Gündem '15 Temmuz Türkiye'nin birlikteliği için milattır'

'15 Temmuz Türkiye'nin birlikteliği için milattır'

Paylaş
'15 Temmuz Türkiye'nin birlikteliği için milattır'

Murat Hazinedar “Türkiye'de ilk kez bir darbe girişimi, her siyasetten, toplumun her kesiminden insanların birlikteliğiyle bertaraf edildi. 15 Temmuz farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşayabilmemizin önünü açacak bir milattır” diyor

RÖPORTAJ: MEHMET COŞKUNDENİZ

Haberin Devamı

mehmet.coskundeniz@posta.com.tr

twitter.com/askdoktoru

Instagram:askdoktoruu

Siz Türkiye’de bir darbe olabileceğine ihtimal veriyor muydunuz?

Bu benim ilk darbe tecrübem değil. Fatsalıyım. Fatsa, 12 Eylül darbesinin nedenlerinden ve simgelerinden biriydi. Çocuktum ama bilinci açık bir çocuktum. Dolayısıyla o süreci çok yakından izledim.

Belki de bugün siyasete olan ilgimin, siyaset bilincimin kaynağı da odur. Darbelerin getirdiklerini ve götürdüklerini, acıları, zorlukları yaşadım. Demokrasi kültürünün gelişimine darbelerin verdiği zararı bizzat gördüm. Sivil demokratik düzene askeri müdahale, ister bir terör örgütünden gelsin, ister askerin durumdan vazife çıkararak yaptığı eylem olsun, fevkalade kötü sonuçları beraberinde getiriyor.

Haberin Devamı

Açıkçası ben Türkiye’de yeni bir darbenin ihtimal dahilinde olmadığını düşünenlerdendim. Bu konuda ciddi yanıldım. Ben yine hâlâ eğer bu işte FETÖ/PDY olmasa askerimizin darbe noktasına geleceğine inanmıyorum.

ANLATMAKTA ZORLANDIM

Darbe girişimi gecesi yurt dışındaydınız. Olayı duyunca ilk tepkiniz ne oldu ve ilk teması kimle kurdunuz?

Biz o gün Londra’nın en önemli ilçe belediyelerinden biri Southwark ile kardeş belediye protokülünü imzaladık. Akşam da yine Londra’nın birkaç belediye başkanı ile yemekteydik. O esnada haber aldım. Aslında biz herkesten önce öğrendik.

Çünkü askerin kapattığı Boğaz Köprüsü Beşiktaş sınırları içinde. İstanbul Merkez Komutanlığı, Jandarma Bölge Komutanlığı yine Beşiktaş’ta. Hareket başlar başlamaz arkadaşlarımıza bilgi gelmiş. Bana da anında bildirdiler.

Ama ben darbe söylentisine itibar etmedim. Ama işin ciddiyeti birkaç dakika sonra arkadaşlarım tarafından bana iletildi. Bulunduğumuz yerde hemen televizyonu açtık.

Benim için çok zor anlardı. Çünkü televizyonlarda gösterilen yer Beşiktaş’tı. Bana hemen “Burası neresi ve neler oluyor?” diye sordular. Yutkundum, önce söyleyemedim. Sonra anlatmak zorunda kaldım. Ama her şeye rağmen darbenin başarılı olacağına hiç inanmadım. Tek problem, Türkiye o görüntüleri hak etmedi.

Haberin Devamı

İş ciddileştikten sonra belediyeyi arayıp talimat verdiniz mi? Ne dediniz?

Beni Londra’dayken en çok mutlu eden şey genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrıydı. Çünkü ben elimde telefon bu konuda talimatları ve düşüncelerimi paylaşmak üzereyken genel başkanımız devreye girdi, darbeye karşı olduğunu açıkça söyledi. Biz de anında devreye girdik. Belediye personelimiz sokağa çıktı. Kamyonlarımızı askeri merkezlerin önüne gönderdik.

İlk defa bir darbe girişimi cumhurbaşkanından başbakanına, ana muhalefetten diğer muhalefet partilerine, devlet kurumlarından vatandaşa kadar içten bir karşı koyuşla bertaraf edildi. Meclis bombalanırken, her partiden milletvekilleri el birliğiyle hareket edip karşı koydular. Emniyet teşkilatımızın duruşu çok önemliydi. Ordunun ve Mehmetçik’in karşı koyuşu da önemliydi.

Mehmetçik önce emir komuta zinciri içinde sanıyordu. Ama bağrından çıktığı milletin kendisine karşı koyduğunu görünce teslim oldu. Dolayısıyla bu darbe farklı mesajlar içeriyor. Ben de ertesi gün Londra’dan İstanbul’a döndüm ve özgürlükçü sosyal demokrasinin kalbinden, Beşiktaş’tan vermemiz gereken mesajları verdik.

Haberin Devamı

TESLİM ETMEZDİM

Londra’da değil İstanbul’da olsaydınız sokağa çıkar mıydınız?

Meseleyi anladıktan sonra sokağa çıkardım. Ben çok arzu ederdim köprüde olmayı.

Burada olsaydınız ve darbeciler belediyeyi teslim almaya gelseydi ne yapardınız?

Elbette karşı koyardım. Bizim varlığımızın kaynağı milli irade. Darbelere karşı olmamız işin doğasında olmalı. Bu darbe girişimi daha büyük bir felaketti. Çünkü işin içinde devletin içinde yapılanmış FETÖ adı verilen bir terör örgütü vardı.

Acaba darbe girişimi başarılı olsaydı şu anda hangimiz, hangi konumda olacak, hangi kelimeleri söylüyor olacaktık? Bakın Atatürk bir askerdi. Milli Mücadele kahramanıydı. Hayatı pahasına olmazı olur haline getirdi ve bir milleti arkasına alarak dünyadaki emperyalist büyümeye karşı koydu.

Bir büyük devleti yeniden inşa etti. Atatürk isteseydi 1920’lerin, 30’ların şartlarında, faşizmin tüm dünyada dorukta olduğu dönemde diktatör olabilirdi. Ama o demokrasiye yönelik adımlar attırdı. Demokrasi kültürünün sıfır olduğu, okuma yazma oranının yüzde 10’un altında olduğu dönemde, devrimler yaptı. Bu devrimler bir nesil yetiştirmeden, demokratik adımlar attı.

Haberin Devamı

Bu, 20. yüzyılda eşi benzeri olmayan bir tutum. Bizim milli manevi değerlerimizle medeni dünyayı buluşturdu. Çözüm askerde değil. Askerin yeri kışla. Sivillerin çözmesi gerekiyor. Bu nedenle bir Fatsalı olarak, o acıları yaşamış biri olarak bütün hücrelerimle darbeye karşı durmam gerektiğİne inanıyorum.

OHAL GEREKLİ

Olağanüstü Hal için ne diyorsunuz?

Ben Türkiye’de olağanüstü hal olduğuna inanıyorum. Türkiye’de bir darbe girişimi olmuş, devletin iddialarına ve delillerine göre de FETÖ/PDY örgütü var bu işin içinde. Bu örgütün yaptığı kalkışmanın olağanüstü sonuçları olma ihtimali var. Devlette bu örgütün korkunç yapılanması var. Üstelik bunu siyasi iktidar bizden daha iyi biliyor çünkü çok uzun zaman buna destek verdi.

Fransa’da terör saldırısında olağanüstü hal uygulaması yapılıyorsa bizim ülkemizde de yapılabilir. İktidarın bu konuda muhalefeti daha ikna edici tavrı olabilirdi.

Geçmişte yaşanan tecrübeler, başta CHP olmak üzere iktidara ciddi bir güvensizliğe neden oluyor. CHP, OHAL uygulamalarında kurunun yanında yaşın yanmasına, hukuk dışı uygulamalara paydaş olmama refleksiyle davranmıştır.

HESABI SORULMALI

OHAL’in sivil otoriteleşme getirebileceğine dair endişeniz yok mu?

Yüzde yüz var. Biz bugünlere nasıl geldik? Neden paralel bir devlet yapılanması oluştu? Ergenekon sürecinde yaşananları ve “Ben bu davanın savcısıyım” diyen Cumhurbaşkanı’nın tavrını eleştirebiliriz.

Ama bugün hep beraber devlete, ülkeye sahip çıkma zamanı. Tartışmaları bir kenara bırakıp birlik içinde olmak zorundayız. Milletin gösterdiği bu birliği siyasette asgari düzeyde sağlamamız lazım. Bir gün şunun hesabı sorulur:

Devletimizde paralel yapılanmaya nasıl izin verildi? Kimler sahip çıktı? Kimler izin verdi? Çünkü çok insan öldü. Vatanımızı bu hale getirenlerle mutlaka hesaplaşılır. Darbe girişimine katılanların ve bu örgütün kollarının devletten temizlenmesi gerekiyor.

Bunlar toptan temizlenecekse sorun yok. Ama bunu kendi siyasetlerinin önünü açma aracı hale getirirlerse millet onun karşılığını verir.

CHP’nin Taksim’deki mitinginin önemli olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki. Taksim’de sayın genel başkanımızın verdiği saygılı mesajlar çok önemli. Bütün kalbimle inanıyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu sadece parti tabanını da değil, tüm milletimize ve ortak vicdana seslendi.

KAVGALARI BIRAKALIM

Siz Beşiktaş’ta bir demokrasi yürüyüşü düzenlediniz. İşin içine pek dahil edilmeyen HDP’yi de davet ettiniz.

Ben öncelikle kaymakamamıza parti ilçe başkanlarına teşekkür ediyorum. Ağırlıklı olarak Kürt yurttaşlarımızın tercih ettiği bir siyasi partinin milli birlik adına, demokrasi adına, bizimle olması çok önemli. Geçmişteki siyasi kavgalarımızı bir kenara bırakarak bugünü ve geleceği düşünelim.

15 Temmuz bize ne öğretti?

15 Temmuz demokrasi açısından kırılma anı. İhtiyaç duyduğumuz şey özgürlüklerimizi yaşayabilmek. Demokrasi bunun için bir araç. Demokrasi kültürünün gelişmesinde en önemli engel darbeler.

Biz yaşanan bu problemleri demokrasi içinde çözmeliydik. Çözmeyi öğrenmeliydik. İşte 15 Temmuz gecesi biz bunu çözebileceğimizi öğrendik. Sadece söylemedik, eyleme de döktük.

Şimdi aslında ritüel gibi görünen ya da bazılarının yeterince samimi bulmadığı bu eylemleri ben birliktelik açısından çok önemsiyorum. Bir arada yapılacak bu eylemlerin bize 15 Temmuz’un anlamını ve değerini öğreteceğini düşünüyorum. 15 Temmuz bu anlamda bir milattır.

Askeri garnizonların, kışlaların şehir içinde bulunmasına karşı mısınız?

Ben zaten hep karşıydım. Buraların bize verilmesini ve park olarak korunmasını, halka kazandırılmasını istiyoruz. Ama sembolik olarak parkın bir köşesinde askeri temsil eden bölümler olabilir. Biz askerimizi seviyoruz, kahraman ordumuzla gurur duyuyoruz ama askeri alanların şehir içinde olması çok yanlış.

CEMAATLE TOZ KADAR BİLE İLİŞKİM OLMADI

Geçtiğimiz yıllarda siz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın iftarında yaptığınız bir konuşma nedeniyle cemaatçi olarak adlandırıldınız. Cemaatle ilişkiniz oldu mu?

Hayatım boyunca ne Fethullah Gülen ne herhangi başka bir cemaatle ne organik, ne inorganik, ne dolaylı ne dolaysız bir bağım oldu. Benim saygılı bir tavrım var. Toplumda hiç kimseyi ötekileştirmedim.

Ben siyasetçiyim, her yere giderim, herkesle konuşurum. Aslolan nereye gittiğiniz, kimle konuştuğunuz değil, neyi savunduğunuz.

Benim bu yapılanmayla toz kadar ilişkim olmadı. Ben yeni belediye başkanı seçilmişken Beşiktaş’ta bir otelde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın iftar davetine icabet ettim.

ÖZELEŞTİRİ İSTEDİM

Orada yabancı misyonların temsilcileri, konsoloslar da vardı. Milletvekilleri vardı. Ben onlara devletteki yapılanmalarıyla ilgili, Ergenekon sürecinde yaptıklarıyla ilgili ciddi bir özeleştiri yapmaları gerektiğini söyledim. “Eğer Türkiye’de birlik sağlanacaksa siz özeleştirinizi yapacaksınız” diye üzerinde özellikle durdum.

Benim konuşmamın sadece bir bölümünü alan bazı çevreler, Beşiktaş’ta CHP içindeki nifak tohumları beni yaftalamaya çalıştı.

Ben her türlü illegal yapılanmanın karşısında durdum. Bunlar sadece bizim devletimizi değil, tüm varlığımızı tehdit ediyor. Bu darbe girişimi sadece cumhurbaşkanına, başbakana değil bütün olarak varlığımıza yapıldı.

Bu işin sonucunda örgüt kendi egemenliğini kuracaktı. Büyük bir beladan kurtulduk. Ben bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.