Gündem Emniyet Müdürü: Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız...

Emniyet Müdürü: Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız...

Paylaş
Emniyet Müdürü: Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız...

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven, gazetecilerle tanışma toplantısında yaptığı konuşmada, "Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz"dedi

"Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İnsanı yaşatmıyorsak, hiçbir anlamı yok. Düzenimizin anlamı yok. Evet hem özeleştiri, hem eleştiri. En büyük sorun annelere ve çocuklara ulaşmak. Onlara belki ulaşamadığımız için, çok geç kaldığımız için sorun bu halde. Polis olarak yapabileceğimiz belki mevcut öğrencinin ve annenın yüzde birine ulaşmak olur. Kurum olarak tek başına becerebileceğimiz bir şey değil. Tetikleyici olabiliriz, ama topyekûn çözüme ancak bu kadar katkımız olabilir. Projeler zinciri başlatmayı düşünüyoruz."

Son Emniyet Müdürleri kararnamesiyle Siirt Emniyet Müdürlüğü'nden Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne atanan Recep Güven, bugün gazetecilerle kahvaltıda biraraya gelerek tanıştı.

Diyarbakır Polisevi'nde düzenlenen toplantıya yardımcılarıyla birlikte katılan Güven, çarpıcı açıklamalar yaptı.

1991 - 1996 yılları arasında Diyarbakır'da görev yaptığını belirten Güven, "En zor yıllar olarak bilinir. Keşke yaşanmasaydı, hiç olmazsaydı dediğimiz bir süreçte Diyarbakır'da hizmet vermeye çalıştık. Ben Polis Akademisi'nde tiyatroyu kuran insanım. Ufak tefek şiirler de yazardım. Diyarbakır'da ne tiyatroya gidebildim, ne şiir yazabildim, ne Ahmed Arif'i okuyabildim. Ancak Ankara'ya gidince Diyarbakır yavaş yavaş çıkmaya başladı. Bastrılmış duygularım, hüzünlerim, belki hafif bir travma, milör travma diyebiliriz. İnsanların çektiği acıların bizde yüreğimizde hissettik. Boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk. Belki mecburiyetti. Belki acil bir karardı. Geçmişi eleştirmek diye bir olumsuzluğa girmek istemem. Ama bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var" dedi.

'O ZAMANKİ SİSTEMİN HEM MAĞDURU, HEM MAHKUMU, HEM MECBURU OLMUŞTUK'

Kendisinin de aslında köyünü terk etmiş bir ailenin çocuğu olduğunu ifade eden Recep Güven, şöyle dedi:

"1958 yılında Üsküp'ten gelmek zorunda kalmışlar. 47 yıl sonra annemi Üsküp'e götürdüm. Mezarlığını bulamadı ve orada yıkıldı, oturdu ağladı. Oradan kopmak çok zor gelmişti. O'nu bizzat gördüm. Orada dedim ki empati zamanı. Bu aslında ciddi travmalara sebep olan bir sıkıntıydı. Kimimiz susarak, kimimiz uygulayarak, kimimiz kaçarak, kimisi vurarak bu sorunu karşılıklı büyüttük elbirliğiyle. Kendi insanımızla aramızda kocaman sorunlar çıkardık. Şimdi toparlanma ve normalleşmeye çalışıyoruz. Yükümüzün çok büyük olduğunu biliyorum. Sadece polisle çözülmeyecek bir sorun olduğunu da biliyorum. Güvenlikçi yaklaşımlarla bu işin çözülmeyeceğini en iyi bilenlerden biriyim. 20 yıl istihbaratta görev yaptım. Hasan Cemal'in 'Barışa emanet olun' kitabını okuduktan sonra arkasında fotoğraflar bölümüne şerh düşmüştüm. 'Haklısın, ama biz çok küçüktük. Biz o zamanki sistemin hem mağduru, hem mahkumu, hem mecburu olmuştuk. İnşallah bundan sonrası elbirliğiyle bu hale getirdiğimiz sıkıntılardan, el birliğiyle çıkmaya çalışırız."

"İKİNCİ GAFFAR OLMAK KOLAY DEĞİL"

Güven, ne kadar hizmet edilirse o kadar kazanılacağını bildiğini belirtti. Güven, "Sıkıntılı bir ortamda gelmiş olmanın ağır yükü altındayız. Rahmetli Gaffar Ağabey gibi çok zor zamanda gelmedik. O konuşmanın bile zor olduğu zamanda geldi. Herkesin gönlünde taht kurdu. İkinci Gaffar falan deniyormuş. İkinci Gaffar olmak kolay değil . O'nun seviyesine ulaşmak her babayiğidin harcı değil. O en zor zamanda, en zor kararları verebilen, vizyon sahibi güzel bir insandı. Bu yüzden gönüllerde taht kurdu. Çok ciddi sorunlarımız, sıkıntılarımız var. Sorunları orta yere koyduk ve yol haritası çizdik. İyi insanların iyiliklerini yansıtması ve yaşatması için zaman ve zemin hazırlamak üzere görev aldığımızın bilincindeyim. Halk bize ciddi yardımcı oluyor. Bombayı ve asayiş şubesine gelen saldırıyı vatandaşın sayesinde engellemiş olduk. Beni şaşırtacak kadar ihbar geliyor. İnsanlar huzurlarına sahip çıkıyorlar"dedi.

'CANAVARLAŞMIŞ BİR TERÖRİSTİ ENTERNE EDEMİYORSANIZ DEVLET DEĞİLSİNİZ'



2005 yılında Bahçeşehir Üniversitesi'nde bir konferasana davet edildiğini ifade eden Güven,"Konferans esnasında salondakilerin büyük ünlemlerle bakmasına sebep olan bir cümle kurdum. Biraz da eleştirildim. Dağda ölen teröriste ağlayamıyorsanız insan değilsiniz demiştim. Ama eline silah almış, çoluk çocuk demeden insan katleden canavarlaşmış bir teröristi de enterne edemiyorsanız Devlet değilsiniz. Ben bu iki dugu arasında gidip geliyorum. Benim yitik evladım dağa çıkmış. Keşke ulaşabilseydim, ona normal bir hayat sunabilseydim, onun terörize olmasına mani olabilseydim diye ağlarım. Ağlarım yani. Her teröriste de içim ezilir. Diyarbakır'ın kaderi gözyaşı ve kan olmamalıydı. Bu coğrafya o kadar güzel insan yetiştirmiş. Fakat şimdi canavarlar üretiyoruz. Denetimsizlik, kontrolsüzlük, insana ulaşamadığımızdan, insan odaklı hizmet veremediğimizden. Başka birşey değil. Bunda hepimizin payı var" dedi.

'İNSANLARI ÖLDÜRÜYORUZ, SEVGİLERİNİ ÖLDÜRÜYORUZ, YÜREKLERİNE KİN KOYUYORUZ'

Güven, bir çocuğun dağa çıkmasında herkesin payı olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

"Nasıl öz eleştiri yapmayayım?Benim karakoldaki memurum kötü davranmasıyla, kontrollerde yaptığım aşırı güçten ötürü zaten sosyal yaşamda tutunamamış bir çocuk. Yüzlerce özgeçmiş raporu okudum istihbarattayken. Çocuk yazmış 'Ulusal kurtuluş savaşımıza katkıda bulunmak istiyorum' yazmış. Evladım senin yaşın kaç? 'Yaş 12, babam işsiz, annemi dövüyor, sosyal çevre berbat, okula güç yetiremiyorum" diyor' Ama sosyal yaşam savaşını devam ettiremiyor, 'Ben savaşmak istiyorum' diyor. Bundan ne anlamamız lazım? Çocuk kaçıyor. Bunun kaçmasındaki sebeplerden biri bensem öbürü sizsiniz. Bu toplumda bir sıkıntı var. Bunu ortaya koymazsak nasıl çözeceğiz? Tabi ki konuşacağız. Kaybettiğimiz insan. Bir evren kadar kıymetli insan. Patır patır insanlar ölüyor şurada. Her birinin hayalleri, sevgilisi, aşkı var. İnsanları öldürüyoruz, sevgilerini öldürüyoruz, yüreklerine kin koyuyoruz. Çocuk bana bakarken ters bakıyor. Evladım niye böyle bakıyorsun diyorum, 'Siz işkence yapıyorsunuz' diyor. Evladım senin yaşın yetmez diyorum. AB uyumlama sürecine en fazla uyum sağlayan biziz. Niye bana öyle bakıyorsun? Çocuk efsanelerle bir dünya yaratmış kafasında. Bu sosyal çevrenin insan üzerindeki etkisi."

'KEŞKE BU KADAR GEÇ KALMASAYDIK'



Daha önce Diyarbakır'da görev yaparken 5 kişilik bir ekip kurarak çocuğu dağda olan annelere gitmek istediğini belirten Güven, şunları söyledi:

"Seni öldürürler' dediler. Kapısını kırarak girdiğimiz insan öldürmüyor da, kapısını çalarak girdiğimiz insan mı öldürecek? Bırakın onu yapsınlar, hiç olmazsa derler ki bu insan kapı çalmaya geldi, siz bu haltı yediniz. Keşke o zaman yapabilseydik bunları. Bu kadar geç kalmasaydık. İnsanımıza bu kadar geç ulaşmasaydık. Bu kadar acıdan sonra yapmasaydık bu işleri. Acı çektik ama yeni acılarla da bu işi sürdüremeyiz. Yeni acılar, yeni acıları doğuracak, yeni kinleri getirecek, yeter. Burada hep beraber güzel bir dünya kuralım diye varız. Bakıyorum bazı ülkelere altında don yok savaşıyor. 1 milyon insan ölmüş. Konuşamıyorsanız bunlardan farkınız yok. Ne için savaşıyorsun diyorsun. Sadece kızmış. Konuşmazsak aynı durumdayız. Orta yere sorunu tam anlamıyla koymazsak sorunu çözemeyiz zaten. 5 yıl Diyarbakır'da kaldım. 5 yıldan sonra söyleyebileceğim iki cümle vardı. 'Kader mi?'diye. Yüzyıllardır Dicle'yi besler gözyaşlarım, ben ağlamazsam kurur sanırım.' Ben şiir yazıyordum. Burada 5 yıl şiir yazamadım. Bütün duygularım dumura uğradı. Akşam saat 4'ten sonra kimse sokağa çıkmıyordu. Birisi sokağa çıksın diye yalvarıyorduk. Bir tek biz vardık sokakta gezen. Saat 4'ten sonra acaba nerde olacak patlama? kimin canı yanacak? diye endişeyle bekliyorduk. Burada 5 yılda çoluğumla çocuğumla üç defa pikniğe gitmişim. 10 defa eşimle beraber sokağa çıkabilmişim."

'ÖNCE VATAN DEĞİL, ÖNCE İNSAN'

Devletin hizmet için var olduğuna değinen Güven, "Önce vatan değil, önce insan. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. İnsanı yaşatmıyorsak, hiçbir anlamı yok. Düzenimizin anlamı yok. Evet öz eleştiri, hem eleştiri. En büyük sorun annelere ve çocuklara uluşmak. Onlara belki ulaşamadığımız için, çok geç kaldığımız için sorun bu halde. Polis olarak yapabileceğimiz belki mevcut öğrencinin ve annenın yüzde birine ulaşmak olur. Kurum olarak tek başına becerebileceğimiz birşey değil. Tetikleyici olabiliriz, ama topyekün çözüme ancak bu kadar katkımız olabilir. Projeler zinciri başlatmayı düşünüyoruz."dedi.

Emniyet Müdür Güven, örnek olması için Kürtçe kurslarına gidip, Kürtçe'yi de öğreneceğini kaydetti.

Felat BOZARSLAN - Bayram BULUT/DİYARBAKIR,(DHA)

3