Hakan Çelenk Bu siyasetle terör bitmez
HABERİ PAYLAŞ

Bu siyasetle terör bitmez

Atatürk Havalimanı kan gölüyken bile ortama siyasi tartışma egemen oldu. İktidardan 4 isim tartışmanın başrolündeydi. Bu tartışmaları irdelemek gerek. Çünkü neden yekvücut olamadığımızın öyküsü burada gizli.

IŞİD’İ ÖRTTÜ CHP’Yİ GÖRDÜ

Saldırıdan dakikalar sonra... Polislerin canı burnunda. Bir yandan güvenlik alma, diğer yandan taze delil bulma telaşındalar. Hızlı olurlarsa saldırıyı planlayanları kaçmadan yakalayabilirler.

Bu sırada AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner Twitter’da şunu yazıyor: “İstanbul Havalimanı’nda (bak şu konuşana, Atatürk Havalimanı demiyor!) patlayan bomba ile Kılıçdaroğlu’nun bugünkü konuşması tesadüf değil. Bu alçak eylem tarzı PKK’yı işaret ediyor.”

Haberin Devamı

Sanki IŞİD hiç böyle alçaklık yapmamış gibi özgüvenle konuşuyor. PKK böyle alçaklık yapmaz mı? Yaptılar, yine yapacaklar. Daha bol bol lanet okuyacağız kendilerine. Ama şimdi mesele PKK değil...Polisler Metiner’in lafına bakacak olsa, yanlış teröristin peşine düşer, saldırıyı planlayanlar kirişi kırar. Muhalefet böyle hedef saptırsa teröre yardımdan işlem yapılır.

Bunu diyene doğal olarak “PKK bahanesiyle IŞİD’i örtüyorsun” denir. Öyle diyemiyorsak Metiner sorumsuzca yanlış bilgi yaymıştır, ki bu da vahim. Bu durumda da kendisine “10 dakika sonrasını, burnunun ucunu bile göremiyorsun” denir. Öyleyse televizyona çıkıp milletin önünde derin küresel oyunları çözerken yüzün kızaracak. Yetersizliğini kabul edeceksin. Milleti kandırmayacaksın...

MİLLET CAN, VEKİL PARTİ DERDİNDE

Atatürk Havalimanı’na caniler saldırmış. Herkesin canı burnunda. Kimi yakını için havaalanına koşuyor, kimi “Yardımım olur mu?” diye hastaneye gidiyor. Güvenlik kaygılarını rahatlatacak sözler bekeniyor.

Kerem Ali Sürekli

Ama haber duyulur duyulmaz AKP İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli’nin refleksi şu: “Diplomatik olarak aldığımız her galibiyetten sonra bir olay. Yılmayacağız!” Millet can, Kerem Ali Sürekli parti derdinde.

Beyefendi merak etmesin, yüzde 49 buçuğa zeval gelmedi. Olan halka oldu.

BEDDUA ETME TAYYAR ZATEN ÖLÜYORUZ...

42 kişi katledilmiş. Gazetecilerin canı burnunda, haber peşinde. Bu sırada basın kökenli milletvekili Şamil Tayyar TV’de haykırıyor: “İnsanın içinden şöyle diyesi geliyor; yayın yasağını sözüm ona, akıllarınca eleştiriyorlar ya, bu eleştiriyi yapanlar bir gün benzer bir terör eyleminde can verirler de...”

Haberin Devamı

Şamil Tayyar

İnşallah can verirler mi diyor? Basın yakın plan kanlı fotoğraf basmıyor artık. Yasak işlevsiz. Hal böyleyken katili geçip basını tartışmak bu bahaneyle siyasi puan kapmaktır. Katliamın vahameti de böylece örtülür.

Basın gerçekler bilinsin, ders alınsın diye haber zorluyor. Haber yapmazsan zaten benzer bir saldırıda can verecekler. Tayyar’ın ölüm dilemesine hacet yok.

Bu arada hatırlayalım: Tayyar, Belçika’da 33 kişi öldürüldüğü gün “Brüksel’de yayın yasağı geldi, olayı karartmaya çalışıyorlar” demişti.

42 ÖLÜ VAR AMA ABARTILACAK NE VAR!

Gazete yazarı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut devletin TRT’sinde köpürüyor.

Diyor ki “Bomba patladıktan sonra bunun üç beş dakika haberini yapmak, bu haberi abartmak, yalan haber yapmak size zevk mi veriyor?

Haberin Devamı

1) Haber yapmamak mı? Dünya basını böyle bir saldırının ilk dakikasından itibaren yayın yapar. Yapmazsan sansürdür. Bu zevk değil, iş ahlakı ve kamu görevidir.

2) Abartmak mı? Türkiye’nin can damarı bombalandı, 42 kişi öldü.

3) Yalan haber mi? Doğru, biri yanlış bilgi yaydı: Konuyu IŞİD’den saptıran Mehmet Metiner...

Ayrıca diyor ki Bulut; “‘ABD uyarmıştı’ haberini yapmak boyunuzu mu büyütüyor?” Haberi yapmak boy büyütmez de saklamak onurumuzu küçültür.

Ama haberde eksik var: Bizim istihbarat da 20 gün önce uyarmış.

PEKİ NE YAPMALI?

- Kerem Ali Sürekli, Mehmet Metiner, Şamil Tayyar gibileri milletin acılarından siyasi rant devşirdikçe, bunlar iktidar partisinde tutuldukça acıda bile ortaklaşamayan ülkemizin bütünlüğü sağlanamaz.

- Halk acıda kederde ortaklaşmazsa, senin ülkenin gücü yüzde 50 buçuk eksi yüzde 49 buçuktur. PKK’sı, IŞİD’i ve küresel oyuncuları ülkeni gözüne kestirir ve toplumsal fay hattına vurdukça vurur.

- Geçmişte iktidarın bu hatayı yaptığını yazarken dilimizde tüy bitti. Bugünlere geldik. Artık yapmasın. Türkiye’de bir iç çatışmanın kazananı olmaz. Küresel güçlerdi falandı filandı geçin. Ancak iç huzuru sağlarsak bu işten çıkarız. Aksi durumda ülkeyi yönetenler elinde büyük boy bir Suriye ile kalakalır. Kalan tüm analizler boş.

-Peki ülkede tehlikeli işler olurken imamlara nikah yetkisi, Gezi Parkı kaşıması, yüksek yargıya iktidar neşteri, okul müdürlerinin Atatürk alerjisi, yabancı silahlı adamlara özel güvenlik olma hakkı vermek nedir?

Meslek sorusu: Ceset fotoğrafı basılır mı?

Her katliam sonrası tartışılan yayın yasağına bahane olan olay kanlı görüntüler. Soru şu: "Basın ceset fotoğrafı basmaz mı?

Bazen bir vahşeti anlatmanın tek yolu sayfalarca yazı yazmaktansa tepkileri göze alıp o fotoğrafı basmaktır. Suç kitleselse, yapan sürdürme eğilimindeyse ve insanlara ölümü rakamlarla anlatmak hiçbir anlam taşımıyorsa o fotoğraf basılır.

Örneğin Vietnam'daki sivil katliamların, Bosna'da toplu mezarların, Aylan bebeğin, İsrail'in Gazze bombardımanında enkazdan çıkan bebeklerin, Halepçe ve Şam'da kimyasal saldırı kurbanlarının fotoğrafları kullanılmasa dünyaya olayların vahameti anlatılamazdı.

Bizde PKK'nın ya da IŞİD'in katliamlarına rakam gözüyle bakıp kayıtsız kalan ciddi bir kitle var. Yani halk ülkemizdeki trajediyi algılamıyor ya da anlatamıyoruz. Anlatamayınca demokratik baskı oluşmuyor. Bu nedenle Türk basını, Batı basını gibi sürekli şekilde steril davranamaz. Mesele işin cılkını çıkarıp çıkarmamak.

Bu konu bizim basında yıllardır iç tartışmadır. İşinin ehli eller, doğru fotoğrafı seçip çok özel olaylarda bu ceset basma kontenjanını kullanır. Kimlik belli olmaması, aşırı kanlı olmaması gibi kimi kıstaslar kullanılarak fotoğraf basılır. Fotoğrafa, ülkenizin ortamına ve olayın boyutuna bakıp karar verirsiniz. Kimi zaman doz fena kaçmış, fecaat işler olmuştur. Çoğu zaman tercih yerinde kullanılıp kamuoyu günlerce konuşmuştur.

"Ceset fotoğrafı basılır mı?" sorusuna kategorik bir "Hayır" çekmeniz yanlış olur. Çekerseniz otosansür alevine odun atarsınız. Sözün özü, bu iş yargı ve kategorik bir yayın engelinin konusu olamaz. "Olur" diyorsan Anadolu Ajansı'nın Şam'dan geçtiği ölü bebekler, Lübnan bombardımanında ölen bebekler ya da Halepçe fotoğrafına da karşı çıkarsın.

Elbette bu ceset meselesine aşırı takılanların meselesi verimli tartışma değil konuyu katliamdan uzaklaştırmak gibi görünüyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder