Giriş
HSYK seçimlerinin cemaatçileri tasfiye edip etmeyeceği, hükümete ne kadar bağımlı olduğu tartışmasına kendimizi o kadar kaptırdık ki KA-DER dikkatimizi çekmese uyanmayacaktık. Türkiye yargısını temsil eden bu örgütte hiç KADIN yok!
Yani din, dil, renk, siyaset ayırımı yapmayalım derken öyle bir cinsiyet ayırımı gerçekleşmiş ki seçilen tek kadın üye yedekte! Oysa bu seçime katılan, aday olan ve oy veren adalet mensuplarının üçte biri kadın ve bu oran gelişmiş ülkelerle bile yarışıyor. Ama kadınlar bile kadınlara oy verememiş.
[[HAFTAYA]]
Hani karşısınızdaki hakimlerin, savcıların cemaatçi mi, milliyetçi mi, hükümet yanlısı mı olduğunu ilk bakışta anlamayabilirsiniz ama erkek mi kadın mı anlarsınız. Ve örneğin boşanma davası açmış bir kadınsanız, karşınıza cemaatçi bir hakim çıktığı zaman içiniz bir kadın gördüğünüz kadar rahat olmaz.
Türkiye cinsiyet ayırımcılığıyla yeterince mücadele etmediği, kadınları iktidardan dışladığı sürece asla gelişmiş bir ülke olmayacak!
MASUM DEĞİLİZ HİÇ BİRİMİZ AMA...
“Bayram sonrası ayaklanmasında yakılan yıkılan bir yana, öldürülenlerin de kimler olduğu, kim tarafından, nasıl öldürüldüğü tam olarak açığa çıkarılmalı, otopsi sonuçlarına kadar açıklanmalı; yoksa herşey şikayet ve itham düzeyinde kalır” diyordum ki Altan Tan’dan şapka çıkartan bir açık sözlülükle itiraf geldi: “İlk olarak göstericiler HÜDA-PAR’a saldırdı. Üç kişi kendi mekanlarında öldürüldü, cesetleri sokağa atıldı. Sonrasında onlar silahla karşılık verdi.”
Bu gerçeğin üstü örtülmemeli, failleri yakalanıp cezaları verilmeli. Ama... Bu gerçek, polisin olaya geç müdahale etmesini açıklamaz. HÜDA-PAR da kendini korumak zorunda kalmış demek ki. Bu gerçek de, hükümetin fırsat bu fırsat deyip güvenlik güçlerinin yetkilerini arttıran yasa çıkarmasına haklılık kazandırmaz. Eldeki yasayla da müdahale edilebilirdi. Yeni yasa tasarısı da çekmecede bekliyormuş herhalde, pat çıkıverdi!
Altan Tan’ın büyük açıklıkla ifade ettiği gibi esnaf, laik kesimler ve Kürt İslami kesimlerle aralar bozulmuştur. Bu gemlenememiş öfkenin nedenlerinin açıklaması ise ikna edici değil. Kobani’ye kızıp banka soymanın mantığı yok. 40 kişi öldükten sonra ‘keşke’ler yetmiyor.
AŞK DERSİ NASIL GEÇTİ
Bilgi Üniversitesi, Hayat Okulu açtı. Bu okula kim gidecek, en çok merak ettiğim soruydu, çünkü bizde zaten Sorbonne, Harward, Boğaziçi filan bitirmemişse herkes Hayat Okulu mezunudur! Okulun mucidi Alain de Botton ağzı laf eden bir filozof taklidi yaparak pazarlama toplantısını konferansa çevirebilirdi, ama bana yetmedi ki.
Yüksek bir ücret ödeyerek herkesin katılabileceği dersleri Yankı Yazgan gibi çok beğendiğim psikologların yanı sıra Pelin Batu gibi medya ünlülerinin verecek olması, boş vakit geçirirken hava atma projesi izlenimi yarattı bende. Sabah Bebek’te yürüyüş, “Aşkı nasıl zinde tutarız?” atölyesi, sonra AVM’de alışveriş turu.
Eğitimin imam hatip liselerinden fotoromana savrulması tam da Yeni Türkiye’ye uygun!
CEMAATTAN PARİS ÇIKARTMASI
Türkiye’de baskıya uğrayınca yurt dışında çalışıyorlar: Amerikalı yönetmen Terry Spencer Hesser tarafından yapılan F. Gülen’i ve “Hizmet”i anlatan film, 17 Ekim’de Paris’te gösterilecek. “Love is a Verb” isimli bir saatlik belgesele Fransızların ne kadar bayılacağı merak konusu!
