Yazgülü Aldoğan Kefen giyecek değiliz ya, yürüdük!
HABERİ PAYLAŞ

Kefen giyecek değiliz ya, yürüdük!

Medyanın hallerinden söz etmeye devam: çünkü bu sadece medyanın içindeki bizim değil, asıl senin sorunun ey okur! Benim özgürce yazı yazmak, haber verebilmek için çırpınmamın nedeni, senin özgürce haber alabilmen, yorum okuyabilmen. Sen olmasan ben kendi kendime mi yazacağım? Sen olan bitenden haberdar olacaksın ki ona göre tavır alasın, ona göre oy atasın.

İşin özü burada yatıyor. Başımızdaki iktidar, kendinden olmayanı düşman biliyor. Yahu ben iktidar yanlısı olmak zorunda mıyım? Ahmet Hakan’a geçmiş olsun ziyareti yapan Aydın Doğan da aynı şeyi söylemiş: “Ben hükümete karşı değilim.

Haberin Devamı

Ama bağımsızım. Bunlar bağımsız olmayı kabul etmiyor, yanında değilsen düşman oluyor” diye. Ahmet Hakan’ın desteklediği bir parti var mı mesela? Hepsini eleştiriyordu. Buna tahammül yok.

Gazeteci bir milletvekili nasıl olur da “Dişlerinizi, tırnaklarınızı sökeriz!” diye açıktan tehdit edebilir? Ve bunun karşılığında savcılar harekete geçmez? Kendini gazeteci sanan bir pislik, nasıl olur da “Seni sinek gibi ezeriz” diye köşesinden havlayabilir? Ve savcılar harekete geçmez? Ahmet Hakan’ın dövülmesi olayı çok simgesel bir öneme sahip.

İsteseler çok rahatlıkla öldürebilecekleri Ahmet’i, ısmarlandığı üzere, sadece uyarı dayağıyla bırakıyorlar. Metin Göktepe’yi döverek öldürmüşlerdi mesela, ayar kaçmıştı. Ahmet’i mafyozi usülle dövmek, dizinden vurmak gibi bir şey, sadece ona değil bu, hepimize gözdağı! Muhalif bütün yazarlara, bütün medyaya! Peki biz ne yapıyoruz? Baktım da Özgür Mumcu, babasının oğlu, harika bir yazı döktürmüş, dalgasını geçiyor. Hiç birimizin geri bastığı yok. İktidarın yalakaları gibi çarşafa sarınıp “kefen giydik” diyecek halimiz yok tabii, efendi gibi İstiklal’de yürüdük.

Milletin vekilleriyle

Sağolsunlar CHP milletvekilleri, İstanbul Barosu, halk, bizi yalnız bırakmadı. Daha kalabalık olalım isterdik ama bir cumartesi öğle vakti, ancak bu kadar olabildik. Kim katıldı, kim oradaydı tek tek isim vermiyorum, çünkü göremediklerime haksızlık olur. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, basın açıklamasını okudu. Tomalara nanik yaptık, dağıldık. Güçlüyüz ki üzerimize geliniyor, her gün birimize sözlü saldırı, yetmiyor, gözdağı veriliyor. Korkmuyoruz, geri de basmıyoruz! Çünkü bu, bizim kadar sizin de özgürlüğünüz!

Haberin Devamı

Yeşil ve ağaç düşmanları iş başında!

Fındıklı sahilinde, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yanında, pejmürde bir park vardı, Gülhane ile Yıldız Parkı arasında, deniz kenarındaki tek park. İçinde çocuklar için de bir oyun parkı var. Çocuklar salıncaklara binerken sökü söküvermişler! Ağlayan çocuklar, itiraz eden halk. Kim dinler.

Kabataş - Mecidiyeköy arasında metro hattı yapacaklarmış. İstasyon da tabii, park gördüler ya, orası uygun, müteahhite verivermişler, ağaçları da kesecekler, iki lokma yeşil vardı, orası da gidecek. Zaten bir yer ne kadar bakımsız kalmışsa, bilin ki başına bir şey gelecek.

Gezi Parkı’nı da yıllarca ellemediler, sonra neler olduğu malum. Fındıklı da bakımsızdı. Artık yok! Çevirivermişler etrafını. Kim takar halkın tepkisini. Ağaç mı istiyorsunuz, gidin Karaköy’deki meydana bakın, ağaçlar artık saksıda! Yıkılmış iskelenin yerine konulan geçici iskele de, kaç yıldır hâlâ orada

Haberin Devamı

Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızı yarattı

SALT Galata ve SALT İstiklal’de “NEREDEN GELDİK BURAYA” sergisini gezdim. Günümüzü anlamak için biraz geriye de bakmak lazım. Sahi nereden geldik buraya? 80 ve 90’lı yıllarda ne yapıyorduk, medyada kimler vardı, neler yazılıyordu? X - Y kuşağının bunlardan pek haberi yok.

Sergiyi de daha çok eski tüfekler geziyor, nostalji yapmak için. Oysa gidin bakın, Bir zamanlar Babıali, hepimiz Cağaloğlu’ndaydık ve nasıl da çıkarılıp dağıtıldık sağa sola. O dönemlerin yayınları, ansiklopediler, herkesin bir ara çalışmış olduğu.

Ve dergiler. Sokak diye bir dergi çıkarmışlardı mesela, nasıl da provokatif. İlk kadın eylemleri Yoğurtçu Parkı’nda dayağa karşı. Hele SALT Galata’daki o hafif rutubet kokulu yemek odası ve televizyondaki bayrak merasimleri.

Müjde Ar’lı Ah Belinda ve Anayurt Oteli’nin afişleri, videoları. Zaten şu ara Karaköy, İstiklal, Pera üçgeni, gerek Bienal sergileri, gerek kültür merkezlerindeki bu sergilerle bir okul gibi. Pazar hava güzel, gezmesi bütün gününüzü bile alabilir, ardından da Karaköy’ün yeni kahvelerinde bir nefeslenmek yaşadığımız gergin atmosferi unutturabilir, keyif alırsınız.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder