Giriş
Saat sabahın 4.30’u...
Uyuyamıyorum, huzursuzum...
Yurt dışındayım. Rus eşim İstanbul’da evde...
Huzursuzluğumun sebebini anlamışsınızdır. Eşim de birkaç gündür gergin. Bu krizin nereye kadar gideceğini bilmiyoruz.
Başta bizimkileri suçlamıştım 'uçağı düşürmek gerekli miydi, bu krizi yaratmak lazım mıydı' diye. Gerçi hala aynı şeyi düşünüyorum. Düşürmeden taciz edilerek uzaklaştırılabilir ya da indirilebilirdi. Yunanistan ile yıllardır bunları yaşarız ama hiç bu noktaya gelmedik. Aksi takdirde şimdiye çoktan kanlı bıçaklı olurduk.
Ancak günler geçip olanları tartınca başka şeyler aklıma gelmeye başladı.
Uçağın düşürülmesinin üzerinden 4 gün geçmeden Putin çok ciddi yaptırımlara başladı. O kadar ki iş, Rusya’da kebabı yasaklamaya kadar geldi. Rusya’da yaşayan binlerce Türk var. Bizim gibi evli olanları, bunların ailelerini, karşılıklı ticaret yapanları da hesaba katarsanız bu konudan etkilenen yüz binlerce insan...
RTE geri adım atıyor, uzlaşma yolu aramaya çalışıyor gibi demeçler veriyor. Ama Putin ciddi suçlamalara devam ediyor. Ancak öyle kuru kuru olmaz, kanıt varsa ortaya dök, yoksa iftira atma. Rusya tarafı diyor ki; "Uçakların rotaları bir gün önceden Amerikalılara bildiriliyor." Ama Amerikalılar "Bize hiç böyle bildirim yapılmıyor" dedi. Kim yalan söylüyor acaba?
Belli olan bir şey var. "El sıkışıp zararımızı tazmin edin, olanları unutalım" diyecek olan biri 3 gün içinde savaş haline öykünen böylesi ciddi yaptırımlara girmez.
Türkiye’de insanlar farkında değil belki ama Rusya’da yaşayan, konuştuğumuz Türk ve Rus dostlarımız çok zor durumdalar. Uçaktan inen Türkleri sebep göstermeden 22-23 saat bekletiyorlar, terörist muamelesi yapıyorlar. Türkiye’ye gelmeye çalışan Ruslara engel oluyorlar. Türklerin çalışma izinlerini hemen iptal ettiler. Bu insanların çoğu orada evli, işi var, vergi ödüyor, çocuklarını okutuyor, yazık değil mi?
Putin eminim farkındadır. Bu cezayı sadece Türk halkı değil, Ruslar da derinden yaşıyor. Bizim yıllara uzanan derin bağlarımız var. Bunu 3 günde yok etmeye çalışmak insanlığa sığar mı?
Gelin bu işi tatlıya bağlayın. Birbirinize zeytin dalı uzatın, olmazsa zeytin ağacı verin, ne bileyim bir şeyler yapın işte. Artık bizleri daha fazla huzursuz etmeyin.
