Elif Yılmaz Boyun fıtığıyla imtihanım
HABERİ PAYLAŞ

Boyun fıtığıyla imtihanım

Bende boyun fıtığı var. Hem de öyle böyle değil. Hiç dikkat etmediğim için, ağrısı artık hayatımın bir parçası. Size şimdi durduk yere niye mi sızlanıyorum? İki dakika sabırlı olun anlatacağım:

Soğuk havalarda ağrıdan sürüm sürüm süründüğümü gören sevgili arkadaşım, boynumu korumam için bana geçenlerde iki şal almış. Biraz şımarıklıktan poşeti açıp bakmadım. Poşeti iş yerinde koltuğun üzerine koydum, akşam da alıp eve götürdüm.

Evde iki seksen yorgunluktan uzanıp yatarken, kardeşim Mahide ‘Ablaaa’ diye bağırmaya başladı. Bu sesi, kendisi her örümcek gördüğünde çıkardığı için tabii ki hiç oralı olmadım. Ve tabii ki ben oralı olmayınca o yanıma geldi. Elindeki şalı sallayarak heyecanla “Abla bunu sakın takma yanarsın” dedi.

Haberin Devamı

Kafamı yattığım yerden çevirip kardeşimin ağzından çıkanla, elindeki şal arasında bağ kurmaya çalışırken zaten arızalı olan boynum iyice kilitlendi. Aslında hiç asabi biri olmamakla beraber, sanırım o an sesimin tonu biraz yükseldi. Aman yanlış bir izlenim olmasın, bilen bilir şeker gibi insanımdır. Tanısanız seversiniz. Her neyse devam edelim...

O da bana “Bir şey anlatıyoruz burada dinlesene” diye çıkıştı. Hemen not olarak düşmeliyim ki; bu ‘Y kuşağı’ biraz saygısız. Batı’nın ahlaksızlığının etkisi midir nedir, haksızlığa uğradıklarını düşündüklerinde babaları olsa tanımıyorlar. Ama işe yaradı. Yattığım yerden kalkıp kendisini ciddiye almaya karar verdim. Ve hayatımızın en saçma, en gerçek diyaloğu aramızda şöyle gelişti:

- “Bu şalın rengi sarı-kırmızı-yeşil.”

- Eeee, n’olmuş?

- Bunlar neyin rengi?

- Gökkuşağının.

- Ya evet, gökkuşağının. Yolda boynuna saldırırlarsa anlatırsın artık PKK’nın mı gökkuşağının mı olduğunu.

- Aaaa! İyi de bunlar yöresel renkler. Saçmalama daha neler!

- Nurgül Yeşilçay, Instagram’a bu renklerde bir battaniye resmi koymuş, kadını linç etmişler, ‘Terörü destekliyorsun’ diye.

- Biliyorum haberini yaptık.

- Eeee biliyorsun da niye şaşırıyorsun?

- Cidden ha, boyun fıtığıyla mücadele derken, terörle mücadele kapsamına girecektik.

Bundan sonra yaşananlar daha tuhaftı. Şallardan biri petrol yeşiliydi, ondan yırtmıştım. Ama diğerini evde koyacak yer bulamadık. Babam, annem 12 Eylül zamanında böyle kitap saklamamıştır bence. Salak salak birbirimize baktık. Takdir edersiniz ki, memlekete hakim olan şuursuzluktan biz de nasibimizi almıştık. Sonra ben daha da saçmaladım. Şalı önce dolaba koydum, sonra çıkardım. Çünkü eve, haftada bir gelen kadının, dolabı düzeltirken şalı görüp hakkımda yanlış bir fikre kapılabileceğinden endişe ettim.

Haberin Devamı

Bu şahane fikrimi paylaştığım kardeşimin daha dahiyane fikriyle şalı bazanın içine koyduk. 10-15 dakika sonra ayılıp, kendimizi kendimize gülerken bulduk. Ama, şal hâlâ bazanın altında. Bu arada boyun fıtığımı sorarsanız şayet, akıl sağlığımdan daha fena durumda değil...

Devlet sırrı gibi soru

ABD yönetiminin iki numarası Joe Biden, Can Dündar’ın oğlu Ege’ye “Çok cesur bir baban var. Gurur duy” dedi. ‘Suriye’ye giden yardım TIR’ları silah taşıyordu’ haberi yaptığı için hapse tıktığı gazetecisine müttefikimizin ‘cesur’ diye övgü yağdırması sizce ne anlama gelir?

Haberin Devamı

Not: Yazıyı teslim ettiğim saatlerde; Biden ile önceki gün görüşen gazeteciler, ‘hain’ ilan edilmişlerdi. İfade özgürlüğü ve basın hürriyeti ile ilgili topu topu dört cümle eden Joe Biden’in, ‘vatan haini’ ilan edilmesi ise an meselesiydi.

Kamer Genç...

‘Muhalefet’in kelime anlamıydı. Tek başına partiydi. Bilim, insan klonlamayı başarsa, benim memleket için öncelikli ricam kendisinden on tane daha klonlatmak olurdu.

-Meclis’e aylarca elinde fenerle gelip, Deniz Feneri yolsuzluğunun hesabını tek başına soracak kadar kararlıydı.

-Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sözde değil özde soran gerçek bir halkçıydı.

-12 Eylül idamlarına ve darbe anayasasına Danışma Meclisi Üyesi olarak tek başına ‘Hayır’ oyu verecek kadar cesurdu.

-80’lerde milletvekili seçildiğinde Meclis’te yeminini “İşkenceye ve işkencecilere karşı savaşacağım” diye edecek kadar demokrattı.

-Saldırılarla, hakkında açılan davalarla yılmadan çarpışacak kadar savaşçıydı.

Neşesi de öfkesi de tutkuluydu. Kısaca, alışık olmadığımız kadar samimi ve sahiciydi.

Toprağı bol olsun, huzur içinde uyusun.

Başımız sağolsun

Karne günü, Diyarbakır’da okul bahçesine atılan patlayıcı, şükürler olsun bu kez çocuklarımızın canını almadı. Ama kimsenin içi rahat etmesin.

Çünkü biz o gün, nefret ve kinin iktidar olduğu hayatlarda, insanı insan yapan tüm değerlerin nasıl yok edildiğine bir kez daha şahit olduk.

O gün o bahçede, insanlık alenen, açık açık, düpe düz, hepimizin gözleri önünde katledildi. Başımız sağolsun!

23 'UĞUR'SUZ yıl'

Uğur Mumcu, kuşaklar boyu gazeteci olma onuru, arzusu, değeridir. O, bu toprakların nesilden nesile aktarılacak en kıymetli miraslarından biridir. İşte, bu yüzden de cinayetin failleri, azmettirenleri, göz yumanları, arka çıkanları fani, UĞUR MUMCU İSE ÖLÜMSÜZDÜR.

Benim Oscarlarım

Oscar’a çeşitli dallarda aday 4 filmi izledim. Bunlardan biri; yaşam savaşını anlatan The Revenant.

‘En İyi Görsel Yönetmen Oscar’ını Emmanuel Lubezki bence kimseye kaptırmaz. ‘En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ı savaşını da Leonardo Di Caprio kazanır.

Film boyunca sesi neredeyse hiç çıkmayan Di Caprio’nun dili adeta bedeni olmuş. Meksikalı yönetmen Inarritu ‘Birdman’ ile kazandığı ‘En İyi Film Oscarı’nı bu yıl bence alamaz. Konu derin ama anlatım sığ ve klişe.

- Jennifer Lawrence başrolünde olduğu ‘Joy’ ile ‘En iyi Kadın Oyuncu’ adayı. Adaylıkta da kalır. Nefes kesen bir güzellik var, oyunculuk neredeyse hiç yok.

- Matt Damon’un başrolünde oynadığı ‘The Martian’, keyifli bir film o kadar. Tam bir Amerikan klasiği...

- ‘Big Short’’ta ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ adayı Christian Bale’i seyretmek nefisti. Amerikan rüyasının nasıl bir kâbusa dönüştüğünü kâh eğlenceli, kâh belgesel tadında tane tane gözler önüne seren Big Short ‘En İyi Film’, o olmadı, ‘En İyi Senaryo’ Oscar’ını almalı.

‘Banksy’ciler...

Sokak sanatçısı Banksy’nin eserlerinden oluşan sergi geçtiğimiz günlerde Global Karaköy’de açıldı. Ben daha vakit bulup gidebilmiş değilim. Ama memlekette sergi vesilesiyle başlayan Banksy modasına bir katkım olsun istedim.

‘Görünmezliğin süper bir güç’, ‘Anonimliğin en etkili silah’ olduğuna inanan Banksy hakkında yakın zamanda Türkçe’ye de çevrilmiş olan ‘Duvarın Ardındaki Adam’ı okuyun. Guardian’ın kitap için yorumu şu: “Sanat ve ticaret arasında acı çeken bir karakterin parasının ve kimliğinin peşinde acımasız bir takip.”

Kitap okumaktan pek haz etmeyenlere ise ‘Exit Through the Gift Shop’ belgeseli şiddetle tavsiye edilir. Banksy’yi ve başarısının sırrını size en iyi o anlatır.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder