Giriş
Emek Sineması ve İnci Pastanesi’ni sevenler, onların bu eski tarihi binadan atılmasına çok üzülmüşlerdi. 
Binanın, yenilenmek kaydıyla boşaltılması, sinemaseverlerin protestolarıyla tarihe geçti.
Hepimizin canı sıkılmıştı, Beyoğlu ranta yenik mi düşüyordu? 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen öndeki binanın zaten kullanılmadığı ve geçirdiği yangının bütün izlerini taşıdığını içini görmeyen bilmez.
Benzer yıllarda yapılmış Galata’daki bir binanın içindeki bir tek daireyi adam edip yaşanır hale getirmek için aylarca ne çektiğimi bir ben bilirim. Onun için bugünkü adıyla Grand Pera, Cercle d’Orient binasının son halini gezerken o kadar iyi anladım ki meseleyi.
Zaten siz de eski halinin fotoğraf ve videolarını görüp hak vereceksiniz. O canım görkemli bina yeniden doğmuş ve doğurmuş! Bir sinema yıkılmış ama yerine aynısı ve 7 küçük kardeşi yapılmış! Harcanan emek ve parayı görünce “Ne, bütün bunlar sadece 25 yıl için mi, tahsis bu kadar kısa mı yapıldı?” deyip şaşıyorum. Tarihi bina Emekli Sandığı’na ait ve geri verilecek.
Emek Sineması’nın içi aynı parçalarla bir üst kata taşınmış. Altta yemek katı ve onun altında da üç kat dükkan var. Uzun lafın kısası, artık çemkirmenin değil, zevkini çıkarmanın zamanı. Öndeki bina muhteşem, arkadaki bina çağdaş ve yeni, Emek de eskisi gibi. Yediğimiz gazlar yanımıza kar kaldı. Bence İnci’yi de yeniden içeri alırlarsa, oldu da bitti maşallah!
Etkinlikler başlıyor
Grand Pera’daki Anadolu Ateşi gösterileri 25 Haziran’da başlayacak.
Ayrıca İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Devlet Opera ve Balesi de burada olacak. Salonlar özel ve devlet tiyatrolarına açık. Giriş katındaki Madame Tussauds Müzesi’nde ise 60 ünlü ismin balmumu heykeli var.
Grand Pera’nın sanat programı, Emek Sanat Kültür Vakfı’nın Genel Müdür’ü Remzi Buharalı’ya emanet, ki bu da, bundan önceki işlerini bildiğim için bana yeterince güven veriyor. Sanat ve kültür yeniden Beyoğlu’nda. Bir de yanındaki ucube alışveriş merkezi olmasa!
Londra’da parktan çıkmadım! 
İki gece üç gün Londra’daydım. Sakıp Ağa’nın “fotoğrafı”, Londra Kraliyet Sanat Akademisi Yaz Sergisi’nde yer aldığı için Güler Sabancı, Melisa Tapan ve Sabancı Müzesi Başkanı Nazan Ölçer ve arkadaşlarıyla küçük çaplı bir gazeteci grubu Londra çıkarması yapmıştı. Galeriyi gezdiğimiz süre dışında ne yaptın derseniz, otelin hemen arkasındaki Hyde Park’tan hiç çıkmadım!
Hatta son gün, rehberimiz, “Siz madem yürümeyi bu kadar seviyorsunuz bari değişik bir güzergah önereyim” diyerek su kanallarının kenarında yürüttü bizi; etrafı yemyeşil bahçeli yalılarla çevrili, romantik bir yürüyüş yolu. Ama asıl özlediğimiz yeşildi; ağaçtı, çiçekti.
Londra, Avrupa’nın en yeşil başkentiymiş. Bir kaç orman büyüklüğünde park, kentin göbeğinde yer alıyor ve kimsenin aklına buraya bina yapmak gelmiyor.
Çünkü bu şehrin insanları her fırsat bulduklarında parklara gelip yürüyor, bisiklete biniyor, atla dolaşıyor, köpeğini, çocuklarını gezdiriyor. Göllerde yüzen kuğular, Kraliçenin koruması altında.
Ördekler, balıkçıllar, kentin! Ağaçların arasında sincaplar fıstık bekliyor. Ne cadde, ne mağaza, ne kafe, ne bir şey gördü gözümüz.
O kadar hasret kalmışız şehir içindeki parka, yeşile; o kadar bıkmışız betondan, mağazadan, binadan! Bu arada Taksim Gezi Parkı’na da Kışla inşaatı başlamak üzereymiş.
Sağlıklı yeni bir ürün Quark! 
Sağlıklı yaşamın sırrı sağlıklı beslenme ve hareketten geçiyor.
SEK, yeni bir ürün çıkartmış. Görünüşü meyveli yoğurt, ama aslında meyveli peynir! Peynir ama tuzu yok. Meyveli ama şekeri sadece meyveden geliyor. Kalorisi az (148), fiyatı makul (2.95 TL).
Tadı mükemmel. Ramazanda iyi bir sahur yemeği olur: içine iki kaşık yulaf at, ye yat! Protein, yağ, karbonhidrat, hepsini aldın, susatmaz da. Gün içinde ise sağlıklı bir atıştırmalık. Ya da milföy hamurunu fırında pişir, üstünde Quark sür, taze meyveleri süs olarak yerleştir, al sana tart!
