Gündem Dünden bugüne Balyoz

Dünden bugüne Balyoz

Paylaş
Dünden bugüne Balyoz

Ergenekon davasından sonra kamuoyunu en çok meşgul eden, askeri ve siyaseti en çok geren dava oldu Balyoz. Savcının 250'si tutuklu, 362 muvazzaf ve emekli subayın hepsi için 20 yıla kadar hapis istediği davada gergin duruşmalar oldu

Peki neydi Balyoz Davası? İşte bu sorulara cevaplar...

Balyoz Davası nedir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde bir cunta oluşturulduğu iddiası var. 367 sanık var davada. Bunların 250’si tutuklu.

Davanın amacı

Türkiye’nin ülkede ve bölgede, bağımsız bir güç olmasını hedefleyen birtakım muhalif askerleri, sahte verilerle yargılamak, cezalandırmak ve onlardan kurtulmak.

Sanıklar hakkındaki iddialar

Dava, 2003 tarihli "Balyoz Harekât Planı" başlıklı belgeler ile gündeme geldi. İddialara göre plan, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın liderliğindeki cunta tarafından hazırlandı ve darbe zeminini hazırlama amaçlı Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj kod adlı eylem planlarından oluşuyor. 5000 sayfalık belgelerde Fatih ve Beyazıt Camiilerinde bomba patlatılarak hükümetin sıkıyönetim ilan etmeye zorlanması, Yunanistan hava sahası üzerinde bir Türk jetinin düşürülerek halkın galeyana getirilmesi ve darbe sonrası demokrat görüşlü gazetecilerin tutuklanması gibi planların olduğu ileri sürülüyor.

Çetin Doğan hakkındaki suçlamalar

Balyoz darbe planı ve ekleri, 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilen bir Plan Seminerinin parçası olarak sunuldu. Plan Seminerini hazırlayan ve yöneten Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan bu darbe planını hazırlamakla ve seminerde darbe provası yapmakla suçlandı.
İddiaların hedefindeki emekli Orgeneral Çetin Doğan bu haberler üzerine bir internet sitesine yaptığı açıklamada: “Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevinin gereği olarak EMASYA (Emniyet ve Asayiş) planları seminerlerde elbette ele alınmıştır” dedi.

Ancak darbe suçlamalarını reddetti. Söz konusu darbe senaryolarının seminerde görüşülmediğini belirterek: "Yok böyle bir şey. Bu uydurma bir senaryoyla monte ediyorlar. Meşhur bir tabirle, kopyala ve yapıştır usulüyle." dedi Türk Silahlı Kuvvetleri de haberin ertesi günü yaptığı basın açıklamasında 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilen Plan Seminerinde "giderek tırmanan bir gerginlik dönemini kapsayan bir senaryo" konu edildiğini doğruladı, ancak bu seminer ile ilgili darbe iddialarını reddetti.

3 dava birleşti

1. Ordu Komutanlığı’nda darbe planına ilişkin çalışmalar yapıldığı iddiasını taşıyan haberlerdeki belgeler savcılığa teslim edildi. Belgeler üzerine soruşturma başlatan savcılık, ilk olarak aralarında Çetin Doğan’ın da bulunduğu 194 kişi hakkında dava açtı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bu dava daha sonra iki dava ile birleşti. Bunlardan biri Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklandığı Eskişehir’de ele geçirilen belgelerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 28 sanık hakkında açılan davaydı. Balyoz ile birleşen üçünü dava ise Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirildiği iddia edilen Balyoz belgelerine ilişkin açılan dava oldu. Bu soruşturmada da Korgeneral Korcan Pulatsü’nün de aralarında bulunduğu 143 asker hakkında dava açıldı.

5 aşamada gerçekleştirilecekti

İddianameye göre, 'Balyoz'un 5 aşamada gerçekleştirilmesi planlanmıştı:

Birinci aşama istihbarat faaliyetlerinin yer aldığı ve tamamlanmış olan aşama.

İkinci aşamada askeri müdahale için zemin hazırlama süreci olduğu öne sürülmekte..İddianamede şöyle deniliyor: "Yapılanma içerisinde yer alan bazı jandarma görevlileri tarafından hazırlanan 'Sakal' ve 'Çarşaf' isimli eylem planlarıyla kargaşa yaratma planlandığı, 'Oraj' ve 'Suga' isimli planlarla hava sahası ve kıta sahanlığı konularında Yunanistan'ın taciz edilerek iki ülke ilişkilerinin gerilmesinin öngörüldüğü... Böylece öncelikle 1'inci Ordu merkezli İstanbul ve çevre illerde sıkıyönetim ilan edilmesini amaçladığı (...) tespit edilmiştir.

Üçüncü aşama askeri müdahalenin fiilen ilan edildiği aşama.

Dördüncü aşama yürütme görevinın 'Milli Mutabakat Hükümeti tarafından devralması.

Beşinci ve son aşama ise yürütmenin tekrar sivil yönetime devredilmesi için 'seçime' gidilmesi.

İlk duruşması ne zamandı?

İlk duruşması 16 Aralık 2010’da başladı.

Sanıklar hakkında istenen cezalar

Balyoz davasının savcısı mütalaasında 250’si tutuklu 365 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüsö suçundan, eski TCK’nın 147. ve 61. maddeleri gereğince 15 ile 20’şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını istemişti.

Soruşturma safhası

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet savcıları yaklaşık bir aylık incelemeden sonra 22 Şubat 2010 günü aralarında emekli generaller ve muvazzaf subayların da bulunduğu 49 askeri gözaltına aldı.4 gün sonra soruşturma kapsamında 13 ilde 1'i emekli 17'si muvazzaf 18 asker daha gözaltına alındı. 3 Mart 2010 günü tutuklananların sayısı 41'e ulaştı

12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin nöbetçi hakimi Oktay Kuban, 1 Nisan 2010'da aralarında Çetin Doğan'ın da bulunduğu 19 sanığı "kuvvetli suç olgusunun bulunmadığı" gerekçesiyle tahliye etti.

Fakat savcılar nöbetçi hakimin aldığı bu karara itiraz etti ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi üç kişilik heyet olarak toplandı. Mahkeme 21 şüphelinin tekrar tutuklanmasına karar verdi. Kararda, tahliyelerin, "mevcut somut olgularla çelişen ve soyut gerekçeye dayalı kararlar olduğu" ve "somut belge, bilgi, kayıt ve bilirkişi raporlarının dikkate alınması durumunda kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunduğu" belirtildi. Kararda ayrıca, heyet kararının hakim kararından üstün olduğu da vurgulandı.

Haziran 2010'da İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hakimi Yılmaz Alp, 26 şüpheliyi tahliyesine karar verdi. Alp, gerekçeli kararında ise şüphelilerin katıldıkları ya da görevelendirildikleri Balyoz Seminer Planı'nda yapılması planlanan eylemlerin icra hareketlerinin gerçekleştirildiğine ilişkin somut olgular bulunmadığı savundu.

Gerekçeli kararda "AİHM Iijkov-Bulgaristan" davasına da atıfta bulunulmuş ve AİHM'in verdiği kararda, şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine yönelik makul şüphenin varlığı tutukluluğun devamı için olmazsa olmaz koşuldur. Ama tutukluluğun belirli bir süreyi geçmesi halinde artık tek başına yeterli değildir. Mahkeme tutukluluğun devamı için diğer yasal gerekçelerin varlığını da aramalıdır. Sadece yasal ya da farazi çıkarımlar tutukluluğun devamı için yeterli değildir. Aksi durum tutuklamanın belirli sayıda ve son derece sınırlı koşullarda uygulanabileceğine ilişkin hükmün ihlali sonucunu doğurur'' denmiştir.

YARGILAMA SAFHASI

19 Temmuz 2010'da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi İstanbul Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Murat Yönder, Süleyman Pehlivan ve Ali Haydar'ın hazırladığı iddianameyi kabul ederek tamamı asker 196 kişi hakkında dava açtı. 968 sayfalık iddianamede sanıklara "Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını cebren ıskat ve vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs etmek" suçlaması yöneltildi. Fakat eski TCK'nın 61/1. maddesine dayanılarak "eksik teşebbüs" nedeniyle cezalarda indirim yapılması istendi ve her sanık için 15 yıldan 20 yıla kadar hapis talep edildi.

İddianameye, konu olan tüm darbe plan ve hazırlıkları savcılığa teslim edilen belgeler arasındaki 11 numaralı CD içerisinde bulundu. Savcılar 5-7 Mart 2003 tarihinde gerçekleştirilen resmi plan seminerinin de Balyoz darbe planının bir provası olduğunu iddia ediyor. Sanıkların büyük bir bölümü darbe planlarında isimleri geçtiği için suçlanıyor. Toplam 162 kişinin katıldığı bu seminerde 196 balyoz sanığından 49'u katılımcı olarak yer alıyor.
İddianame kabul edildiğinde davada tutuklu sanık yoktu. Fakat davaya bakacak olan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Temmuz 2010'da 102 sanık için kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle yakalama kararı çıkardı.

Yakalama kararı çıkmasına rağmen iki hafta boyunca sanıkların hiçbiri adliyeye gelip teslim olmadı. Bu süre içerisinde yalnızca emekli Albay Ahmet Şentürk yakalandı. Hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıklar karara itiraz ettiler. Cumhuriyet savcısı 10. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği yakalama kararına, yasalar çerçevesinde itiraz etme hakkının bulunmadığı ancak tutuklama durumunda itiraz edilebileceğini savundu ve itirazların reddi yönünde mütalaada bulundu. Fakat 11.Ağır Ceza Mahkemesi, 101 şüphelinin itirazlarını oy çokluğu ile kabul etti. Üye hakim Metin Özçelik'in muhalif kaldığı kararda, sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılabilmesi için kaçak olmaları gerektiği ve şüphelilerin bu tanıma uymadığı belirtildi.Bazı sanıkları yaptığı redd-i hakim talepleri ise İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi.

Mahkeme ilk duruşma tarihini de 16 Aralık 2010 olarak belirledi. Duruşmalar, Beşiktaş Adliyesi'nin fiziki koşullarının yetersiz olması nedeniyle Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda gerçekleşti.

DAVADAKİ TOP 12 DİJİTAL ÇELİŞKİ

1- Kardak’a çıkmış SAT komandosu Albay Ali Türkşen’e, “Şu tarihte, şu saatte, sen bilgisayarında şu belgeyi kaydetmişsin!” diyorlar. Ama TRT, o gün, o saatte, albayla ‘Silahlı Kuvvetler Saati’ türünden bir televizyon programı yapıyor ve onu denizin altına dalış yaparken kameraya çekiyor. Albay, “İspatı burada. Beni bilgisayarda belge kaydetmekle suçladığınız saatte, ben denizin altında dalıştayım, TRT çekmiş. Denizin altında, hangi belgeyi kaydedebilirim?” diyor. Bir buçuk yıldır tutuklu.

2- 2003’te TCG Alanya gemisine bir görevlendirme yapıldığı söyleniyor. O tarihte gemi henüz inşa bile edilmemiş. İnşa tarihi 2005.

3- Sözde darbe planında, el konulacak ilaç şirketlerinin listesi var. Orada ‘Yeni Recordati’ diye bir firmanın adı geçiyor. Oysa o tarihte öyle bir firma yok. O firmanın 2003’teki adı ‘Yeni İlaç’. ‘Yeni Recordati’ oluşu 2009.

4- Jandarma planlarının içinde belirtilen bazı sokak adları, 2003’te o isimleri taşımıyor. Sonradan değiştirilip öyle yapılmış, 2004’de, 2005’de, 2006’da.

5- CD’lerdeki word belgeleri 2003 tarihli. Dolayısıyla, 2003’ün teknolojisine uygun olması gerekiyor. Ama belgelerde kullanılmış olan ‘calibri’ ve ‘cambria’ gibi bazı yazı fontları Microsoft tarafından ofis 2007 için geliştirildi. Bu da, darbe belgelerinin 2003’ten sonraki bir tarihte yazıldığının bir başka kanıtı.

6-Darbe belgeleri arasında toplantı tutanakları var ancak güya Aksaz’da yapılan toplantıya katılımcı olarak gösterilen subayların biri o tarihte Haifa’da, diğeri Gemlik’te, diğeri İzmir’de.

7- Belgelerin içinde, jandarma personelinin kriptolu cep telefonu kullandığı belirtiliyor. Oysa, o telefonların jandarmada kullanılmaya başlama tarihi 2008. 2003’te öyle bir telefon yok.

8- Balyoz Planı’nın kendisinde, ‘dost bir unsur’ olarak Türkiye Gençlik Birliği’nden söz ediliyor. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde kurulan bu topluluğun sitesine girdiğinizde, kuruluş tarihinin 19 Mayıs 2006 olduğunu görüyorsunuz. Ama Balyoz Darbe Planı’nın yapılma tarihi 2003.

9- Eskişehir’de çıkan flash diskte yine 2003 tarihli bir belge var. O belgede de bir kanun metnine atıf bulunuyor. Normalde o metinde, kanunun 2003 tarihli halinin olması gerekirken, metin 2005’te yapılmış bir değişikliği (hem de değişiklik kanununun tarihi ve numarasıyla) içeriyor.

10- 11. ve 17. CD’lerin üzerinde Süha Tanyeri’ye ait olduğu iddia edilen el yazıları var. O harflerin Süha Tanyeri’nin el yazısı ajandasından kopyalandığını tespit ettik. Bununla ilgili ABD’den ve Türkiye’den iki rapor aldık. Birebir kopya olduğuna ilişkin.

11- Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen hard diskte bir makbuz var. Makbuzun bilgisayara taranma tarihi 2003 olarak görünüyor. Fakat makbuzun 2008’e ait bireysel emeklilik ödeme dekontu olduğu görülüyor.

12- İstanbul’daki üç hastaneye ilişkin isim karışıklıkları var. İlaç firmasında olduğu gibi. Oysa o hastaneler, o isimleri 2005’ten sonra alıyorlar. 2003’te hazırlandığı iddia edilen belgelerde 2005’teki adlarıyla o hastanelerin nasıl var olduğu bir türlü açıklanamıyor.