Elif Yılmaz Fakirin umudunu da yedi
HABERİ PAYLAŞ

Fakirin umudunu da yedi

- CHP’nin ekonomik vaatleri, arkasından diğer partilerden gelen seçim paketleri tarafsız cumhurbaşkanımızı ve 75 milyonu kucaklayan iktidar partisini, bildiğiniz gibi çok öfkelendirdi.

- Devlet kaynaklarını kullanma konusundaki hassasiyetleri malum! Millete saray yaptırmak için aylarca nasıl hesap kitap yaptıklarını gördük. Sarayın hamam mozaiklerinden, pencere pervazlarına kadar tüm ayrıntılarını milletin itibarına yakışır şekilde ince ince düşündüler. Neticede, paha biçilmeyecek bir eşsizlik, 1 milyar 370 milyon TL gibi bi rakama mal edildi sayelerinde, çok şükür!

Haberin Devamı

- Şimdi asgari ücretle çalışan yaklaşık 6 milyon vatandaşımız, her 5’inden biri işsiz olan gencimiz, 3.5 milyon sınırını zorlayan işsizlerimiz göğüsleri kabara kabara kendilerine ait saraya bakıyor. “Aman tanrım ne büyük, ne güçlü, ne itibarlıyız” diyerek gururla uyuyorlar her gece.

- Ödenecek faturalar, çoluğun çocuğun üstü başı, sofraya konulacak yemek derdi falan filan, sarayın ihtişamlı itibarının verdiği övünç yanında zaten ne ki!.. Ev sahibi, 3 ay kirasını alamayınca kapıya koyarsa sarayına gidip bi gece bile kalamaz evet ama, düşü mışıl mışıl uyutur! ? İşte bu yüzden; büyük iktidarımız, şanına yakışmayacak asgari hayalleri gerçekçi bulmuyor. Muhalefet “Asgari ücreti 949 TL’den, 1500 TL’ye çıkarıcam” deyince, “Bol keseden atıyorlar, hayal bunlar’ diye, işte bu yüzden köpürüyorlar. Kısaca iktidara göre; milletin, 1 milyar 370 milyon TL’lik sarayın, kendisine ait olduğunu düşünmesi çok gerçekçi... Ama, 551 TL’lik asgari artışı, hayal, gerçek dışı!

- Ancak bu ‘Hayaller asgari ücret, gerçekler AK Saray’ olayı da sanırım millete pek gerçekçi gelmedi. Her seçimde AKP’ye oy veren servisçi arkadaş geçen, “Şimdi benim bu artışı almam bile hayalse, niye onlara oy veriyorum. Açıkca ‘Bu parayı alamazsın’ diyorlar. İyi de o zaman ben niye yıllarca umutlandım?” dedi. Bunca yıl ‘Umut fakirin ekmeği’ fikriyle hareket eden AKP, anladığım kadarıyla onu da kendi yedi.

***

Aşk 'İşleri'

Yeni Türkiye’nin medya patronu Ethem Sancak “Erdoğan için anam, babam, çocuklarım kurban olsun” demişti. Toplumun ekonomik ilişkilerine hakim olan velinimet kuralları içinde, bu kurbanlık olayı gayet anlaşılırdı. Milyon dolarlık iş alırken sana bana değil tabi velinimete kurban edecek adam!

Haberin Devamı

- Ancak Ethem Sancak, 5 gün sonra öyle bi coştu öyle bi coştu ki; “Erdoğan’a dürüstlüğünü ve yiğitliğini gördükçe aşık oldum. Böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor” dedi.

- Tesadüf bu ya; Sancak’ın bu konuşmasından bi kaç saat önce, Kırıkkale’de bi kadın Erdoğan’a ‘Seni çok seviyoruz cumhurbaşkanım’ diye bağırınca ‘güvenlik riski’ yaratıyor gerekçesiyle alandan uzaklaştırılmıştı.

- Diyeceğim o ki; bu aşk meşk işlerinin sağı solu hiç belli olmaz. Biz ne aşklar gördük bu ülkede, ayrılık sonrası paralel evrene postalanan...

***

İyi hava attık

- Cihan devleti hülyası üzerine kurulu dış politikamızın stratejik derinliğinin zifiri karanlığında elimiz yüreğimizde yaşarken... İki Türk F-16’sının, Suriye’ye ait savaş uçağını vurduğu haberi yayıldı. İki saat içinde o savaş uçağı, küçük bi insansız hava aracına dönüştü. ‘Savaş’ kabusu üzerimize çökmüşken, rahat bi nefes aldık almasına da... .

Haberin Devamı

- Sonra Milli Savunma Bakanı çıktı dedi ki; “Helikopter düşürdük. Pilotları tebrik eder, gözlerinden öperim.” Şimdi işin içine hararetli tebrik mebrik girince ‘Olayı hafife mi aldık. Erken mi rahatladık’ diye kıllandık. Pilotuyla ilgili haber almaya çalıştık. Olayda bi pilot bulamadık.

- Arkasından Başbakan çıkıp sert bi zafer konuşması yaptı, dedi ki; “Sınırlarımızı ihlal etmeye bir daha cüret etmesinler.” Haydaaa... Biz yine stress yapıp, kaynakları zorladık. Bu sırada Suriye’den, ‘küçük insansız hava aracı’ açıklaması geldi

- Bi saat sonra TSK açıklama yaptı dedi ki; ‘Hava aracı düşürdük.’ ‘Eee Helikoptere ne oldu peki?” derken...

- Her neyse, ben günün sonunda; ne olduğu bi türlü anlamadığımız aracın ‘uzay gemisi’ olduğuna kanaat getirip meseleyi kapattım. Araç küçük müçük ama olsun, yine iyi hava attık!

***

Hoca derse geliyor

- Merkez Bankası Başkanlığı’na atandığında ‘kültür mantarı’ zihinler, Durmuş Yılmaz’ın kendisi yerine, evinin kapısının önünde çıkarılan ayakkabılarda ‘medeniyet keşfi’ne çıkmıştı. Ama başkanlığı döneminde Durmuş Hoca, bilgisi ve kişiliğiyle gerekene, gerektiğinden fazla dersini vermişti.

- Şimdi MHP’nin Uşak milletvekili adayı. Geçenlerde kendisine MHP’nin dar gelirlilere dağıtacağı Hilal Kart’ın sayısı sorulunca Durmuş Hoca, “Bilmiyorum” dedi. ? Bu yüzden yandaş medya hocayı tefe koydu. Napsınlar, siyasette yalan yerine doğruyu tercih etmenin ne olduğundan bi haber oldukları için, Durmuş Hoca’yı haber yapmıştı adamcağızlar!

- Bu hafta, bi uçağın kargosunda Merkez Bankası’na ait çuvallar delinip aprona saçılan paralarla ilgili bin türlü iddia dolaştı. Durmuş hoca, bırakayım da rakibe laf geçirsinler demedi. İddialara, ‘Bu normal bir uygulama’ deyip noktayı koydu. Evet, hoca şimdi de, siyasete ahlak dersi veriyor.

Naçizane bi tavsiye

Meslek büyüğümüz, gazeteci Can Kozanoğlu yeni çıkan ‘Yalan Yıllar’ kitabında, kendi tanıklıkları üzerinden yola çıkıp olabilecek en gerçekçi ‘basın belgeseline’ imza atmış. Şahsi anılar gibi görünen ‘Yalan Yıllar’, iletişim fakültelerinde okutulan basın tarihi kitaplarından daha faydalı olacak bi ‘ders’ kitabı. Tarih de zaten işte böyle yazılır. Büyüksün Can abi!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder