Elif Yılmaz Ce Ha Pe'den ders alınmış
HABERİ PAYLAŞ

Ce Ha Pe'den ders alınmış

Haziran seçiminde CHP’nin emekliye, işçiye, çiftçiye, asgari ücretliye vaatleri büyük ilgi görmüş, AKP’nin canını çok sıkmıştı. AKP kurmayları sıraya girip “CHP bol keseden atıyor. Kaynağı nereden bulacaklar” diye demeç vermişlerdi. Ali Babacan, CHP’yi pervasızlıkla suçlamış, Mehmet Şimşek, “Milletin gözünün içine baka baka atıyorlar. Asgari ücreti yükseltmek işçiye zulüm” demişti. Aradan 5 ay geçti. Sandık göründü. Dün de AKP seçim vaatlerini açıkladı. Maşallah işçiye, emekliye, özellikle esnafa bol bol vaat var. Demek ki kaynak varmış. Demek ki ana muhalefet bol keseden atmıyormuş. Demek ki AKP, akmayan musluklarından bile sorumlu tuttukları Ce Ha Pe zihniyetinden ders de alıyormuş. En mühimi ise 7 Haziran’da milli iradeden hayli korkulmuş. Ancak barışın olmadığı, ölümün kol gezdiği, huzurun olmadığı ülkede insanın lokması kursağında kalır. Unutulmasın!

İki tost bir ayran

MHP’nin, yeni seçim sloganlarından biri ‘Sen bilirsin, Türkiye.’ Duyduğumda şaka sandım. Ama doğru çıktı. Tabii duyup geçemiyorsun da, malum işimiz bu. Ne, niye, falan fistan... Millet cumartesi eş dost sohbetinde, sen masa başında oturmuş slogandaki derin manayı çözmeye çalışıyorsun.


* * *

Sloganı okudukça içimden; “Teklif var ısrar yok/ İşine gelirse kanka/ Tribini sevsinler, alırım bir dal/ Keyfin bilir” gibi ergen atasözleri geçmeye başladı. Sonra ‘N’oluyo be, bi kendine gel! Koskoca partinin seçim sloganında ergenlik sivilcesi sıkmak olur mu?” diye şahsımı ciddiyete davet ettim. Tekrar okuyunca slogan sanki biraz sitemkar geldi. “7 Haziran’da sandıktan çıkan milli iradeyi, yeterince milli bulmayınca kendisine gelen eleştirilere Bahçeli sanırım çok alınmış” dedim. Neticede attığı tvitlerde açığa vurduğu hassas şair ruhunu gördük. Ama tekrar okuyunca, sanki sloganda ‘400’ü verin, huzur gelsin’ akordu da var gibiydi. Hani, ‘Bak ben söylüyorum, yapmazsan sonrasını sen düşün Türkiye’ gibi gibi...

* * *

Haberin Devamı


Bu sırada telefonum çaldı, arkadaşım “İzin gününde ne yapalım?” diye sordu. O kadar işim vardı ki; sorumluluğu atıp, mevzuyu başımdan savmak için “Sen bilirsin” deyince... “Evreka Evreka” diye yerimden fırlayacakken frene bastım. Ve “Elifcim, zaten iki gram aklın var (bazılarınızın “Eveeeet” diye haykırdığını duyuyorum. Sizi gidi sizi) onu da idareli kullan” deyip kendime iki tost bir ayran söyledim.

‘Ama’lı kınama!

Gazeteci Ahmet Hakan’a yapılan saldırının üzerinden 5 gün geçtikten sonra nihayet, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu. Erdoğan önce, ‘şiddeti her zaman kınadıklarını’ belirten bir giriş yaptı sonra ana mesajını verdi: “Ama şunu da bilmemiz lazım. Olayı tasvip etmek mümkün değil ancak köşelerinde başka köşe yazarlarını lanetleyen, onları hedef gösteren yazılardan da bu arkadaşlarımızın kaçınması lazım.” Sokak diline hakimiyetim Sayın Cumhurbaşkanı kadar olmasa da fena değildir. ‘Ama’dan sonraki kısım sokak dilinde ‘Kaşınma, kaşırlar’ anlamına gelir. Ha bu arada, ben bu satırları yazarken, Ahmet Hakan’a saldıran zorbalardan sadece 1’i tutuklanmıştı. Diğerleri salındı. Saldırıya azmettirenle ilgili de henüz bir ipucu bulunamamıştı.

Akıl sınırı

İktidarın yıllardır ‘Gidecek gidecek’ dediği Esad hâlâ yerinde, ağababaların Suriye politikası çoktan değişti. Ancak bu bizim Osmanlıcılık oynayan çılgın ekip, hâlâ burnundan kıl aldırmamaya çalışıyor. Ama Suriye beceriksizliğinde işler öyle sarpa sardı ki, artık ne kadar debelenirsen debelen nafile. Üç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bir soru sordu: “Rusya, Suriye ile niye bu kadar ilgileniyor? Bu ülkeyle bir sınırı bile yok. Bunu anlamak istiyorum?” Güya Rusya’ya çatıyordu. Peki, elin Putin’i kalkıp “Eyyy Erdoğan sen önce bu soruyu Suriye ortakların Amerika, Fransa, İngiltere’ye sor. Bunların sınırı mı var?” derse ne yapacaksınız? “Kusura bakma Putin, coğrafya hocam beni kandırdı” mı diyeceksiniz. Belirli kesim dışında bu bahaneyi kimse yemez. Herkesi bizim gibi sanmayın. Sınır mınır derken, akıl sınırlarını artık pek zorlamasak. Sinir bastı!

Fotoşoplu insanlık...

Şırnak’tan önceki gün sosyal medyaya bir fotoğraf düştü. Fotoğrafta zırhlı polis aracının arkasına, iple bağlanmış bir ceset vardı. Sanki 90’lı yılların kan donduran operasyon karelerinden biri fırlayıp 2015’e gelmişti. Kısa süre sonra cesedin kimliği belli oldu. İddiaya göre şahıs PKK’lıydı. Yine iddiaya göre fotoğraf da fotoşopdu. Ama her şeyden öte, bu fotoğraftaki dehşete tepki verenlere gelen yanıtlar bence daha dehşet vericiydi. Ölmüş bedene işkence yapabilen, bununla güç gösterisinde bulunan zihnin tüm insanlık için tehlike olduğunu yazanlara; “Şehitlere üzül sen. Or...u PKK’lı seni” “Leş onlar leş”, “Hepiniz gebereceksiniz” diye tepkiler yağıyordu. Devlet, fotoğrafı araştırmak için soruşturma açtı. Ama ne yazık ki; artık karşımızda, o fotoğrafın gerçekliğinden daha tartışmasız bir gerçek var: Bazılarımız cidden fotoşopla insan olmuş!

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder