Giriş
Asansöre bindiniz, yanınızda bir çift kavga ediyor... Adamın sesi yükseliyor ve vurmak için kadına hamle yapıyor... Kadın korkup ağlamaya başlıyor. Ne yaparsınız? Videoyu izliyoruz: başını çevirenler, görmemeye çalışanlar, düğmeye basıp kendini dışarı atanlar, gıkı çıkmayanlar!
Ve nihayet yaşlı bir bey araya girip adamı durduruyor; oyuncular adamı alkışlayarak bunun bir deney olduğunu anlatıyor. Asansörde şiddet gören kadına 60 vakada sadece 11 kişi yardım etmiş! Suçluyu tanıyoruz: 10 kadından 4’ü eşinden şiddet görüyor.
[[HAFTAYA]]
Diğer suçlular; sevgili, baba, kardeş ve aile fertleri. Sabancı Üniversitesi aile içi şiddetin istihdama sonuçlarını araştıran raporunda kadının eşinden gördüğü şiddet yüzünden iş günü kaybının çok yüksek olduğunu ortaya çıkarıyor. Kadın çalışamadığı gibi arkadaşlarının da morali bozuluyor, bazı durumlarda onların da can güvenliği tehlikeye giriyor.
Üstelik şiddet gören kadınlar üniversite ve üstü eğitimli, genç, yönetici. İşte bu gerçek, iş dünyasını da aile içi şiddete karşı harekete geçmeye ikna ediyor; çünkü işin ucu kendilerine de dokunuyor.
KAMER’in Doğu ve Güneydoğu’da yaptığı araştırmanın en ilginç sonucu ise şiddet gören kadınların ortak paydasının eşlerinden daha fazla para kazanması! Yani hem çalış, eve bak, hem de kocadan şiddet gör! Ne demişti bizim cumhurun başı? ‘Eşit değil, eşdeğer’ değil mi? Kim değer, kim eşit, kim değil?
BİR EMİR VERDİ VATANDAŞ YAPTI
Şimdi bu habere sevinelim mi, kızalım mı? Suriye’deki savaştan kaçıp Bursa’ya yerleşmiş bir ailenin oğlunun müzik dehası olduğu anlaşılır. Delikanlı yurt dışında yarışmalara katılıp eğitim görmek için önce vatandaşlık, sonra pasaport isteğinde bulunur. Bu işler elbet uzun sürer. Ama mesele Recep Sultan Erdoğan’ın kulağına fısıldanır. Açar telefonu, kendisine müjdeyi verir, “Sen artık Türk oldun” der.
Gece yarısı nüfus müdürlüğü açtırılır, önce nüfus, sonra pasaport çıkartılır. Sabaha karşı otobüs, uçak koşuşturmaları adeta organ naklinde doktorların kalp yetiştirme telaşı gibidir ve mutlu son: Delikanlı Türk vatandaşı olarak elinde gıcır pasaportuyla yarışmaya Türkiye adına katılmak üzere St. Petersburg’a uçar! İyi olmamış mı? Olmuş da, bu ülkede bütün iyi işler Recep Sultan’ın himmeti ve ulufesiyle olmuyor mu?
Allah başımızdan eksik etmesin, amin!
GELECEĞİ YURTDIŞINDA ARIYORLAR
İstediğiniz kadar zorla, olmayan ve yaşamamış bir dili, Osmanlıca’yı öğretmeye kalkın; istediğiniz kadar Zeki Müren’in sesinden “Gitme, sana muhtacım!” diye kamu spotları yayınlayın, gençlerin tek derdi kapağı yurt dışına atmak! Arkadaşım Özlem Yüzak’ın bir araştırmadan aktardığına göre bunda yüzde 22’ye varan genç işsizliği kadar, bilgi ve iletişim konusunda kariyer yapma hedefi de var. Siz din derslerini sarın gençlerin başına, onlar teknoloji, inovasyon öğrenmek, öbür dünyayı değil, bu dünyadaki yerini kurtarmak istiyor!
Bilgisayara, robota, dijital teknolojiye ilgi duyan bir gençliğe sizin parmak sallamanız, ‘tarih, mezar taşı, eski Türkçe’ demeniz sadece bavullarını daha hızlı hazırlamalarına yol açıyor! KPSS sınavı için dirsek çürütüp yıllarca atama beklerken AKP’lilerin yakınlarının sınavsız işe yerleştirildiğini duymak mı umut verecek onlara, paralıya bedelsiz askerlik mi?
O beğenmediğiniz Avrupa’ya gitmek için kapıda bekliyorlar, benzemeye çalıştığınız Arap ülkelerine değil.
