Yazgülü Aldoğan Göğsümde Türk bayrağını taşımak istedim!
HABERİ PAYLAŞ

Göğsümde Türk bayrağını taşımak istedim!

Aziz Sancar, bilim dalında Nobel alan ilk Türk bilim insanı oldu ve şu kara günlerde hepimizi mutluluğa boğdu. Moleküler biyokimya dalında çalışan Aziz Sancar’ın geçmişi aslında pek bir bildik. Mardin Savur’da 8 kardeşin 7. si olan Aziz Sancar’ın anne babası okuma yazma bile bilmiyor ama eğitimin önemini biliyor, çocuklarını okutuyor.

Aziz Sancar, bir yandan eğitimine devam ederken bir yandan da meraklı olduğu futbol için ter atıyor. Ancak kaleci olmak istediği halde boyu kısa olduğu için milli takımda oynayamayacağını düşünüyor. “Göğsümde Türk bayrağını taşımak isterdim. Bunu yapamayacak olduktan sonra en iyi yapacağım işi yapmaya karar verdim, eğitimime devam ettim” diyor.

Haberin Devamı

İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra biyokimya dalında çalışmak istiyor ama hocasının tavsiyesine uyarak memleketinde 2 yıl doktorluk yapıyor. Bilimsel araştırmalarını ABD’de sürdüren Aziz Sancar, hasar gören DNA’nın kendini kendini onarmasının önlenmesiyle kanser tedavisinde çığır açacak çalışmasıyla Nobel’e layık görülüyor.

Verdiği ilk demecinde de bunun Türkiye’de çok büyük sevinç yaratacağını bildiğini ve kendisine iyi bir eğitim veren memleketi Türkiye’ye teşekkür ettiğini söylüyor.

Kürt mü , Türk mü?

Hikayenin ikinci kısmı da tanıdık! Ödül haberinden sonra Aziz Sancar, Türk müdür, Kürt müdür diye başlayan bir sürü ırkçı tartışma! Ben de özellikle Türk bilim insanı Aziz Sancar diye yazdım yazının başına. Çünkü Türk demek, Kürt değildir demek değil, Çerkes de olabilir, Arap da! Zaten Aziz Sancar, Kürt de değil, Arap asıllıymış, ve kuzeni HDP milletvekili Prof. Mithat Sancar’ın söylediğine göre ailenin ana dili de Arapçaymış.

Sonuç olarak Aziz Sancar, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde doğmuş, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kimlik almış, bu ülkenin eğitim kurumlarında okumuş ve dahası kendisini bu ülke vatandaşı olarak bilmiş, hissetmiş. Türk olmaktan kastettiğim tam da bu. Aziz Sancar’ın başarısıyla gurur duyuyorum, çünkü Mardin Savur’da doğmuş ve Arap asıllı olmuş olması beni ona yabancı kılmıyor.

Haberin Devamı

Ben de Kuşadası’nda değil, Mardin’de doğabilirdim değil mi, tesadüf işte! Ne mutlu Aziz Sancar’ın başarısını paylaşabilmeye! Bir sözüm de köyde, Doğu’da, zor koşullarda olan gençlere. N’aber? İsteyince oluyormuş demek! Savur’da çok çocuklu bir ailenin içinden çıkıp ABD’de araştırma yapıp Nobel bile alınabiliniyormuş! Bahane üretmeyin. Dağa çıkmak, sokakta mayın patlatmak yerine, okuyun da bir Nobel de siz alın!

Elini taşın altına kim niye koyamadı?

Anlaşıldı, bu güdük kampanya döneminin ana konusu “Koalisyonu kim engelledi, kim yan çizdi, kim yanaşmadı?” olacak. Süre kısa, miting yapmak için vakit de, hazine yardımı olmadığı için para da yok. Kalan kısa dönemde, parti liderlerinin halka niye seçime gittiklerini anlatmaları lazım. Çünkü seçmenin sorusu tek: ‘Niye seçim, daha seçime yeni gitmedik mi, ne oldu da hükümet kurulamadı, cumhurbaşkanı niye seçim kararı aldı?’ Başbakan Davutoğlu, var gücüyle CHP ve MHP’nin koalisyon yapmaya yanaşmadığını iddia ediyor.

Ancak, her şey ortada oldu, seçmenin gözü önünde yaşandı. Daha 8 Haziran tarihinde Erdoğan, tek parti iktidarını vermeyen ve başkanlık yolunu açmayan seçmenin tercihini, seçim sonuçlarını beğenmedi. Yeniden seçim, doğrusu ilk başta aklımıza gelmemişti ama bir maraza çıkacağı belliydi! Görevin Davutoğlu’na verilmesi bile alışılagelinen süreden geç oldu. Sanki bir tür top orta sahada dolaştırılıyor, vakit geçiriliyordu.

Haberin Devamı

Davutoğlu, liderlerle şöylesine bir ön görüşme yaptıktan sonra en çok oyu almış ikinci parti CHP’yle ekipler halinde görüşmeler başladı. Uzun uzun sürdü bu görüşmeler.Sonunda ortaya çıktı ki bu görüşmeler koalisyon yapmak için değil, “istikşafi” yani birbirini tanımak için yapılan görüşmelermiş! Herkesin bildiği her şeyi soran AKP’liler için Kılıçdaroğlu bile “Biz ansiklopedi miyiz, ne demek her şeyi soruyorlar?” diye isyan etmiş. Sonunda AKP heyeti, “Biz CHP ile anlaşamadık, koalisyon yapamayız” deyiverdi.

CHP ise “Bizden Cumhurbaşkanı ve ailesiyle ilgili hiçbir eleştiri ve girişimde bulunmayacağımıza ilişkin söz istendi. Zaten ciddi bir koalisyon teklifi de olmadı, bize seçim hükümeti kuralım denildi” açıklamasını yaptı. CHP de bunları kabul etmemişti.

Ardından MHP’yle görüşüldü ama MHP de baştan beri herkesin her koalisyon teklifine ‘HAYIR’ demiş olduğu için bu görüşme de kısa sürdü. Cumhurbaşkanı, koalisyon kurdurtmadığı AKP’nin başarısız olması üzerine herhalde CHP’ye görev verecek değildi! Vakit olmasına rağmen süreyi bitmiş kabul etti ve güya bağımsız seçim hükümeti kurulmasını istedi. Bu kez HDP dışında her iki parti de bu hükümete üye vermedi ve sonunda AKP, sözüm ona bağımsızlarla, kendi atadığı bir AKP hükümetini de tekrar kurmuş oldu.

Böylece 8 Haziran’dan beri, seçimi kaybettiği halde, tek parti olarak iktidarda kalmayı başardı! Şimdi, CHP bu senaryoyu kendi açısından anlatmak için bir kitapçık hazırlattı. CHP milletvekilleri bu kitapçıktaki açıklamalara göre seçmenlerine niye koalisyon kurulamadığını anlatacak. Tabii herkes kendi partisine inanmayı da tercih edecek. Siyasetin vazgeçilmez kuralı!

Rusya'ya sert yaptırım: Bizim ki küstü!

Rusya, bütün gücüyle Suriye sorununa muhteşem bir giriş yaptı ve gün geçmiyor ki bizim hava sahasında dans etmesin! Mig uçakları bir giriyor, bir çıkıyor ve kimse bir şey yapamıyor! Ee, karşındaki Rusya! Bizi NATO savunacakmış, aman uzak dursun. Putin en son doğum gününde şampanya patlatmak yerine Suriye’de IŞİD’in üzerine roket patlatmayı tercih etti. Ya o arada ihlal edilen sınırımız için Cumhurbaşkanı ne yaptı? Alışılageldik “Sen kimsin yaaa?” çıkışını yapamadı. Parmak da sallayamadı. “Daha önce aradım, bir işe yaramadı, artık aramam!” dedi. Yani KÜSTÜ! Putin de çok üzgünmüş, bu dargınlığa!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder