyvenin içinden bildiğimiz kahve çekirdeklerinin beyazı çıkıyor. İşte o kahve çekirdekleri yıkanıyor, kurutuluyor, ayıklanıyor, kavuruluyor ve fincana atılmaya hazır hale geliyor.

Meksika’da dolu dolu üç günü Nescafe’nin kahve aldığı üreticilerin tarlalarında, kahve seralarında ve fabrikalarında geçirdim. Gerçekten çok emek gerektiren, müthiş bir serüvendi. Hatta kahve fideleri bile diktim. Anlayacağınız Meksika’da dikili bir kahve ağacım var artık!

PEKİ HAZIR KAHVE ZARARLI MI?

Hazır kahvenin hikayesi şöyle başlıyor…

■ Saf, çözünebilir kahvenin mucidi olan Nescafe, 1929 büyük bunalımı döneminde, depolarda biriken kahve stoklarını Brezilya hükümetinin isteğiyle ekonomiye kazandırmak üzere harekete geçiyor…

■ 8 yıl süren araştırmalar sonucunda, yani 1938 yılında çözünebilir kahveyi piyasaya sürüyor. Bu yeni marka iki ay sonra Birleşik Krallık’ta, 1939’da ise Amerika Birleşik Devletleri’nde satılmaya başlıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında askerlerin zinde kalması için erzak olarak veriliyor, hemen ardından da 30 ülkeye yayılıyor.

■ Şu andaki rakamlara bakarsak... Nescafe şu anda yıllık 10 milyar doların üzerinde satış ve her gün 475 milyon fincan kahve satıyor. (Saniyede 5500 fincan!!) Mesela 2016’da yaklaşık 1.5 milyar fincan Nescafe içilmiş. Müthiş!

■ Peki hazır kahve yani granül kahve zararlı mı, değil mi? Nescafe’nin üslerine girmişken, üst düzey yöneticiler ve üretim aşamasında çalışanlarla buluşmuşken, bu konu sorulmaz mı?

Hazır kahvenin hikayesi şu: Kavrulan kahve çekirdeğinin telvesi alınıyor, sadece su ve su buharı kullanılarak buharlaştırılıyor, çekiliyor ve dondurulup granül haline getiriliyor. Ve sonunda sıcak su ile çözünebiliyor ve içiliyor. Yani yüzde 100 kahve, içinde de kimyasal yok.

KAHVENİN GELECEĞİNE KORUMA PLANI

Nescafe, kahveyi doğrudan Meksika, Brezilya, Kolombiya, Fildişi Sahili, Çin, Vietnam, Tayland, Endonezya gibi ülkelerdeki çiftçilerden temin ediyor. Kahveyi üretirken de doğal, sorumlu ve sürdürülebilir tarım yapmayı ihmal etmiyor. Yani kahvenin geleceğini korumak için çalışıyor.

Bunun için de kahve üreticileri, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapıyor. İşte biz de bir grup gazeteci ve blogger olarak Meksika’nın liman ve ticaret şehri VeraCruz’daki bu tarlaları gezip, kahvenin fincana konulana kadarki sürecini adım adım takip ettik.

Bu arada… Marka 2020 yılına kadar kahve projeleri için 500 milyon dolar yeni yatırım yapmayı taahhüd etmiş durumda...

Bunun için 220 milyon adet verimli ve hastalıklara karşı dirençli fide, 2020 yılına kadar çiftçilere ücretsiz dağıtılacak. Gelecek 5 yıl içinde doğrudan çiftçilerden ve onların üreticilerinden alınan kahve miktarı da iki katına çıkarılacak. İşte geleceğe yatırım bu.

MAKARA

Bi’şey sorucam… Depresyondayken gülersek, depresyon bozulur mu?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder